Tarihli Yazı

Yanan ipin aynı ucunda bekliyorum, karardıkça belirginleșiyor sanki kalbim, el freninin dayanamadığı yokuşlara gebe içim...

Ne ümidim ne kuru ekmeğim, ne baş yastığım ne sıkı dostum kaldı...

Bir iniltidir yayılıyor, bense bir kayıp gibi alışıyorum. Kuru bir kimselik içimde, değmeden suya sabuna gidesim geliyor geçip, hatrım yansımıyor aynalara, baktığım yüzlerde sahici tebessümler belirmiyor. Git diyorum, git işte, kimse kalmasın, sen de kalma. Kalbimde zuhur eden çiçekler var ama biliyorum benle er geç kuruyacaklar; güneş olsam yaktım, su olsam boğdum, ne ısınan bildi kadir, ne kanan bildi kıymet. Neyim ben sen söyle, bu yazıyı okuyan için neyim ben?

Öyle bir gitmek olsaydı ki, ben yine herkes için olup dertlerine koşsam lakin ben için kimse olmasaydı. Şimdi de yoklar biliyorum, asılı bir karanlık kanatıyor içimi. Madem ki bu denli insansız hayat sahası ömrüm, kendimde gayb olasım geliyor, kendinden içre, kendince yitip gitmek...

En müsaiti bu çünkü
Hayır yok insanlardan
Biz de el üstünde olmayacakmıșız meğer
Biz de sevilmeyecekmișiz. Olsun.

Kim ne derse desin, şu gün ölsek...
Tarih bizi kimseyi geri çevirmemiș yazdı, kafi.
Ben ki meçhulü aradım durdum,
Meçhuliyetimin na-bilincinde.

0 Yorum:

Yorum Gönder