Kolay Gelmek

Bugün yine ihtiyar bir baykuş edasıyla okul koridorundaki merdivenin alttan ikinci basamağına tünemiş, günlük öğle arası okumalarımı yapmaktaydım ki oradan geçen bir delikanlı bana "Kolay gelsin!" deyiverdi. Anlamlandıramadım, zira kitabı okuduğum söylenemezdi, daha evvel bitirmiştim ve şimdiyse yalnızca önceden altını çizdiğim derin birtakım cümleleri okuyup o pek makus anıların çığlığını düşünüyor, bastırmak adına da tek kulağıma taktığım kulaklıktan gelen şarkıya eşlik ediyordum mırıldanarak. Bence o da bal gibi anlamıştı işin aslını, ondan öyle demişti; onunki hüzne, acıya, belki kullanılmışlık belki de bokluk hissine hitaben  belki acırcasına belki öylesine, yalnızca anlıyorum dercesine gayrıihtiyari bir "Kolay gelsin!"di.
Gelmesinin gerekliliğine zerre şüphem yok lakin cidden gelir miydi kolay? Hiçbir işim kolay olmamışken bunu on yahut dokuzuncu sınıfa giden o gencin söylemesi gerçekten kolaylaştırır mıydı yaşamak yemeğinin acı tarifini, yoksa yaşlı bir amca ve otuz altısında -belki de aldatılmış- bir kadından da mı duymak gerekirdi aynı temenniyi? Farkındayım gerçi, yetmiyor ve yetmeyecek anasını satayım, kimden duyarsan duy, "Seni seviyorum" harici zerre yetmeyecek. Yetmesini de istemezdim, bunu duymak kafiydi; yalandan bir defa duymuşluğum var aslında bunu da, kaldı ki o da zorla, rica minnet söyleterek işte; Güneşin Oğlu filminin finalini yaşamak istedim lakin bir intihar farkla, meğer zaten sevmek intiharmış benim adıma, acısı da sonra sonra çıkıyor namussuzun işte.

Bizim kalbimizi kimler kimler kırmak istedi de,
Biz müsaade ettik.

Öte yandan sevmekmiş, değer vermekmiş, bir şeyler yazıp çizmekmiş, düşünüp etmekmiş falan bunların hiçbiri de yetmiyormuş kolay getirmeye, sevişlerimden biliyorum. Bak bu lafım sana delikanlı, her gün orada burada binbir halde gördüğün bu deli abin der ki: Hep taşı kadınlara dair korkuyu, aşk olanınkini de dost olanınkini de; tıpkı bir yaz akşamı sen tatlı bir uykudayken annenin kıyamayıp senin üzerini örttüğü o pike kadar ince ve aslında etkisiz bir şekilde de olsa kork hep kadınlardan. Ne tedbirli davran ne temkinli, asla kaçma da bu korku yüzünden; yalnızca ne yap biliyor musun çocuk, ağlatabilecekleri ihtimalinini aklından bir an olsun çıkarma, bilmiyorsun acımaz bazısı. Ben hep bizimkileri adi zannederdim, meğer hakikaten cinsiyeti yokmuş bir şeylerin, senin benim ağlamamız da dahilmiş buna...
Dertlenme hemen çocuk, ağlamak sahiden kolay geliyor ağladıkça her şeyin aksine kolay geliyor ağlamak ve dışarıyı umursamamayı öğrendikçe içteki acının derinliğine binaen...
Alışıyor muyuz lan yoksa çaktırmadan?! En fenası bu olur bak senin haberin yok; bir yerden sonra bir meczup dayanıklılığı kollar insanı, kullanılır, ezilir, atılırsın ama o kadar alışmışsındır ki farkına varamazsın. Vurdumduymaz gibi, onlar vurur sen duymaz, daha doğrusu duymazdan gelirsin ve bu yapabildiğin her ne kadar erdem dahi olsa elbet cezasını ağır ödersin, kolay geldiğine kendini inandırmaya ve başkalarını güya "kolay atlattığına" ikna etmeye çabalarsın da nafile; mesele aşk ise, sana gerçek bir "Seni seviyorum!" denmediği müddetçe, ne kolay gelir ne atlatırsın, hiçbir cümle bir halt etmez, hepsinin altında kalırsın.

En yandığım da şeydir çocuk,
İki kadına aşık olmuştum ben,
Şimdiyse ikisine de aşkmış kadar
Sevgim de saygım da kalmadı.

Yine de aşığım bazılarına, bir "Kolay gelsin!"i belki binlerce teselli manalı sözcüğü anıımsatacak kadar güzel tonlarlar, onlar ki hakikaten bir şeyler yapmak isteyip de ellerinden bir şey gelmediğinden kendilerini "Kolay gelsin"in birine ustaca sığdırır çoğu zaman, hayranım onlara; onların bir "Kolay gelsin!"i bende "Yanındayım." gibi, "O yoksa bile ben git desen de buradayım." gibi pek çok mühim lafın etkisini eş zamanlı gösterebiliyor, bu sözcüklerin ruhu değil de nedir ben bilmiyorum.

Birileri belediye gibi açıp açıp gidiyor çukurları, yaraları... Diğerleri kapatamasa dahi deniyor en azından pansuman olmayı tuz dökmektense. O denemelerden öpeyim ben be, hüzünden ve büzülmekten çöle dönmüş, nemrut yüzümün nispeten kalın şu dudakları.
Gözleri nemlendirmekten daha kolay gelmiyor yazık ki, değmeyecek insanlara ne laflar etmiş o kendini bilmez bir çift dudağı güzel sözler için hayata döndürme işi. Bakarsın bu işe bir öpücük çok güzel çare olabilir ama henüz öpücük ile aynı anlama gelen, "B" ile başlayan o kelimeye bile bitmedi kırgınlığım... Kimi onu isim taşıyor, işte onlar mutlu, işte biz onlara harcanmışız, az uz bir şey kalmışız.
Uzun lafın kısası, hatta kısaların kısası şu ki olup bitmiş şeyin bitmeyen ve bitme garantisi taşımayan o ölümcül sızısından hareketle bunca yazı var bulurken kendini, var olmamakta ısrar eden kolaylıklar da yok değil aşk ve hayata dair; arayanın bulması ve hak etmeyenin bu defa olsun hasret kalması önem arz eden sevip sevilmek isteyen o kadınlardan söz ediyorum.

Sayın beklenti sevgilim, buyurmaz mıydınız artık? Bu konuşmayı defalarca yaptık (yaptım) ama madem gelmediniz, bir kupleye daha hayır demem;
Ne olursun kolay gel sen de her kimsen artık, kolayca çık gel ki bir an evvel, sana da bana da kolay et bu gittikçe tükenen ömür, sevgi, aşk gibi değerleri görmeyi; yetti başka umutlara sen diye yelken açıp boğulmadan dönmediğim bu amansız duygu kara sularında beni hayattan ve belki en çok da senden yorgun düşüren biçare çırpınışlarım! Her neredeysen biliyorum ki seni de ben olduğuna inandığın birileri yakıp geçiyor bakmadan göz yaşına ve bana geldiğinden zor geliyor eminim sana. Allah "Yeter peki bu kadar." dese, senden bana bir kapı açsa, bir rast gelsek kafi, kolay da geliriz inan hallederim orasını.

Kolay gel n'olur
Zor geliyor artık bana.


0 Yorum:

Yorum Gönder