SARMAL

Hayatın en acı yanını ben kısadan söyleyeyim: Büyük bir yalanın, o hayatın olmasını istediğiniz bölümüne denk gelmesi. Kıssadan hisse babında lafa gireyim...

Ağrılı sancılı, göz yaşı dolu aylar sonra, hiç beklemediğim, gayet de güzel bir günde, bütün bu ağrıların başlangıcında mevcut birinden gelen iki kelimelik bir soru mesajı: "Uyudun mu?" Bu mesaja gayet haklı, gayet de hüzünlü bir sinir ve şaşkınlıkla verilen uzun uzuna bir cevap...
Ardından gelişen olayların neticesi nedir derseniz eğer; bir gün bir bakıyorsunuz, sizi umurunda olmadığınız gerekçesiyle afedersiniz y***ak gibi ortada bırakan o kişi var ya, ona bunları yaptıran sizin eski "can dostunuz" çıkıyor, üstelik de sizin "iyiliğiniz için." Şimdi diyebilirsiniz ki belki o yalan söylüyor, olabilirdi, hatta böyle olmasını ben de çok isterdim ancak konuştuklarına bizzat şahidim. Kime kızacağım ben, vücudumda yaralar biriken, istisnasız her günü göz yaşım eksik olmamış o 4-5 ayda en ufak arayıp sormamış şimdiyse bir uyudun mu mesajı atmış o kıza mı kızmalıyım, yoksa o kız aslında gerçekten masum mu, yoksa cidden her şeyin başı, benim o süre içersinde bile aptal aptal kendimi suçlu hissedip -hem de gitmesini onun söylediği giden kızı ona tercih ettiğim için- milyar kez özür dilediğim ve hiçbir şeyden habersiz bir de doğum gününü kutladığım o eski "can dostuma" mı? Normalde inanmamam gerekir, öyle bir şey yapmaz demem gerekir, takdir edersiniz ki onca şeyden sonra bu düşünceye prim veremiyorum, bunun doğru olması için canımı verebilecek olsam bile... Kimi affedeceğim, kimi suçlayacağım, ne yapmam neyi değiştirecek, herhangi bir şey öğrendiklerim karşısında uğradığım bu durumun vahimliğini gölgeleyebilecek mi?
Yalan olsa diye öleceğim gerçeklerle, yalan olan ama gerçek olmasını istediğim doğrular sarmalı birbirine o kadar sıkı bağlı ki, ben cambazın düşüp deli olduğu o ipin aslında bu sarmal olduğunu bugün anladım. Bir kere şaşıramıyorum artık, gocunmuyorum, bu da mı gol be demiyorum; defanstan başka çaresi olmayan her zaman yeniktir, bunu en iyi ben biliyorum, bildiğim için saldırmaya, hırçınlaşmaya çalışıyorum fakat sanki yine gıcık bir kader tarafından dize getiriliyorum. Tek soru: Şart mıydı? Şart mıydı kuyumun bu kadar kazılması? o kadar da zararsız değildim diye düşünüyorum çünkü. Şart mıydı onun da ona ihtimam etmesi, gerçi en yakın arkadaşım diye ben tanıtmıştım onu ona, hay tanıtmaz olaydım. Şart mıydı aylarca bunun açığa çıkmaması... Şimdi herhangi bir şeye inanmak o denli güç ki dostlar, kimin beni düşündüğüne, kimin düşünmediğine, kısacası insanların samimiyetine; en fenası, ister inan ister inanma durumu, inan ya da inanma değişmiyor, bu acının içindensin.
Ulan komik aslında var ya, belki de Allah beni klişe gündüz kuşağı dizileriyle dalga geçtiğim için bu hale getirdi, o kadar entrika hikayesine kıçımla gülerdim ve hayat da bana hamlesini kıçıyla yaptı işte. Alın size kitap okumanın faydaları, çoğu kişinin neyi neden yaptığını anlayabiliyorsunuz, hak verip vermemek anlamında değil ama neye dayandırdığını direkt kavrıyorsunuz; işte ben de kavradığım için, onların bu dayanaklarının kendilerince haklılık payını da en derinden hissettiğim için daha da elem oluyor her şey, öyle ki laf bile sadece uzuyor ve bu yazıyı nasıl bitirmem gerektiğini bile bilmiyorum.

Bu kadarını beklemiyordum, her anlamda PES! Eski dosttan düşman olmaz diyenler bir kelle öne çıksın, çıksın ve n'olur o kelleler bir bir uçsun.


0 Yorum:

Yorum Gönder