Dinelim Sevgilim

*İki tireli kısmın arasını okumayabilirsiniz.

- - - - -
N'aber benliğimin radyoaktif çekirdeği? Bir haftada iki oluyor bu sana yazışlarım, kaldı ki böyle olması iyiyi mi kötüyü mü işaret ediyor bilemedim. Var olmayan biriyle, dünyanın herhangi bir yerindeki Türkçe bilen herhangi bir canlının kolayca erişip anlayabileceği bir biçimde, bu kadar özel konulara dair sıkça iletişime geçmem bir tür ifşa mıdır? Duygularımı ifşa etmeyi seviyorum çünkü benim gücüm de bu, insanların onca acizlik ve duygu saklama çabasına rağmen bir küfür gibi ortada durmak, inkar edilememek...

Neyse sevgilim, seninle daha bunları çok konuşuruz, kim bilir belki kırmızı lambalı bir odamız olur bizim de, bu muhabbet oraya yakışır ancak. Sana bir filin en memnun olmadığı uzvunu andıran bir beyazlıkta yazıyorum; neden memnun değil biliyor musun, en değerli parçası yüzünden ölmek zorunda bırakıldığı için, onu o yapan şey laneti olduğundan... Kafamın karışık olduğunu anladığını biliyorum ama acaba ofsayt da beni anlıyor mudur? Ben futbolun m'sini bilmem bebeğim aldırma, yalnızca gol olmamak için çırpınıyorum, olmadıkça vuruyorlar olsam da vuracaklar biliyorum, çünkü ben top değilim ama topunu...

Ä°lgili resimSeni seviyorum işte, önemli olan ve öyle kalması gereken bir bu bir dostluklar değil midir? Tamam dostluk demeyelim, senin yanında kendi yaralarımı kaşımak, seni ona dahil etmenin de ötesinde onu sana dahil etmekleşiyor ki emin ol bu ikisi farklı ve ikincisi daima korkuludur... Sen diye biri yok bunun en iyi ben farkındayım, üstüme gelme işte, sadece hiç birine pişmanlıksız seni seviyorum demediysem demek ki... Bu kadar iç içe konuşmak zorunda mıyım değil mi? Muhtemelen öyleyim benim atom altı parçacığım, Laura Marling ablamızın "What He Wrote" isimli güftesinde de belirttiği üzere: "That suits us well, that suits me well."

Beni anlamak zorunda olmadığını hisset isterdim, sen ve beni sevmekte ısrarcı olan herkes daha doğrusu; beni anlamadan da paylaşabilirsiniz tüm bunları, illa ben olmak gerekmez: ısınmak için ateşe dokunur musunuz, elinizi uzatsanız da olur. Ki el uzatmak, el vermek hem deyim olarak hem de reelde o kadar fazla şeye karşılık geliyor ki kendi kafamı dahi kaldıramıyorum bazen. Şu benim seninle kurduğum boşluk öylesine güzide ki, bu yüzden sana hep gece, her yer kararıp sessizleştiğinde yazdığımı anladım, zira ancak o zaman bütünüm ve bu da sana müsaitleşmek demektir, kim kimin yarısıyla niye yetinir de sen benle yetinesin.
- - - - -

Ä°lgili resim
Sadece sen, ben ve hisler olalım artık olmaz mı? Bedenlerimiz yan yana olsun ama konuşmayalım, hiçbir konu açmayalım, sen öyle gökten düşer gibi birden var ol ve ikimiz de birbirimiz hakkında nice meraklar taşısak da bir süre kenara bırakalım... Sen bana bak, ben sana bakayım -hem belli mi olur belki gülümsersin- sonra uyuruz, bakarsın nefesin nefesime karışır... Düşündüm de belki bil yıldır uyuyor sayılmam sevgilim, yorgun bitip yorgun başlıyor her dönümüm sensiz, haklısın belki bir yıl öncesinde de yoktun ama artık kimse yok benim için... Sen hariç.
Sadece ummak istiyorum, bunu anladığını umuyorum mesela ama yine de açıklamak istiyorum. Sormayayım, öğrenmeyeyim; beni sevip sevmediğini mesela, nasıl bulduğunu yahut öyle sorular... Sadece iyi cevaplar umayım, o kadar umayım ki üstüne bir daha düşünmeyeyim sevgilim. Korkumsan bu iyi bir şeydir aslında.

Her kimsen senin de beni böyle gecelerde bir yerlerde hissettiğin fikri büyütüyor, o toparlıyor beni, dahası değil, kop gel artık, dinesim var. Benimle diner misin? Kavuşmamız belki hayatımızın çareleriyle lehimlenmemiz olur buna inanırım ben, ben senin var olduğuna inanırım, güzel olduğuna inanırım, geleceğine inanırım. Din benimle bir tanem, bir acı olarak din, keder olarak din, doğru bulmadığın bir parça kendinden benimle arınmış hisset ne kadar da isterim. Seviyorum seni, gelirsen dinerim, dinelim sevgilim.


0 Yorum:

Yorum Gönder