Ay'ın Öteki Yüzü

Kendini üç kelimeyle tamamen tanıtabilir misin deseler bunu derdim işte, Ay'ın karanlık yüzü.

Beni bu hale belki Müzeyyen Senar, belki Kemalettin Tuğcu, belki başka biri getirdi, belki de hepsi garip hastalığımın psikolojik neticesi ama umurumda değil. Bu bir lanet, her işin sonunu düşünüp efkarlanmak, en mutlu anların en fazla bir saat süreceğini düşünüp -ki asla şaşmaz- o an dahi hüzünlenmek. İnsanlar fıkır fıkır, insanlar yerinde duramıyor, coşku, sevinç... Ben? Ben ölü toprağıyım kardeşim.
Bu melet bir de kendi kendini körüklüyor biliyor musun, nasıl anlatsam sana; böyle olduğun için uzak durmak zorunda gibisin insanlardan, tamam belki onlar sadece senin inadını kırıp seni bundan kurtarabilir, sadece onlar seni mutluluğa inandırıp yaşatabilir belki ama bir ihtimal daha var -Tıpkı "Bir ihtimal var o da ölmek mi dersin" dediği gibi şarkıda- ve o da en fenası, ya onlar sana benzerse?
Senin için fazla sorun olmuyor, sen hep böyleydin çünkü, Hayy'dan geldin Hu'ya depar atıyorsun; sen hissetmezsin ama senin dinlediğin çoğu şarkıyı onlar dinlese günün sonunda ya bir yerlerini keserler ya bir şey, tehlikelisin işte.
Her lanetin güzel de bir yanı olmalıdır, kimsenin bilmediği, kimsenin bakmadığı, bakanın görmediği o "öteki" yüzün de bir faydası var aslında. Ben bilirim bir insan hüzünlenince ne olur, ağlamış insan nasıl gözükür, ağlayacak insan nasıl anlaşılır, bir ortamdaki en kaygılı kişi kimdir, hangi dertliye ne zaman nasıl yaklaşmak gerekir, kiminki aşk acısıdır kiminki ölüm acısıdır ve neden ikisinin çoğu zaman farkı yoktur... Buraların adamı benim, karanlık çöktüğünde en iyi ben görürüm, en iyi ben yol gösteririm; onlar korkar, alışmamışlar ki, göremezler önlerini, kaybolmak pahasına bilinmeze koşarlar... Ama ben, yani bu bilinmeyen karanlığın esas adamı orada olur, onlara yol gösterir; ben varken o kadar kötü olamazlar, ben hafifletmeyi de bilirim, istisnalar hariç geçirmeyi de kederi, acıyı.
Bu halimden duyduğum derin mutsuzluğu ve acıyı ancak bu törpülüyor işte, ben karanlığın içinde yapayalnızım belki ama, sırf ben hala nefes aldığım için bile, bu karanlığa düştüğünde temiz çıkacak o kadar insan var ki... Biliyorum anlamıyorsunuz dediğimi, anlamayın da mümkünse; hani derinlik sarhoşluğu diye bir şey vardır bilmem duydunuz mu, işte benimki biraz ondan, biraz da ağlanacak haline gülmek sanırım. 

Bir şeyden eminim ki, bu yazıyı burada kesmek gerek.
Atilla İlhan'ın dediği gibi "Aysel git başımdan, ben sana göre değilim... Kötüyüm, karanlığım, biraz çirkinim."


0 Yorum:

Yorum Gönder