"Dost" Sohbetinden Çıkarımla

Anlamak için gereken şey haddinden küçük olabiliyormuş iyi mi? Bilen bilir benim dostluk hakkında fikrimi ama ben ısrarla söyleyeyim tekrardan: Ben birine dost dediğim vakit, bilin ki onun uğruna ölme fikrini düşünüp bundan haz almışımdır; ondan bunu değil, buna yakın bile değil ama bunu en azından andıracak şeyler beklerim doğrusu. Ben hep herkese tam güvendim, şüphenin ya da davranış sorgulamanın zerresini yapmadım; garip gelirdi, şaka görünürdü televizyonda falan görünce arkadaşlıklarını bitirenleri, bitirmezler gibi geliyordu, imkansız geliyordu ama gün de gelip çattı işte, ben yine de tam güvenmeye devam edeceğim... Dostlarımın başına kötü bir durum gelecekse aman ha, bana gelsin, eğer bir gün böyle bir şey olacaksa sormaya bile gerek duymadan benim başıma getirin mümkünse...
Kötü bir şeyi başkalarında da görmek elbette ki kötünün kötüsüdür ama mutluluk demeyeyim de, garip bir umut taşıdığı aşikardır; yalnız olmadığımız fikri gibi, ya da bu şeylerin başa gelebildiğini ve normal olduğunu kabullenmek doğrultusunda atılmış sakin bir adım misali.

Dostun bir diğer vazifesi ise düşündürmekmiş sanırım. Çok ciddi düşündüm ve ne yazık ki su götürmeyecek gerçekler baş ucumda çoktan filizlenmiş, anladım. Örneğin çok basit bir düşünce biçimini cevaplayarak afalladım: Eğer senin gerçekten yanında olmuş olsalardı, onların sana ettiği cümleleri hatırlardın... Hatırladım tabii, hatırladım ama boşver gibi, üzülme gibi, ben yanındayım gibi -ki sonradan gittiklerini hesaba katınca bu cümle... Neyse.- ama daha ötesi değil, dişe dokunur bir şey değil... Sonra başka ekstra düşünceler de müdahil oldu tabi bu yaşanmışlık muharebesine: Nasılsın dediğimde anlatmamış, gün gelip beni sadece kendimi düşünmekle suçlamış onca insan, üstelik de ben yalnızca kendi karanlığımda onları boğmamak adına iplemez görünürken, milyar derdimden birini fazlaca açtım diye... Daha önce de sonra da oldu çünkü bu, eğer böyle yapmasaydım sonuç belli: Her konuşma bir teselli havasında geçecekti, onların da içi kararacaktı, bir gün akıllarına bana dair gelebilecek tek şey acı olacaktı... Garip ama onlar için hala öyle, bu neyin acısıysa artık. Neyse, Alptuğ zaten bir sevgili etmezdi, yeni tanışılan biri, yoldan geçen biri etmezdi biliyoruz.

Anladığım şey işte şu:
Şöyle bir bakınca aslında, hayatımdan gitme kararı almış çoğu insanla biz dost değilmişiz, sadece çok fazla konuşmuşuz, ama anlatmamışlar, o kadar da anlamaya çalışmamışlar meğer; sadece biz aramızdaki bu şeye dostluk kalıbını layık gördüğümüz için kendi sevgimizden ötürü, olup biteni film kopana dek yadırgamamışız... Ulan baya baya tutarsızlık havada uçuşuyormuş, baya baya samimiyetsizlik... Şimdi desem ki benim onlara mesaj attığım kadar onların kaçı bana mesaj attı, tek bir kişi dahi gıkını çıkarma lüksüne sahip değil, kaldı ki bu aklıma gelen ilk örnek sadece... Yaa işte o Alptuğ Dağ Alptuğ Dağ diye göğsümüzü gerdiğimiz adam, yalnızca en seven, en hevesli, en düşkün tarafmış; öyle ki bir gün her biri farklı konuda da olsa hep bir ağızdan onu suçladıkları vakit, bir bildikleri vardır diyerek kendini suçlamış, yine her zaman olduğu gibi, hepsinden çok.

Eda kuzum her şey için tekrar tekrar teşekkür ederim, sen olmasan bu kadar düşünemezdim -şimdi diyecekler ki aklını çeldi gaza getirdi falan, ama bilmiyorlar ki biz onlardan olmadık, olmadığımız için bu haldeyiz, seve seve- itiraf etmem gerek, ayrıca onlarca kişi bana hak vermiş olsa da sanırım sen hak verince, belki de beni anladığını gerçekten bilip hissettiğim içindir emin değilim ama huzurlu hissettim bu konuda... Dediğin gibi, insanlar değişiyor, ha bana kalsa hala ihtimal vermeyeceğim ama işte, kalmıyor, bırakmıyorlar biliyorsun. Öteki mevzuya gelince, ben az buçuk anlıyorum iki tarafı da ve hem böyle olup hem de elimden bir şey gelmemesi aşikar ve üzücü ama umarım bir şekilde olması gereken olur ve umarım olması gereken ikinizin de mutluluğuyla sonuçlanır... 

İyi ki sen yanımdasın, bunu bilmek gerçek anlamda güzel.Fazla uzadı bu yazı, Alptuğ Kaçar.☺


0 Yorum:

Yorum Gönder