Bi'Büyük Dejavu

Sankim bu hayatı daha önceden yaşamış da, sonra tekrar en başa dönmüş, kimseye de hiçbir şey dememeye yeminliymiş gibi anlatabildim mi? Bir anlamda gecmişe dönmek ve susmak, görmezden gelmek, her neyi ise onu yapmamak, muhtemelen de geçip gitmek. Geçmişin bu derece farklılaşması onu başkalaştırır, ama daha da çok yenileştirir mi bunu tartışmalıyız itinayla bu gece, metafizik muhabbeti yapmıyoruz baştan uyandırayım; yanisi ölüm, aşk, yahut dostluk gibi kavramların varlığı ve yokluğu ayrı birer olgu olup istisnasız hepsinin tanışmak ve rastlaşmak gibi kaderle anılan tanımlardan ilerleme gereksinimi bulunması aslında cesur ve bana sorarsanız ilahi de bir yargıdır, fakat burada da sorulması gereken; kader ile alakadar bu yargıların geçmişe değin olması geçmişin kader olduğunu ispat eder mi olmalıdır...
Belki biraz tuhaf konuşuyor olabilirim affola, lakin bunda düşünecek bir şey yok, elbette ki geçmiş kaderidir insanın, geçmişin geçmiş, yani bitmiş olması kader iken içerik bakımından, geçmişin iradeye ve o an ile sınırlı dahi olsa müdahale yetisine dayalı olmasıdır bu konuyu tartışılabilir kılan, tıpkı hayat gibi. Bu bağlamda zaten herkesin de bildiği üzere hayatı da insanın kaderidir, kendi elinde olan, bir şeyi elde etmiş yahut kaybetmiş olması, daha doğrusu bunu sağlayacak kapasitesi, daha da doğrusu bu kapasiteyi değerlendirmesi ve de en doğrusu bu değerlendirmeyi kendince tamamen yapması; işte günah-sevap, doğru-yanlış, kısacası "hamle" bundan ibarettir...

Şimdi bu bilimsel zırvaları bi'kenara bırakıp edebiyat telinden çalmak gerekirse;
Hayatımız bize ne derdi, demek istediğim; inananlar için bir sorgu kesin fakat ya bunu hayatın kendisi, hem de henüz onu yaşarken gerçekleştirseydi buna ne denirdi? Vicdan? Olabilir, ama bir şey eksik; kendi kontrolümüzde olmamış her şey... Bu hayatı bir defa bitirmiş olarak baştan gönderilseydim yine aynı yanlış kişiye aşık olacağım kesindi (aşk ile bilincin birbirini etkileyemeyeceğini farz ederekten), her şeyi biliyor olmama rağmen üstelik, o zaman da beynim yani irademle elimde olmayan duygularım iki kat daha çelişirdi; demek ki neymiş? Bir kolyeyi alıp takmayı düşünmek (arzu olarak), onu alıp takabilmek değilmiş, irade ise elinde olması değil de farkındalıkmış... Vicdan demiştik, o yüzden kolye örneğini birini öldürmek olarak değiştiriyorum. Bir bakıma şanslı olabiliriz, buna göre zannedersem birini öldürmenin her türlü fikri de eldeki eğer silahsa, o tetiği çekemedikçe kötülük değilmiş; hatta buna göre de tekrar aşk konusuna dönersek, aşık olduğun için kendine, ona, kadere ve vesaireye kızmak ise saçmalıktan ibaretmiş...
Ancak o farzı derve dışı bırakınca da bilgime dayanarak aslında aklımda ve gönlümde olduğu kadar iyi ve vesaire birisi olmadığının bilinciyle (belki biraz da acıyla) imkansızlaşırdı aşık olmam ve bu ise saçmalıktan bir adım öte olarak hiç'e götürürmüş kızgınlıği...

İşte ben geçmişi şuan buraya yazıp yazamadığım denli ifadesi pek mümkün olmayan lakin oturmuş bir mantıkla silebildim, silmek değilse de devre dışı bırakmak diyelim; hayıflanmak gibisinden her şey zaman kaybıydı, yazık ki başta bahsettiğim gibi hayata restart da çekmiyorlardı, ben de hayatın onu yaşarken bana soru sorma ihtimaline ihtiyaç duymadan onu yaşarken değiştirdim. Buna hem farklı hem başka hem de yeni bir hayat denebilir, üstelik ikisi de benim hayatım ve de sanılanın aksine inkar etmem, unutmam yahut gizlemem gerekmiyor bir öncekini...
Bir hayatın içindeyken o hayatın içindeki başka bir hayatı o hayatın yerine koymak marifeti, çocuğun kendi annesi olması gibi aykırı, ancak aşk,ölüm ve vesaire kavramlarca da öylesine mümkün, bir açıdan da duygu-durum; peki buna ne denir? bence Dejavu, en azından henüz uygundur, belki bi'çıt daha büyüğü...☺ 


0 Yorum:

Yorum Gönder