Sondu

Sondu işte bugün, son defa kapısından girdim o çilenin; yalnız onun da değil, geçmişimin, kanlı bıçaklı olmaya yüz tuttuğum kendimi, bir daha karşılaşmamak üzere içine kapadığım o karanlık yerin. Ne olursa olsun sınav sonucum, üniversiteyi kazansam da kazanmasam da asla uğramayacağım oraya bir daha, ne o mahalleden geçeceğim hatta mümkünse, ne de başka bir şey. Veda etmem gerekenlere vedamı ettim, çilemi çekenlere sedalar ettim, geri kalanaysa unutmak üzere sustum. Herkes benim için geçmiş artık topluca, şey etmişim niceliğini de niteliğini de afedersin, artık kendime zaman vereceğim ki geçip gitsin.

Tek bir kişiye veda edememek paramparça etti beni sabahın on çeyreğinde,
Edememek diyorum ama ederdim aslında, edebilirdim, son kez gördüm onu, bakamadım uzun uzun gerçi, kimseye dönüp bakamam ben ki... Diyecek oldum iki kelime, "vedalaşalım istedim" diye... Ama yok, bunu isterden çok umrunda değil gibiydim, olsun... Geçtim, geçmiş olsun.

Sözün özü gidiciyim ben çocuklar -bu aralar nedense size çocuklar demeyi seviyorum- ve galiba artık hayatım "Yeni Bir Gün"deki gibi olacak, yara kalsa da iltihabı söktüm attım, iyiyim, gerçekten iyiyim, kırgın ama iyi, kızgın ama iyi, dargın ama iyi, yazıklar olsun ama iyi...
Bize yakışır bir jübile yapamadık ama kimin umurunda ki, hapisten kaçarken çıktığında tüneli kapatmak için uğraşmazsın sonuçta.  Ha şimdi unuttun mu derseniz şayet, ara ara ufak tefek görüntüler doğuyor geçmişten zihnimde, nefesim falan kesiliyor ama atlatacağım, atlatmak zorundayım.

Hayatım tıpkı soyadım gibi dağ sanki, ufak bir bakı yamacı var ve benim yaşamamı sağlayan da bir iki yıldır oraya bakılı kalmam galiba; çok dik o yamaç ve hayli ırağım ben de ona, ne etrafı ne kendimi tanıyorum aslında... Kendimi çok ele veriyorum var ya, gülerek ederek herkesten önce kendimi mutlu olduğuma inandırmaya çalıştığım ve yazık ki beceremediğim o kadar gün gibi ortada ki.
Hep soracağım belli kizaten ama son kez hepinizin huzurunda doya doya soruyorum bağışlayın:

Değdi mi? Neden? Nedendi yani? Kendimi değil de sizi düşünmem miydi mesele? Rahat uyuyorsunuz biliyorum ama nasıl? Daha da önemlisi, ben neden uyuyamıyorum? Neden sevmediniz beni? Neden onca sene sakladınız bunu? Hiçbir şey değilken neden dost gibi davrandınız? Hiç mi utanmadınız? Hiç mi sızlamadı içiniz? Neden öfkeden daralsa da göğüs kafesim, içimdeki hala size sarılma isteği?

Al işte okuyucu bunu, al ne yaparsan yap, o kadar hiçim kivmahiyetsiz bu yazı, bu blog desen koca bir enkazın meşrulaşma çabası, lakabım da "benimsenemeyen" bundan sonra evet, bundan sonraki ben daha iyi olacaksa bile bu ben... Benim için öldüm artık, bu nefes de sondu, yine gözlerim doldu, mürekkebim son buldu.


0 Yorum:

Yorum Gönder