Akşama Fincan Böreği

Ne aşina olduğumuz basit ve de mazmut bir cümle, duruma göre yer yer Mahmut da olabilir. Garip, yazarken bir an için kendimi Ntv'deki hava durumu sunucusu ile bir tuttum; gerçi benim meridyenler onunki gibi nizam yüklü değil de, daha çok bir gelinin kolundaki bilezikler gibi oluyor şu vakitlerde. Hayatında hiç fincan böreği tatmamış biri olarak bu konuya "Ekmek bulamıyorlarsa fincan böreği yesinler" diyip şuh bi'kahkaha atarak da değinebilirdim ama yakışık almaz...

Bir kere kelimedeki samimiyete bakar mısınız, börek ya; siz hiç ingiliz kraliçesi Elizabet'gillerden herhangi birini beş çayında "Gız bu da böyle gitmiyor tek başına!" diye bir tabak su böreğini gömerken gördünüz mü, göremezsiniz tabi, eminim onun da gözü o an hiçbir şeyi görmezdi...
İnsanlar sabah akşam bir kasıntı bir bi'şeyler, normal olan da bu zaten; ama Evden Mahmut olarak çıkıp Pavarotti'ye dönüşmek de biraz tuhaf... Yılların yazık ki daha ölememiş geyiği evde şöyle, mutfakta bilmem ne, sokakta şöyle böyle olayını Türk toplumu hep fazla abarttı, ergenlik olsa gerizekalı gazete yazarlarının kafasındaki bilim anlayışına göre dersin kimlik arayışı falan, hadi yaşlıya da andropoz diye itelersin; ama her akşam aksatmaksızın ve büyük ciddiyetle meyve-soda ikilisi yapan güzel abim bile birilerine başka gözükmek için Nusr-et'de yer bildirimi yapacak kıvama geldiyse hakikaten vay halimize...

Bu fincan böreği geçen cümleye o yüzden hastayım anladınız? Bi'kere "Bilmem kim bey akşam yemeğinize aperatif olarak..." diye uzun uzun gevelemektense direkt "Akşama..." demek (var demeye dahi lüzum yok) daha bir tanıdık; kış gelir gelmez röbdeşambr giymekten daha nazik bile...
Eskide hep bir saflık vardı, bunu da sömürmek ayağına vintage olayını çıkarttılar mesela, bir bakıma da iyi oldu aslında, adama öz dedesinin öldürsen giydiremeyeceğin kazağını üzerinden çıkartmıyor...
Akşama fincan böreği bizim özümüz, bir dönemin sosyoekonomik analizinin tek cümleye indirgenmesidir; böreğin tek öğün yenmesi ve fincan gibi küçük kalıplar ile yapılma çabası un ve hamur maaliyetinin insanlarda kurduğu baskıyı değil de neyi sembolize eder? İşte masal dinleyen çocuklar o an bunu aklından geçirebilse dünya çok güzel bir yer olur masal masallıktan çıkıp çocuğun imkansıza olan direnci artar, hiç bir şey olmasa batıya batıyı methedeceğine idealist öngörü sahibi olur, Atatürk gibi belki...
Aşağılık kompleksli toplumun modernizm yaftası altında sürünmesini düşünmek beni harbi acıktırdı doğrusu, gerçi ben akşam da bir şey yemedim. Kendimize bir yakıştıramadığımız kendimizin de bir başkası olma hevesi kurusun inşallah en başında ve sen ben olarak bu yazıları yazıp okumayı sürdürelim; evvela samimiyet ve mutlak romantizmle. Bu arada Türk erkeği neden romantik değil sorusunun cevabı da bir papatyadan koku beklemek kadar kolay; zira yanlış olan sorunun kendisi, bacım Türk erkeği romantik de, sen romantizmi bir titanik pozuyla falan bağdaştırmazsan...
Çok mu beklentimiz var karşıdan ne? "Fincan neyimize yeter, illa kol böreği!" kafasına da bir son artık be!..

30 Ağustos bugün, fincan böreğini duyup da yememiş nesillerin genç olup bayram kutladığı gün; yazı bir neticeye varamadı da sizler aradan pay edinin...

0 Yorum:

Yorum Gönder