Elem'in Annesine

En az Funda'nın Çaresizim'i denli çaresizim sevgilim ve çehreni düşlemekyeyim sonsuzca kederleri aralayaraktan her bir müddet durmak bilmeksizin...
Bir fırtına kopar buralarda devamlı kadın, üzülme üşümezsin, montum yoksa bile derimin bir katmanını yalnız sana ayırdım; farkındayım aylardan Mayıs ve biz ise birbirimizden habersiz, ayrı gayrı daha fazla yaşayamayız...
Buralarda bir yerlerde değilsin belli, aksine olabildiğin fakat olman gerekmediği lakin olsan dahi kavuşmamıza engel teşkil etmeyecek denli uzaklardasın; biliyorum, bense diğer herkese uzak olmak adına senden de epey uzağım, dans etmesi için ateşle şartlandırılmış koca bir ayının hiçbir tehlike yokken bile çaresizce yere değmeme çabasından daha anlamlı değil bu ama olsun, bir nevi ruhumun sana ölmeden ulaşmam adına uygun gördüğü yegane tedbir: Ne yazık ki seni bulup senin sen olduğunu anlayana değin sen dahil herkesten uçsuz bucaksız uzak durmak... Çok fazla "sen" dedim di'mi? Haklısın, artık gururla ve sürekli bahsedeceğimiz bir "biz"in hayat bulma vakti en asilinden, zamanı ve geçmişlerimizi utandırırcasına inceden...

Bak bu arada aklıma bir fikir geldi dün, bir kızımız olsa da adını "Elem"mi koysak? Biliyorum daha evvel de Şiir diyordum lakin bir an kendime ve olmayan sana baktım da, biz birleştiğimizde ikimiz de yara bereden geçilmeyeceğiz anlaşılan, birbirimizin tek pansumanı olacağız ve gül bitireceğiz yaralarımızda, yüzlerimize derin gülümsemeler halinde nihayet yansıyacak bu ki herkes fark edecek değiştiğini bir şeylerin. Tam da bu yüzden Elem; bize kötü günleri hatırlatsın diye değil, iki kötüden, kötü durumdakinden sabırla bir cennet doğduğunun kanıtı olsun diye.

Çok kararsızım aslında çiçek kız, böyle sen yokken ve ben kendi kendime bir sürü hayati kararlar alırken diktatör gibi hissediyorum kendimi, bolca da yalnız ve aptal bir hayalperest misali tabi. Bakarsın Allah bu Alptuğ kuluna yarı lanet yarı ödül bir şey bahşetmiştir, olacakları hayal olarak görme yetisi falan, öyle güzel olurdu ki... Üzülüyorum ama dert etme, sen bi'gel bunları düğünde de konuşuruz. Komik geldi di'mi küçük hanım, gülün siz gülün, nasılsa görürsünüz dönülmez akşamın ufkunda dahi olsa, hiç meraklanmayınız bu hususta.
Sence ben gerçekten komik bir adam mıyım? Yani tamam kabul ediyorum, olmayan birisine onunla konuşurmuşçasına -hatta kavga edermişçesine- mektuplar yazan bir adamın elbette ki kendine has komik bir çaresizliği bulunabilir ama benim asıl takıldığım nokta benim neyimden hoşlanacağın... Bir defa güzel yüzümden olmadığı kesin Elem'imin annesi, bu konuda hemfikiriz, gülüşümden desen hiç değil, hatalarımdan zaten olamaz; geriye benim şu kıt aklıma gelebilen yalnız iki ihtimal kalmakta ki birbirinden beter: Beni yaralarımdan ötürü yahut seni sevdiğim için sevme ihtimalin... Dur biraz, ne dedin?! Ben mi seni neden seviyorum? Birincisi burada soruları ben sorarım küçük hanım, ikincisi de sana yalan söylemeye niyetim yok sayın panda, varlığın ve kimliğin konularında olduğu üzere seni neden sevdiğime dair de bir bilgi henüz merkeze ulaşmadı, gerek de yok zati.

"Olsa olsa boşluğuma denk gelecektir." diyeceğim kızacaksın, oysa muhtemelen hayatımı kurtarmışsındır da ondandır, karşılaştığımızda ve bu kurtarış gerçekleştiğinde asla söylemeyeceğim ama beni kurtardığını, bakarsın Elem'e söylerim, o sır tutacaktır, tutmazsa da canı sağolsun... Sen şimdi bana inanmıyorsun ama söz konusu sensen eğer, inan bana aklına gelemeyecek o kadar ufak şeylerle kurtarabilirsin ki hayatımı, söylemesem farkına bile varmazsın ve duyup da havaya kapılmanı istemem doğrusu; misal tanışmamızda elimi sıksan, adeta içi geçmiş vücudumun derinlerindeki ölü ruhuma kalp masajıdır bu ve bütün tozlarımı süpürür atarsın, bunca zaman sonra tekrar parlarım. İşin en güzel yanı, tüm bunlara sebep olduğunun farkında olmadığın için beni hep öyle neşeli, sevecen biri gibi tanıyıp bilirsin ve ben de bir daha asla geçmişe dönüp bakmam, tek lafını açmam, geçip gidebilirim sayende... Bir eimi sıkmanın nelere kadir olduğunu gördün di'mi? Normalde asla itiraf etmezdim bunu  ama nasılsa elini sıktığım kişi gerçekten sensen bu zaafımı bana karşı kullanmazsın... Kullanmazsın di'mi?

-

Elem kızım, sen bari şu annene bir şey söyle bari n'olursun, bak daha var olmadan dahi triplere sokmayı başardı babacığını, baban hep mi kötek yesin sen söyle canısı? Gerçi sen de ananın tarafını tutarsın bilmez miyim ben, beni mi onu mu daha çok seveceksin klişesinden uzak duracağım o yüzden. Mümkünse bana falan da benzeme zaten bak valla; baban at hırsızı, nemrut, güçsüz, yalnız bir adamcağız fakat anneciğin öyle mi, kendileri o adamdan "cağız" ekini silmiş, daha doğrusu o adamı öyle olmadığına, kötü biri olmadığına inandırmış tek kişi olacak yakında, pek yakında... Bugün 11 Mayıs 2017.
Gel bakalım benim kendim gibi içi uysal kızcağızım, hazır ortalarda yokken annen, bahsedeyim sana özel bir şeylerden, lütfen bunu okumadan önce sana özel yazdığım "Kızım"a da bir göz gezdir olur mu?

Benim ilk ve tek aşkım sensin aslında ama anneye söylemek yok anlaştık mı? Hep, yıllardır ama yıllardır onun hayalini kurarken temelinde sen vardın aslında en çok; yalnızca hem sakınmak istedim senin hayal halini dahi herkeslerden, hem de çocuktum ve ben de utandım sanırım bir şeylerden. Gel gör ki dayanamadım nihayetinde baksana, durup doğmamış, hatta cinsiyeti bile belli olmayan bir çocuğa kız diye, sanki otuz yaşına gelmiş ve ben de iyice yaşlanmışım gibi mektuplar yazıyorum. Şu anda hayatımı anlamlı kılan yegâne etkinlik içimdeki bu size ulaşma arzusu çünkü canım kızım, inan başka pek bir şey yok; seni geç bulacağım kendi mantığıma göre -ezelden beri beklediğim düşünülürse- ve o yüzden sakın bana serserinin biriyle evlenme fikriyle çıkıp gelme.
Baba olmaya en çok yaklaşıp hazır olduğum an bu olsa gerek, etrafımdaki şerefsizleri, onların sen yaştaki versiyonlarını, akıllarından geçen onlarca kirli fikri ve vesaireyi, tüm bunların karşısında ise senin o masum, güzel duygularını ve güzelliğini düşündükçe deli oluyorum özür dilerim, daha şimdiden sinirlendim, sana bunları yazarken 17 yaşındayım ve ister inan ister inanma ama ellerim titriyor sinirden.

Yine de beni anlasan anlasan sen anlarsın babacım,
Elem, canım kızım; bilmiyorum ama böyle bir imkan varsa n'olur doğmadan annenin rüyasına falan gir de benim adımı söyle, TC kimlik numaramı ya da telefon numaramı falan ver ne bileyim... Zira ben gibi onun da yön duygusu yoksa işimiz zor.
Gün olsa da güzel Elem'im, bu ve diğer tüm mektuplarım bir bir ulaşsa annene, düşse ekranına ve üzerine alınsa tıpkı bütün bekleyenler gibi ve üçümüzün hayatındaki tek elem senin ismin olsa artık. Annene söyle rüyalarda bir yerlerde, de ki üzülmesin, "Az kalmış babam hissediyormuş" de ki benim için dayanarak beklesin, belki o da bana mektup yazar ne dersin?

Seni seviyorum Elem,
Seni seviyorum Elem'in annesi;
Kendimi bile seviyorum bugün,
Her şeye rağmen...

0 Yorum:

Yorum Gönder