Kırık Çiçekten Çıkarımla

Çok sevdiğim bir kitabım var, sevdiğim diyorum ama okumadım daha. Bir gün hastaneden çıktım gidip onu aldım, eve dönünce de bir çiçeğe rastladım kapının önünde ve aldım... Eve çıkar çıkmaz kitabı kurcaladım ve Oğuz Atay'dan sevdiğim bir alıntıya rastladım; hal böyle olunca dedim bari bu çiçeği bu sayfaya koyayım...


Aylar sonra bu akşam içimden geldi açtım o sayfayı, güzelce kurumuş çiçek; elime almak istedim ve olan oldu, kırıldı ortadan ikiye... Yine kızdım kendime, ister kazayla ister başka türlü olsun bir çiçeği bile kırmadan duramadım, yine kötü bir niyetim yoktu, yalnızca elime almak, dokunmak istemiştim. Onun da sonu arkadaşlıklarım gibi oldu, benim yüzümden... Bir işaret mi ki bu? Yani belki de benim o minik, güzel arkadaşım ne yazık ki bu defa haksızdır, benim kendimi affedesim yokken kim neden yanında istesin beni? Belli mi olur belki de Allah katından bir mesajdı bu, "Sen istediğin kadar masum ol, daima her şeyi ve herkesi kıracaksın!" demekti, bundan sonra kimsenin hayatına hiçbir suretle girmemem için bir işaretti. Zannedersem bu benim lanetim, ne yazık ki süper kahraman muhabbetinde olduğu gibi de değil, en ufak bir yararı yok ve kesinlikle havalı falan değil! Bazen kendimi sivil bir terörist gibi hissediyorum insan yüreklerine karşı; polisim yalnızlık, askerim hüzün...
O kadar çok istemediğim şeyler ben yapıyormuşum gibi oluveriyor ki kendimden nefret etmeye beş kala uykudan ve ağrıdan sızıveriyorum en aşağılık ayyaşlara misilleme niyetine.

Keşke bir çarem olsaydı, her şeyi koysaydım yoluna; kendi kendime yaşama cesaretini gösterebilsem dahi bundan sonra, cesareti değil acısı yoruyor zaten beni, acı dediysem de en çok üzmüşlüğün acısı ve buna giden ama aslında gitmemesi gereken, kendiliğinden kararmış onca güzel sebep...
Ben de üzüldüm tamam, beni de çok üzdüler hatta neler neler oldu ama bana en çok kendi kırdığım çiçekler dokunur; sorarım size, ben gibi adamın mezarına dikensiz çiçek mi konur!

0 Yorum:

Yorum Gönder