Yeni biriyle tanıştık geçen,lakin konu bu değil;çok yeni tanışmış olmamıza karşın onda kendimden şeyler buldum;sanki o kanadı kırık kuş moduna girdiğim güvensiz,aşka inancını yitirmiş,ürkek ve hafiften karanlık dönem.Nasıl kurtulmuştum bundan diye düşündüm lakin cevabım yok;onu da çekip almak istedim,yeniden dünyanın aslında fazlaca güzel de olduğuna ve en önemlisi seveni elbet seveceklerine inandırmak istedim... Ama ben bunları kendimde daha başaramamıştım,yalnızca budalaca bir umut mu inat mı ne diyeyim bilemediğim bir şeyden ayaktaymışım gibi.Eskisinin aksine suratımda gülücükler açsa bile yine eskisinin aksine anlamsız gibiler.Bir insanı güldürmek nereden geçer bilmiyorum ve sanırım bu sebepten kadınlar kendilerini güldüren adamlardan hoşlandığından ben yalnız kalıyorum;ama bir gülüşü anlamlandırmanın nereden geçtiğini bilir gibiyim,başka kişilerden... Ben de o da tam burada tıkandık belkide,benliğimiz hadi bir şekilde içimize yetiyordu ama bir insanın kendi kendine yetmesi de kim ne derse desin mümkün değildi.Yanisi biz sevilmek yahut güvenmek istemedik,harbiden istemedik de ihtiyaç duyduk,belki de buruk bir gülüşün içinde bile... Bu arada gerçekten sevdiğimiz kadar sevilmeyecek olsaydık,olmazdık;hem inan kötü her şey geçiyor gözlerimle gördüm,gülüşler unutulmuyor... O benim aksime oldukça güzel gülümsüyordu fotoğraflarda,yoksa benden daha iyi rol yapıyordu mu demeliyim,bilemedim.Şarkıda da diyor ya "Yalandan da olsa",yalandan da olsa gülmeyi başarabilen birinin gülücükler saçmaya hakkı,olmadığını iddia etse dahi cesareti ve gücü olduğuna inanan ben; Herkesin güvenini ve kalbini tamir edebilmeyi dilerdim,çünkü ben bugün gülümsüyorsam bile geçmiş dudaklarımı ıssırıyor;yanisi bana unutturacak biri çıkana dek ben birilerine unuttursam haktır... Birbirimizi pek tanımasak da; Sen hep gül işte tatlı kız,cidden güzel gülüyorsun;zamanında ben hepimizin yerine karamsar oldum zaten,sen merak etme...
Düşündüm de,sanırım benim de o günleri görecek miyim dediğim günler var,bu yazı tamamen öylesine,hayal ürünüdür bilginize;ha bir de lütfen aşağıdaki şarkı eşliğinde okuyunuz... Hepsini,hepsini ama hepsini geç ama en çok olmasını düşlediğimden söz edeceğim size bugün,kızım;annesinden bir öneri gelmezse şayet adı Leyla Şiir olacak kızım.Bunu şimdi olduğu gibi 3-5 dangalağın çıkıp "Bize şiir okusana ühühühühü!" falan diye ismiyle dalga geçeceğini hesaba katarak düşündüm,öyle olduğu takdirde ona onların pislik ve aptal olduğunu,hayatları boyunca sırf ona laf ettikleri için bile bir şey etmeyeceklerini;ancak onun bir şairin kızı olduğunu ve ne olursa olsun öyle davranması gerektiğini söyleyeceğim,çünkü ben ona bunları sıkıca yapacağı kadar inandırmazsam bu dünyada kızımı çok yakacaklar... Ona dik durmayı da öğreteceğim manen,yanlışa yanında kimse olmasa bile her şartta karşı durmasını,çünkü Allah'ın "herhangi kimse" olmadığını ve onun da,iyi olan herkesin de böyle yapmasını isteyeceğini... Benim bi'kızım olacak biliyor musun abisi/ablası,aman bana çekip kara kuru bir şey olmasın n'olur (bir yandan da iyi olur,yalnız ben severim,yalnız ben değilsem de onu seven bırakmayacak şekilde sever) Saçları kıvırcık olacak mesela,kumral olacak,elaya çalan yeşil iri gözleri.Çok güzel gülecek benim kızım,ağladığındaysa etraf titreyecek;ama o benim gibi yakıp yıkmayacak kızıp üzüldüğünde,çünkü mümkünse ben orada olacağım ve biz bize yeteceğiz... Kızımı edebiyatımdan uzak tutmayı düşünmedim değil,çoğu zaman için kendine hayrı olmayan edebiyatımdan;eski aşklarımdan,yanıp sönüşlerimden ve her şeyden.Çünkü o,o samimi ve gerçek yazıların içinde ben olduğumu görürse bir babanın kızının akıbeti için gizli tutması gereken her acısı açığa çıkacak,lakin ben eski kafalıyım yani hazır değilim onunla bu kadar yakın olmaya;bakarsın hazırımdır da,onun kalbinin atması gerekiyordur... Düşünüyorum da eşimin karnı şişmiş,içinde atan bir kalp,hatta tekme;sanki bunca zaman rağmenlere rağmen nefes alışının ödülü gibi bir şey,iyi ki vazgeçmemişim demenin vücut bulmuş hali.Ben henüz 16 yaşında bunlardan eser yokken böyle şeyler yazıp gözlerim biraz yaşlanıyor ve de yaşlandığımı hissediyorsam,onu kaybetsem çok,çok kötü olurum sanırım.Her şeyi düşünüyorum ya,bunu da düşündüm mecburen;sevdiği adamı da düşündüm ama yazmadım onu buraya,onu gerçekten seven biri olursa ona bir şans vermesi gerektiği ve bunun neden bu kadar önemli olduğuna dair yapacağımız konuşmayı da o gün yazacağım emin olun,onu seviyor gibi yapan ve vesaire insanların da parmaklarını kesip göz çukurlarından içeri sokacağımı asla yazmayacağım elbette... Kızım eğer yıllar geçmiş ve sen bunları okuyorsan, Baban iyi bir adam,olur mu? Baban iyi bir adam,baban böyle bir adam... İnsanlar babanı pek anlamaz kızım,o yüzden sen sen ol babanı iyi veya kötü yorumlardan tanıma;hisset beni,yazılarımı hisset;annene sor olmadı,şuan tanımasam bile şüphem yok ondan,o da razı olacaktır inşallah benden... Hem belki de sen büyüyüp bunları hissetme aşamasına gelene kadar ölmüşümdür belki de kızım;sakın hissetme benim eksikliğimi,babanın gücünü kullan ve yazılarımda yahut her neyde buluyorsan beni bul hayal gücünle;gör bak yanında olsaydım sana ne diyecek olduğumu bileceksin o zaman,yanlış tahmin edemezsin korkma, ben sana güveniyorum... Ama sen babanın demin dediklerine uyma oldu mu güzelim,kainatı çiğnemen gerektiği gibi babanı da çiğne ve edebiyata alış,şuan annen de yok sen de yoksun ve benim edebiyatım var çünkü,sende de öyle olsun;alkol,sigara bunlar boş şeyler bak,ama edebiyat yaparsan kızını yıllar önceden yazdığın bir yazıyla duygulandırabilirsin mesela böyle,o senin bir yanındır ve yalnız bırakamaz;seni sen istesen dahi ölmeden yalnız bırakamayacak adamlardan etkilen güzelim,ha bir de bir gün sevdiğin çocuk benim bu yazıyı yazarken olduğum gibi tek hayali seni anne babandan bile çok sevmek olarak kapına gelirse,sevmiyorsan bile hatrım için ona bir sarıl olur mu?Sarılmak önemli canım kızım,hayal önemli ve şiir önemli;gerçek önemli değil,ama sen önemlisin ve inşallah gerçekleşeceksin,çünkü ben yaklaşık 13 yaşımdan beri senin için dua ediyorum..Yaa küçük hanım,öyle işte... Sakın ağlama bu yazımı okuduğunda,ağlayacaksan da yanında ben olayım... Ha bu arada ufak bi'not,bazen bunları benim yazdığımı düşünmeyeceğin kadar gıcık ve inat davranabilirim,deden de öyle çünkü(tabi sen bunu ona söyleme),sana düşen ise ben göstermesem dahi rağmenlerle bu içimdeki beni ve seni bilmek güzelim. Hadi şimdi uyu... (edit: Benim kızımı taciz de tecavüz de edemeyecekler,biz onunla güzel insanların güzel atlara binip gittiği yerde olacağız;onun için değil ama nice kurban kadınlar için çok şey yazdım,dilerim kızım şu bacakları saçma sapan davranan babasıyla sırf bu yüzden bile gurur duyacak)
Mümkün müdür bir güzeli öldürmek,hem de baş ucundan göz pınarlarına dek.Tabii ki de kıyamayız,kıyılmaz,hatta kıyana kıyarız fakat sadece sezgisel olarak bile bir kadını nasıl öldürürdünüz?Sessiz,mutlu,acılar içinde?Asla böyle bir şey olmayacak ama eğer ben bir kadını öldürmek isteseydim o da öperek öldürmek olurdu sanırım;nasıl mı?aslında çok basit,yalnızca dudaklarıma biraz deriden bulaşan zehir sürüp sonrasında güzel bir söz söyleyip alnından öperek.Şimdi aklınızdan geçmiyor değildir sanırım "Zehir senin dudağında,sen ne yapacaksın?" İşte en sevdiğim nokta da bu zaten,benim bir kadını,üstüne üstlük öldürdüğüm düşünülebilse bile,öldürdükten sonra hayatta kalmam düşünülemez... Elbette öldürmek kimseye yakışmaz ama,farzı mahal onu öldürecek olsam bana da bu yakışırdı sanırım... Bir kadını öldürmek çok kolay olabilir belki,iki saniyelik bir iştir kim bilir;lakin bir kadını öldürmeye teşebbüs etmek,bunu düşünmek,istemek,hatta tüm bunları bir kenara bırakın bunu gerektirecek bir sebep bulmak bile senin benim gibi işten eve evden işe insanlar için net imkansızdır... Benim sevdiğim kadın nasıl ölmeyi hak eder diye düşündüm şimdi,onun da beni sevdiğini düşünürsek benim yanımda ölmeyi hak ederdi ama sanırım değil ben,hiçbir seven erkek bunu hak etmezdi...Hayat işte,pardon ölüm... Sevdiğim kadını bilmem ama,ben sanırım onunla birlikte ölmeyi hak ederdim,hatta belki el ele ve göz göze...Hele ülkenin şu son durumuna da bakarsak bombaya beraber kurban gitmek gibi senaryolar geçmiyor değil aklımdan,üzgünüm benim de kafam herkes kadar sıyrıldı tabi en az... Sevdiğim kadın da beni öldürecek olsa bu şekilde olmasını isterdim ayrıca,yani öperek,ya da sarılarak fark etmez. Çok kasvetli yazıyorum ölüm de ölüm,ama şuan içim inanın nedense her zamankinden sakin ve huzurlu... O benden önce ölürse son nefesini içime çekip kalan hayatım boyunca (buna ne kadar hayat denirse artık) tıpkı şu an onun geleceğine olduğu gibi nefesinin bedenimde sürekli dolaştığına ve içimde o olduğuna da delicesine inanmak isterdim;kaçık bir adamım biraz ben,bunu becersem becersem ben beceririm zaten... Gel gör ki o da benim ölümümden bahsedecek olsa duygularımız hem karşılıklı hem de çakışık olacak... O diyecek ki Alptuğ benim ölümümü görmesin,ben diyeceğim ki o görmesin,ben ondan önce ve o da benden önce ölmeye çabalayacağız fakat bir yandan da yine ikimiz birden kendimiz hayatından gidince diğerinin ne yapacağından endişe duyacak,aynı esnada içten içe de diğerimiz kendimizden önce ölürse ne yaparız ve neyin ne anlamı kalır diye düşüneceğiz.Her seven gibi,her insan gibi,uçan kuş bile gibi... Uzun lafın kısası; Çabucak gelse de yaşayabildiğimiz kadar anı yaşasak bari, Çünkü ölüm gelecek ve biz birbirimizi bulduktan ölene kadarki zamanla doymayacağız, İyi tarafından bakarsak ölüm de bizi ayıramayacak, Ve yine iyi tarafından bakarsak o şimdi gelemese bile cennette buluşacağız...
Buralara yaz gelecek,şuramda çiçek açacak,gözlerim parlayacak.Kurumuş otlarını bir bir söküp atacağım yüreğin kısmetse,kaskatı hale gelmiş toprağını deleceğim ve yeni bir sevdanın tohumunu bırakacağım nasipse... Güneş yeniden ısıtır doğacak,içim sıcak olacak;çünküsü bir kadın gelecek,beni elden geçirecek,çekip çevirecek,çeki düzen verecek,kırıklarımı toplayacak falan filan...Lakin o gelse bile hep bir şey eksik olacak,küçükken keşke derdim (ve hala da),peygamber falan değiliz tabi ama birilerinin kefili,koruyucusu,onlara yansıyacak her bir olumsuzluğu kendine çekip onların kılına zarar getirtmeme gibi bir hakkımız olsaydı.Ama en azından da benim ona bırakabileceğim,herhangi bir kulun bir diğerine gösteremeyeceğine emin olduğum aşk var,öyle biri yokken bile aşkı var yani düşünün;bunun yanı sıra şiirler var,gelirse güzel zamanlar var.Ancak her şeyin yanı sıra artık o en azından yalnızca okurlarım ve tanıdıklarımca bile olsa aşk adamı denince akla gelen bir adamın hayatındaki yegâne şey olarak akıllara ve dillere kazınacak,bir şairin aşkı olarak.Kalplere kazınmayacak yalnız,ona benim kalbim yetecek,yetireceğim... Uzun lafın kısası bana da yaz gelecek bir gün,koyu tonlarımı gölgede bırakacak ve estirdiği rüzgarla etrafımda nefret ettiğim pek çok şeyi,pek çok kişiyi döndürmemek üzere götürecek.Baş başa kalacağız,erir gibi birbirimize,damla damla bakışırken serin yaz akşamlarını getireceğiz.O üşürse ceketim var,ben üşürsem değil ben o varken üşümem zaten... Yaz buraya da uğrayacak ve bu okuduğunuz şahıs bimukabele daha iyi bir adam olmaya meşru adımlar atacak,hem yeterince farklı hem de yeterince aynı adam olmak yolunda ilerleyecek ve bunun eskiye göre en büyük farkı,karşısındaki engelleri yıkarken kendini de paramparça etmesine karşı onu zapteden biri olacak... O da herkes kadar zayıf biri çünkü en az,ama hepsi geride kalacak işte yaz gelince.Harbiden buralara gelir mi dersiniz?sakın ha bozuntuya vermeyin,bari bu gecelik;yalnızlıktan ötürü biraz soğuk gibi bu gece de,bu kış gecesi...
İnsanın anlaşılma isteğinin raks ettiği dönemlerdeyiz yine.Şiir yazıyorsam inanın inanmayın bu sizin sorununuz arkadaş,şakayla karışık olup olmadığı ise umurumda olmaksızın sizlerin her an ettiği onca küfre rağmen benim yanlışlıkla ağzımdan çıkan tek bir argoyu bile sırf şair olduğum için gözüme sokmanız bolca şov bence..Nedir bu şairin dramı,şiirden anlamamayı da geçtim şiire karşı olumlu olumsuz herhangi bir tutumu dahi olmayan insanların şairden mükemmellik beklemesi ve kendinin beklediğinin kat kat altında olması... Buna da yanmıyorum ben,alıştım artık;ama yoruldum be gelmeyin artık,artık paramparçayım,şiir okurken beni şiirle baş başa bırakın,şiirle alay etmeye kalkışmayın,kendinizi bilmeden sanatımı dalga malzemesi haline getirmeyin.... Anlayan birisi olsun isterdim ne bileyim; Ben şiir okurken duygularıma kapılacak biri,ciddi ve sahici bir şey anlatırken aslında edebiyat parçalamadığımı anlayacak yahut biraz olsun beni dinlemeye tenezzül edecek biri,alacalı cümlelerimi melankoliye vurmayacak biri özellikle.Ben hiç de melankolik bili değilim,alakam bile yok da beni siz öyle ilan ettiniz,öyle mi hoşunuza gidiyor nedir bilmiyorum ama öyle olsun bakalım... Keşke sizin inadınıza biri gelse,tek bir yere uzun zaman bakmalarımı boş bakışlar olarak adlandırmak yerine anlamlandırmayı denese,üstelik hem parça parça hem de büyünüyle.Sadece belirli laflar söylemek için orada bulunmaktan daha fazlasını yapan biri.... Fişlemek,eleştirmek,baltalamaktansa altı üstü tatlı bir tebessüm işte ne yani?Bazı şeylere benim gibi bakabilse,ben bir kalemi bütünüyle yalnızca bir kalem olmaktan nefret ederim mesela ve öyle olmadığını anlatmaya çalıştığımda bana hayalperestmişim gibi yaklaşmasa sizin gibi... Uzun lafın kısası beni hissedebilse,şu bilmem kaç milyarlık dünyada 18 kişilik sınıfın bulunduğu 250 kişilik okulun içinde olduğu caddenin bağlı olduğu ilçe ve onun bağlı olduğu bu ilde;yeni biri karşıma çıksa,kader ya işte meğer benim hiç bilmediğim bir parçam da o olsa.Ve ona bir kadını sevmekten bahsettiğimde burun kıvırmasa,karşı durmasa,saygı duysa,yahut es kaza o da beni sevse harbiden o kadar çok mu? Aşka benim gibi bakanların olmadığı bir diyarda,bir başına ve kimsenin anlamaya herhangi bir şey sarf etmediği şiirler yazarken mütemadiyen de olsa yalnızlaşıyor ister istemez;ben karanlık değilim bebeğim,sadece siz aydınlık değilsiniz o kadar... Bu bir lanet değil ama ona benzer,bu yüzden yalnız kalacağım biliyorum;anlaşılmamazlık ve hissedilmemezlik,şu an herhangi birini sevsem sevgime gerçekten karşılık sayılabilecek bir şey geri dönmeyecek... Belki de benim gibi edebiyata sarılı adamların öyküsü budur,Allah-u Ekber! Sevebilecek olan beni filmler ve romanlardan ibaret sanıp varlığıma inanmaz,oysa kafasını kaldırıp etrafa da bakmaz;sevmeyecek olan zaten ne şiir ne şarkı ne de herhangi bir şeyle içini benim gibi ısıtamaz... Harbiden de çoğu kadının filmlerde gördüğü duygusal sahnelerdeki diyalogları kendileri için hayal ettiklerine şahit oldum,aynı diyalogları ben yaptığımdaysa yegane cevap "Edebiyat parçalama!" sen parçalama be!.. Mısralar arasında yok olan o adam işte benim, Beni anlayan yalnız şiirler var ve inanın onlar beni parçalamaz; Ben okurum onlar yatışır,ben yazarım onlar yatıştırır, En kör karanlıkta da hep bir şiir vardı aklımın kenarında,bu yüzden teklif dahi etmeyin edebiyatı bırakmamı;ben onunla doğdum ve siz yokken biz büyüdük,varsın aynı işi bu defa sizsiz yapalım... İnsan öyle bir kadına aşık bulunmak istiyor,edebiyattan olacak ve ölse sıkılmayacak;onlar sevmeyi de,sevilmeyi de,değer vermeyi de,beklemeyi de daha iyi bilir sizden.Keşke bu defa sizin elinize değil de bizim elimize düşseler,parçalanmasak biz de,bir defa olsun bütün kalsak...