YIKIK ÇAĞRISI

Sadece yeterince yabancı birisi gereklidir çoğu zaman, mümkünse başka milletten; anlatıp defolmak için mesela, nasılsa bir daha karşılaşmazsın, nasılsa senden öğrendiklerini sana karşı kullanamaz ve bu umurunda bile olmaz, nasılsa seninle yakınlık kuramaz, kurmaya çalıştığı anda da def edersin kolayca. Gaddarlıktan ya da bir kötü niyetten falan değil bu dediklerim haa, sadece günümüz insanının -ki buna ben de fazlaca dahil- emniyet anlayışı bundan ileri değil. Tek gecelik ilişki gibi veya bir çöp kutusu... Mesela neden sifon çeker insanlar, sadece o berbat kokuyu duymamak ya da hijyen için değil; bahse girerim bokunuz dünyanın en güzel şeyi olsaydı da onu görmeye dayanamazdınız, sırf bir parçanız olduğu için. Belki de bir şeyleri yeterince katlanılabilir kılan hayata sizinle devam etmeyişleridir, bir yerde bırakıp rahatlayabilirsiniz; acı da bu yüzden acıdır, sökülüp atılamadıkça acıdır. Bir şeyleri terkedebilme lüksünün yarattığı özgürlük hissinden belki de bazen acımasızlaşır insan, kötüleri kötülüğe ilerleten de bu mudur dersiniz, nihayetinde sana bir yanıyla olsun iyi gelmeyen şeyi neyleyesin.

ALTTAKİ PARAGRAFI ATLAYABİLİRSİNİZ

Dur biraz, bu son laf biraz çürütücü oldu sanki? Aşk diyorum canım, esasen onun da iyi gelirliğini sorgulamaya başladım ama bir yandan da farkındayım ki ne denli hevesle altını kazarsam kazayım bulunduğum mefhumu aşamayacağım, zira... Geliyor be, çekip alabiliyor beni bazı şeyl... Yanisi başta bahsettiğim gibi, birbirimizin yarasını saralım sevgi gösterelim ve dağılalım öyle mi? Bu aşka ters düşüyor nitekim günümüz aşk isteyenleri de bunu arıyor. Ben mi? Ben sonsuzluk adamıyım, bu yüzden yaralıyım ve yine bu yüzden yaram kalıcı, peki ya ben? Ben de hepiniz gibi kalıcı falan değilim ama... Hiç olmazsa birilerinin kalbinde, o kalp atmayı kesene kadar var olacağımı bilmeyi bütün kalıcılarımı yitiresiye isterdim, en başta da bu yazıyı.

Ä°lgili resimYeterince yabancı biriyse utanmayız ayrıca, dağılabiliriz, rezilce dağılıp salya sümük ağlayabiliriz, ağzımız yüzümüz yamulabilir, bütün acizliğimizle dünyanın tam ortasında, ölü bir yılanın çürüyen derisi kadar değersiz bir biçimde varlığımızı sürdürebiliriz; korkmayız, o an dilediğimiz gibi paramparça olabiliriz ve biter çünkü, işin anahtar noktasıysa şudur ki kimse bunu yüzümüze vuramaz, inkar etsek ederiz geriye kanıt kalmaz...
Bütün derdimiz bu işte bizim hüzün kuşları, benim, sizin, hepimizin... Acımızı yaşayamadık özgürce, çıkıp bağıramadık bir yerlere, biri intihar ettiğimizi sanar ambulans arardı bir diğeriyse gürültüden polise şikayet ederdi, uğraş dur ondan sonra.
Demek istediğimi anlayabiliyor musunuz?
Belki de tek gayemiz, rahatça üzerine yıkılıp kamufle olabileceğimiz birbirimizi bulmaktı, evet ben bir yıkığım ve bundan da gurur duyuyorum, tüm yıkıkları da birleşmeye davet ediyorum; asıl utanılası olan bunu inkar edip pozitif pozlar vermeye direnirken çöküp giden ana akımcılıktır, onlar ana akımı önemser ama ana akımın umrunda değildir, herhangi bir şey gibi...

Çölde damla olduğumuz hissi bizi yeterince sindiremeden bağırıyorum:
YETİŞİN! İMDAT! ACI İÇİNDEYİM! BU BİR YARDIM ÇAĞRISIDIR! GELİN N'OLUR!


0 Yorum:

Yorum Gönder