Konveks Yara

Umar mıydım oysa bu denli yükselmesini gizli buzların ardında yangının, ölü birer kuş şimdi cümleler ruhumdan ebediyete uğurladığım, hep bu kadar sürer miydi mevsimlik iç cekișler yoksa uzadı mı kara kışı bu defa yüreğimin.
Tutunmak adına aldandığım ben ne de yanlıştı ve aynı zamanda nasıl olabiliyorsa masum; bir insanın kendi masumiyetinin altında eriyip hataya karışabileceği fikri gerçek statüsü kazanmaya başladığında gözden akan o bir damla yaş... Ne yapardım bir gün karşıma çıksam, sarılırdım belki ama boğazıma mı yoksa? Aslında bakarsan kollarımın tarihi benden epey eski, Adem'in elma yediği günden geliyor boşlukları.

Saniyelik bir ağıttır en sahici olanı
Örten o ontolojik konveks yarayı
Mutsuzların hızlı kazılır mezarı
Hatrı kaygan olur, deliği keskin

Geçerken kaldığım bir ıssız gibi, aldığımsa hep aynı yudum yalnızlığın matarasından; gariptir soğuk değil sıcak suyu, yakmak ve yanmak istediğinden belki.
İntihar eden birisine kendi inisiyatifi dahilinde olan ölümü için değil, geri kalan her şeyi için acırsın; böyledir Alptuğ Dağ olmak da işte, zamana paralel bir kanama ve kuruma refleksi gösteren duygular içinde sekiz dönmek, biraz daha dayanmak için rica minnet kendinden. Kaçtığım şeyin tümüyle kendim olduğunu bilseydim beni üzen insanları sevmișliğim yüzünden, mümkün bir hal alır mıydı af? Almazdı. Kimse kazanmazdı, yarınım dahi yüz yıllar önceydi, artık bitti. Acaba son yüz akım neydi?


0 Yorum:

Yorum Gönder