Terk-i Diyar

Dünya garip bir yer oldu artık, aslında bunu anlamak o kadar da güç değil; şöyle ki bugün kuzenim (7) karnesini alırken arkadaşlarıyla fotoğraf çektirmediyse, en güvendiği arkadaşı daha o yaşta onu ona göre de olsa sattıysa, eve gelince üzerinde "surat ifadelerine uygun cümleler yazınız" yazan tatil ödevinde üzgün suratın yanına her çocuğun yapacağı üzere "Tatil bitince üzülürüm." gibi cümleler değil de "Arkadaşım beni üzdü." yazdıysa benim yerimde olsanız siz de böyle düşünürdünüz.
Belki bizim aldanmışlığımız, acımız yahut ötekiliğimiz ırsidir, belki de dünyanın çıkan çivisi batacak bir bizi bulmuştur, olabilir.

Yeni tanıştığım bir kızın öğütleri de düşündürücüydü açıkçası, kabaca "Takmayacaksın tak açacaksın." cinsinden şeyler; haklı mı? haklı tabii, herkes kadar haklı ama onun da yine herkes gibi atladığı bir nokta var, ben bunu yapabilecek düzeyde makul bir adam olsaydım ben olmazdım zaten, bana deli denmesinin geçerli sebepleri var; geçerli, acı verici ama vicdanen de kusursuz huzurlu, mücbir sebepler... Kendim için insanları kullanmak... Buna hakkım var aslında, yani beni zaten kullananları kullanmaktan söz ediyorum; tabii ben illa da kullanmayacağım bu hakkı, neden derseniz hem kendimi o ucubelere benzemiş hissetmekten daha acı bulmadığım için bilip bilmediğiniz tüm yaşadıklarımı, hem de her tür kötülüğüne ve beni boşvermişliğine rağmen kalbimin ortasında yer verdiğim insanları önemsemeyi kişiliğim gereği durduramayacak olmam. Hal böyleyken birilerine gereğinden çok fazla öfkeli, birilerineyse haddinden hayli yumuşak davranmam temelli zora sokuyor işleri; demiştim, ayarım yok, şayet olsa burada olmazdım galiba.

Ki madem düzeltmek adına buradayım eni-konu bazı yanlışları, ilk olarak şunu elden geçirmekte fayda var: Benim kendimi soyutladığım. Demir bir leblebi gibi tam karşılarında duruyorum işte, iyi kötü herkesin gözlerinin tam içine bakıyorum; toplum beni bu halimle içine alamıyorsa, illa ki bazı yanlarımı yok edip kendinden bazı yanlar eklemesi gerekiyorsa kusura bakmasın, benim öyle topluma ihtiyacım yok... Bu sözümün üstüne yüksek ihtimal kafanızda benim yanlış düşündüğüm izlenimi belirdi, çünkü toplumun kötü özelliklerimi yontup bana beraber yaşamanın gerektirdiği iyi özellikleri aşılamak amacıyla bana karşı geldiği fikrindesiniz muhtemelen herkes gibi, peki tam tersiyse? Yani bir türlü dilimizden düşüremediğimiz bu toplum o kadar da masum değilse, yok etmeye çabaladığı yanlarım -başıma bela da açsa- bu amansız merhametim gibi şeyler ve bana eklemek istedikleri ise bir sürü umarsızlıksa?

Arkadaş ortamı kavramının şerefsizliğinden hepiniz haberdarsınızdır, çevre edinemeyen çocuğun her türlü itliğin uğursuzluğun hüküm sürdüğü aşağılık bir topluluğa katılmak için kendini zorunlu hissetmesi ve bu sayede sigaraya başlaması gibi boktan klişe hikayelere de eminim epey maruz kalmışsınızdır. İşte ben o çocuğa diyorum ki o şerefsizler senin tırnağın olamaz, gerekirse tek başına kendi yolunu çiz. Şayet benim bu söylediğimin adı onurlu bir yaşam değil de kendini toplumdan soyutlamaksa evet haklısınız, değilse öttünüz işte.
Bu hayatın yuttuklarından asla ama asla olmamak için, kendi değerlerimle bugün diğer her şeyi feda etmiş biri olarak diyebilirim ki ben... Ben hiç de katı biri değilim, önüme çıkan fırsatları hep değerlendirmeye çabalarım, yeniliğe bayılırım; sadece bununla kalmam, ufacık bir kıvılcımın çıkarabileceği yangını da epey evvelden koklarım işte, o yüzden kimse bana ilişmesin.

Ben bu kafada ilerlerken mecburiyetten kendini "insanların hepsi böyle" diye kandırabilmiş tiplerden de değilim üstelik, dünyada sevgi kalmadığını söyleyemiyorum çünkü ben hala varım, dostlarımı(!) da aşklarımı da ne derece sevmişliğim varsa, ne derece seviyorluğum, ne derece uğurlarına ölmeyi göze almış hatta bu fikirden açıkça ve gururla keyif duymuşluğum varsa bir ben biliyorum, öyle de kalacak anlaşılan.
Sizinse tek anlamanız gereken, yüzeysel olacaksa hiç olmasın diye terketmek bir şeyleri, terk-i diyar etmek belki.


0 Yorum:

Yorum Gönder