Olmayış

Hiç gitmediğim o şehrin garından karşıya geçip hiç binmediğim bir dolmuşa binmek suretiyle hiç gitmediğim bir eve anahtarımla girip, hiç girmediğim yatak odasındaki o hiç yatmadığım yatakta yatıyor olduğumu düşündüm de şuan... Olmadığım odanın tavanlarına bakarak yokluğunda, sanki gözlerin gibi; hiç olmamışlığının ikliminde ne yokluğunu ne de yoksulluğumu izah edemeyeceğim birer hiç kimsenin yüzüne bakıyormuş gibi hissettim. Hiç beraber geçmediğimiz, yani aynı anda geçsek bile bunu bir çift bilinciyle gerçekleştirmediğimiz bütün yollar, kaldırımlar, dağlar, bayırlar ve belki de henüz olmayan vesaire mekan ve güzergahlar...
Seninle hiç tanışmadığımız o yer, hiç öpüşmediğimiz, elini tutmadığım, saçlarını okşamadığım ve seni sevdiğimden bir an olsun bahsetmediğim. Yokluğun mahrumiyetinden, olmayan bir şeyden yok diye nasıl bahsedebilirim, üstüne üstlük o senken...
Hiç izlemediğimiz filmler, dinlemediğimiz şarkılar, yemediğimiz yemekler; kısacası bütün duyularımızın katiyen hissedilmemiş olması; belki sana asla değil güzelim, ama bu denli soyutluğuna aşık kalmak biraz...

Yanisi her ne kadar sana yazdığımı büyük bir şehvetle beyan ediyor olsam dahi senin olmadığın ve sana yazamadığım, gelene kadar da yazamayacağım yazılar, şiirler, kitaplar, okuyamadığın ve zannedersem okumayacağın bu dahil onca mektup türevi şey, bütün o seni analiz edemeyişimden kaynaklı seni düşünemeyişlerimi değil yazıya, hiç bir şeye dökememem ve tüm bu tasarısı dahi olamayan ürünü var edemeyişim, olmayışın sayesinde...
Ellerini tutamadıkça, gözlerine bakamadıkça, sesini duyamadıkça, seninle yıldızlara bakıp denizlere dalmadık ve daha aklıma gelmeyen türlü şeyi yapamadıkça bunların aklımda bir bir ve yalnızca da suretinin eksikliğiyle, binbir çeşitle vuku bulmasının yanı sıra bunun içimi gıdıklayıp beni bi'hoş etmesi hayal gücümü diri, beni farklı kılan tek şey; yani sensin,benim benzersizliğim olmakla beraber (ki bu olmayı tırnak içine almak lazım gelir) hayal gücümden de öte, henüz olmasan da ne önemi var, gerçekliğimsin...

Aynı kafenin aynı masasının aynı sandalyesine farklı zamanlarda oturup önceden diğerimizin ona oturduğunu aklımızdan geçirip hemen o an kendimizi deliriyor gibi görmemiz ama bir gram bile olsa o düşüncenin aklımızda bir kalıntısının kalması; şimdi senle biz gerçekten kirli birer zihin miyiz yoksa gerçek mi inandıklarımız, gelecek mi beklediklerimiz? Sahi sen gerçek misin ve daha da önemlisi değil ama yine de sormaktan kendimi alamadığım; gelecek misin? Senin olmayışındansa senin var olmadığını aklımdan seni geçirme fütursuzluğunun olmayışını seninse var oluşunu dilememi gerektirecek bir sebebim olmayışı nedir bilemiyorum olmayışında...
Seni beklerken sana yazdığım belki yüzleri aşkın şeyi yazarken dinlediğim sayısı bilinmez şarkıyı dinlerken içime çektiğim nefesin içindeki her bir oksijen tanesinin akciğerlerim ve nihayetinde damarlarımda kendine yer bulup kalbime doğru yol alması... Bu noktadan sonra ne dediğimi unuttum ama inan bana bir önemi yok, çünkü tüm bunlar gerçekken senin gerçek olmaman olsa olsa bir şov olur. Kim bilir belki de ben olmadığımı sandığım bolca heyecanlı bir ihtiyarımdır ne denilebilir, geleceğini bilen lakin sabırda sıkıntı yaşayan taze umutsuzlukta bir çocuk...
Kesin mi kesin ben şuan mevcut, üstüne üstlük henüz var olmasan dahi bir insanın bir insana verebilme ihtimali en az olacak denli çok sana aidimdir ki bu senelerdir bir söz olarak süregelmiş belli başlı bir kuralımdır...

Bir gün gelip olmayışını öldüreceksindir ve o gün ister yağmur, ister bulut, kar, güneş, sis ve türevlerinde bir hava ile Akdeniz, karasal tarzı bir iklim içinde birbirimizi bulacağızdır ve de geçecektir yıllardır sürdürdüğümüz birbirimizin olmayışının, olmayışımızın o kasvetli, ketum ve lanet iklimi. Güneşli günler bekler bizi şiir kadınım, olmayışına inat, canına kast ederiz tüm olmadıklarımızın birbirimizle; sevgili, eş, anne-baba, kayınpeder-kayınvalide, dede-nine ve kalan her ne varsa, "bir" ömür beraberce...


7 Yorum:

  1. Çok güzel başarılarının devamını dilerim

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel ve o kadar çok dokundu ki tutamadım kendimi tebrikler

    YanıtlaSil
  4. Güzel bir son.��

    YanıtlaSil
  5. O kadar yazı yazıyorum o kadar kişinin yazısını okudum hiçbiri sizin yazınız kadar dokunmadi içimi yakmadı Tebrikler...

    YanıtlaSil