Ağlamasın.

Okuldaki yazı kağıtlarımın bu son sayfasını önemli bir yazıya harcıyorum, bugün 16 Mayıs 2017.

Hani evveliyatında sizlere soğuk mu soğuk bir kış gününde, her türlü umuda kapalı ve tek başımayken rastladığım, bire bir benzeştiğimi ve yanındayken mutlu olduğumu hissettiğim ancak vaktiyle beni tanımazdan gelmeye başlamış bir hanım efendiden bahsetmiştim anımsadınız mı? Neyse, unutun onu... Asıl mesele, bir başkasının acısının, bilinmemesine karşın ve her ne olursa olsun canı tuz buz edebilmesi; şey olur hani bazen, mesela birine derin bir şeyler hissetmişsindir zamanında ve gömmüşsündür aylar içinde, o selamsız sen sabahsız aynı ortamda yaşamayı becerebilmişken aylarca bir şekilde; bir gün, değmeyecek birinin iyiliği uğruna dostlarını kaybedişinden bir aydan daha fazla zaman geçmiş ve sen yaralarını daha yeni başlamışken tamire, o selamı sabahı kesmiş, seni tanımazdan gelen kişi göz yaşlarıyla geçip gitse önünden... Cız etmez mi için yine de, sökülür gibi olmaz mı kalbin her şeye rağmen, sen söyle?!
Haklıdır da kızcağız biliyor musun; onunla iyi birer arkadaş iken ona aşık olman ve bunu sevdiği biri olduğunu bile bile yapman neyin nesidir? Yine de senin elinde değildir bu sevdalanma, cezası da bu olmamalıdır...
Tüm bunları bilerek içinden geçen tek şey onun acısını biraz olsun dindirebilme imkanın olmasıdır
 kendi onca çektiğin dert hiç olabilir bir an gözünde; nitekim senin yapabildiğin şey ise sırf ona yanında olduğunu hissettirmek için söyleyeceğin ufak ve sama bir "İyi misin?" iken, onun cevabıysa elbette ki en sahtesinden ve ses tonundan ötürü ise en iç cızlatanından bir "İyiyim." olacaktır.

Diyemezsin ki başka bir şey, bak bunun adı çaresizliktir işte... Bunca zaman onu her gördüğünde içinin bir tuhaf olup, aslında hep konuşmak istediğini lakin onun tavırlarından ötürü kaçındığını söylesen inanır mı sanki? İnansa ne değişir ki, bilirsin, o yaşlı gözleri artık hiçbir sıfatla silemeyeceksindir... Senin huyun bu aptal adam, kendini her daim bir arşın geride tutuyorsun sevdiklerinden, görebilselerdi  ne ala; hem Miray dostun dönerdi geri, hem bahsettiğin o kız.
Canın yanıyor biliyorum, tek tek canın yanıyor bütün aşık olmalarına; değmeyecek birine aşık olup dostlarını kaybettiğin, değecek birine aşık olup onun dostluğunu kaybettiğin ve artık ne olduğunun önemi kalmamış birine aşık olup çocukluğundan mahrum kaldığın için...
Her şeyi geç güzel arkadaşım da, o kızın canı her neye yandıysa yanmasaydı bari, kendine dahi faydası dokunmayan bu adam bari o göz yaşlarının silinmesinde ufak da olsa işe yarayabilseydi. Ben de biliyorum, en son birinin üzülmesine engel olmak istediğimde onun beni ezip geçerek mutlu olduğunu, hatta herkesin bir bir mutlu olduğunu ve benimse harabeye döndüğümü ama bu defa öyle değil işte. Gerçi düşünmek boşa ne yazık ki, elden gelen en ufak bir şey yok hiçbir konuda; bari diyorum o kadar içli ağlamasaydı ya da ben orada olmasaydım falan; ben o durumdayken onun yüzüme dahi bakmadığının farkındayım, zira bu normal... Kadınlar böyledir, hatta eğer olup biten onları kırmışsa mutlaka çok daha fazlasıyla ödetirler, hak edilenden kat ve kat fazla, tıpkı şekil A'da görüldüğü üzere...
Ulan ne oldu kim bilir ya, o resmen benim kız kadın halim ve bunu bildiğimden ötürü herhangi bir ihtimal ve bu ihtimalin onun içinde oluşturabileceği yaraların derinliğini şuracığımda hissedebiliyorum, bu da beni yaralıyor böylece.
Belki de sevgilisi vardır ama ayrılmıştır veya sevdiği çocukla alakalı bir şeydir; fakat inanın inanmayın bunun bir önemi yok artık
 zira anladım ki benim onları bu kadar sevmem üzüyor insanları, zaten ne dostluğa ne aşka layık olmayı becerebildim belli ki. Ne biçim devir bu be, en güzide hata da sevmek, en ağır ceza da sevilmemek.

Sadece yeniden konuşsak yeterdi aslında, unutamaz mıydık olup biteni, henüz teklif bile etmemiştim zati. Bu defa da hayat bana doğu adım atsa ne kadar hoş olur oysa, en azından en eski dostlarımla düzeltebilseydim arayı. Hiçbir şeye geçti gitti diyemiyorum çünkü bir kısmı benim son derece masum ve iyi amaçlarla çıktığım yolda yaptığım irili ufaklı hataların karşı tarafta yaptığı acılardan, kalanıysa kısaca karşı tarafın bana karşı olması gerektiğinden başka türlü davranmasından kaynaklanıyor.
Çok mu şey istiyorum be, sevmek kötülük müydü siz söyleyin... Aylar sonra bir şeyler normale dönsün artık ne olur, geçmiyor zira bu bacağına sıktığımın zor durumları, aksine artaraktan devam ediyor iyi mi; böyle dediğime de bakmayın, bin yılın Alptuğ'uyum ben işte, onun bari dinse gözyaşları, ben bir ömür daha illa ki ağlarım.
Samimi olacağım sizlere karşı, o ana kadar hiçbir bir şekilde bu deni dokunmamıştı onunla olup biten, artık hiçbir şey hissetmediğimi sanıyordum, kendimi buna inandırmıştım... Taa ki o bir çift kırmızı gözü yaşla dolu gördüğüm o vakit... O anı anlatamam, o an anladım ki bazı şeyler en derinlere çökmüş bitmektense... Böyle sol göğsümün sağ üst tarafında damara benzer bir şey koptu sanki ve içinden sıcak ve acıtan bir sıvı soluk boruma paralel bir şekilde süzülüp gitti gibi... Tüm bunlar hatta daha fazlası oldu da belli etmedim, nedenini bilmiyorum ama etmemeliydim işte. O an bir daha ve aynı acı biçimde tecrübe edildi işte: Ne olursa olsun bir defa sevdiğin herhangi insanı aradan geçen zamana rağmen hala içten içe düşünecek olduğun gerçeği. (bakarsın sadece benim için geçerlidir) Diyorum ya en büyük ayıbımız sevmek oldu bizim, Allah da bizi tüm bunlar için affetsin n'olur, n'olur kullarıysa bir an evvel anlasın içimde dönen kıvranışı, böyle olsun istemedim...

Razıyım beni ağlatsınlar da, aramızda ne yazık ki en ufak bir şey kalmamış bile olsa o iyi kızlara dokunmasınlar; çok ağladım zaten ben, antrenmanlıyım, edebiyatçılara da aldanmayın değerli bir şey değil bu gözyaşı, akıtın gitsin...
Kötü kızları da gördüm fazlaca ve biliyorum ki bu dünyada üzülen taraf daima gülümsemesi gereken taraf. Keşke be, ah keşke imkan olsa da hem eski dostlarımla hem de onunla eskisi gibi olsak, ona bir daha aşık olmam söz. (tutamayacağım bir söz mü bilmem ama vermek zorundaydım)
Allah'ım sitem olarak algılama, yalnızca meraklı bir çift aptalca birkaç sualim olacak: Aşkı niçin yarattın? Hadi yarattın, niçin iyi yüzünü göstermedin? Göstermeyecektin, şu kulu ne demeye aşık ettin? N'olur toparla bizi be Allah'ım, başka türlü bizim tekrardan anlaşıp birleşeceğimiz yok gibi bu fani dünyada.

O mesela, gelse dese ki "Tamam dostum ol tekrardan.", o vakit her şey tamam olur ziyadesiyle ama demez biliyorum, benimse dilim bağlanır tek kelime edemem, kuru kuru meraklanırım anca işte kendi kendime, işkence gibi... Bütün anlaşılamayan ve acınası yalnızlar misali, ondan özendiğim kırmızı gözlerim ve gözyaşlarımla.

0 Yorum:

Yorum Gönder