İki Nevi İç Döküntüsü

Çok fazla seçeneğe açık olanların ne idüğü belirsiz çaresizliği, umursanmadıklarının mutluluğuna belki kendinin dahi haberi olmayacağı denli uzaktan şahit olup durdukça insancık, ya dinginleşiyor ya da dingilleşiyor ama hangisi çözemedim... Ama bir yerden sonra istemediği kesin, ne gerçeğin farkına varılmasını, ne basit bir özrü, ne edenin bulmasını, ne de sabrettiğine kavuşmayı... Bazıları hakkı olmayanı alır, bazıları şanslıdır ki hakkını zamanında alır, bazıları da hem haklarını biriktirir uzun uzuna hem de alamaz asla. Asla'ya varana kadar asla olup olmadığını bilmemenin verdiği hem bir yaşam kaynağı hem de bir ümitsizlik böylesine çapak misali belirginken daha iyi anlarsın, içinden geçenin de bir önemi yoktur. Doğrusu nedir bu noktada? Elbette ki kalan tek cepheyi kalkındırmak, her ne kadar gittikçe ürpertici bir hal alsa da yeniden başlamak, başkalarıyla... Bu noktada paranoya hem biraz kaçınılmaz hem de kesinlikle en lazım olmayan şey aslında; aynısını beklemesen karşıdan, çıplak gibi temkinsiz durmanın kötülüğü, aynısı olacakmış gibi yaklaşırsan da karşıya, iki taraflı bir eziyet. Buna razı değiliz yanlış mıyım? Eziyete yani, tekrardan ve yerli ya da yersiz olduğu belli olmayan...

Güller gibi açacağız demiyorum bak, yine de açmaktan ümidi kesip vazgeçmeyeceğiz filizlenmekten. Evvel de dediğim gibi, varsayalım istediğimiz an öldürecek bizi Allah, e o zaman n'olacak? O kişiler belki üzülecek, buysa en ama en fazla bir hafta, dahası değil; onların da çok azı diyecek hatalıydık, diyenlerinse eksiksiz tamamı çok geçmeden kılıfına uyduracak vicdan azabını. Olan bize olacak yani aslan parçası, bundansa, bu aptal pes etmişliktense gözlerine bata bata nefes almanın huzuru eminim daha başka olacak er geç... Er geç bizi de anlamaya gayret eden, bizim de yanımızda dikilen bir kitle bulunacak ve bu defa ne biz eski hataları tekrarlayacağız, ne de onlar eskilerin bize olan yanlışlarını...
Geçen gün bir arkadaşımdan yaşadığı tartışmayı dinliyordum, verdiğim tepkilere karşılık "Ya sen nasıl bu kadar hoşgörülü olabiliyorsun?" dedi ve ben de düşündüm...

Artık olduğum bu adam fevkalade anlayışlı, her şeyin bilinmedik bir açıklaması olabildiğine kanaat getirebilen, her konuda salt olarak karşı tarafı anlamaya yönelik davranabilen, son derece sakin bir adam. Ben bu adamı olmak için hiç uğraşmadım, biraz ezilmek yetti, biraz iftiraya uğratılmak, biraz yalnız bırakılmak, bolca yargılanmak yetti de arttı... Değiştim ben, herkesin "Ben değiştim" diyerek s***irip gitmesine inatla ben de "Değiştim ben" dedim ve pamuk gibi bir adam oldum. Olmasam da olurdu, yakıp yıkardım da her yeri, kimseye diyecek tek kelime etmeyi reva göstermeyecek denli haklı olmayı becerirdim ama... Aması ben artık soğumam, isteseler de mutlu edemezler beni, isteseler de eskisi gibi olmam sevgi dolu... Bunlar benim sevgime çelme taktılar...
Onlar için hasta olacağıma (gerçek anlamda) kendi adıma başarısız bir devrim yapmayı yeğlerim, kaldı ki en başından beri yaptığım şey de tam olarak bu. Elbet bize de özen gösteren bir güruh çıkar gelir, elbet o vakit biz de onların kıymetini biliriz, elbet her şey baştan başlar, rayına oturur, su durulur ve belki de birkaç ceset bulunur, geçmişin bu defa gerçekten ölmeyi becerebilmiş çürük ve ehemmiyetsiz bir izi.

Başkaları için ölmek bitti,
Kendin için yaşamak vakti, bambaşkalarıyla...


0 Yorum:

Yorum Gönder