Kolye Mevzuu

Muhasebeye gitsem de çıkışımı mı verseler artık Leylam, vermesine vermesin ayrılık tabi de mevlam, gökte uçan kuştan çok daha yazık bana. Leylam dediysem yok öyle biri, olmasın da henüz, hazır değilim, zor gibi bir dönemdeyim ancak diğerlerinden çok kısa olacağına yemin edebilirim, yalnızca beklemeliyim az daha...
Şeyi hatırladım bugün, vakti zamanında herhangi birisine verdiğim o kolyeyi, keşke vermeseydim; maddiyatı itin bilmem neresine bocalayayım afedersin, maneviyat da yansın kül olsun hatta, ama o beden (ki taktığından bile emin değilim) öylesine sevgi ve aşkla edinilmiş bir şeyi hak etmez artık, keşke edeydi de kalaydı vallahi umrum değil, lakin etmez işte...
Geri almayı da düşündüm var ya, bu bir açıdan yüzsüzlüktür bilmem nedir fakat orası beni alakadar etmez, zira bunu yaparsam misli misli bir yüzsüzlüğe uğratıldığımdan yapacağım...

Değiştim ben, bu sefer hakikaten, saygım dahi kalmadı geçmişe, hatta ne anı ne bir şey var artık geride, eser yok "iyi ki"den ve hatta her nasılsa "keşke"den bile. Bütün geçmişi unutasım var, birkaç dost dışında tereddütsüz topyekün silebilirim, artık vefasızlık olmayacağına inancım tam bunun; aynı şekilde bir gün inşallah olmaz ama rastlarsam o kimseye, bir zamanlar toz dahi konduramamama rağmen gördüğümde hakaret, küfür bile edebilirim bilmiyorum; ama eğer bunu yaparsam, onun bunu neden yaptığımla ilgili bir fikri olmasa dahi bu yaptığım da vefasızlık olmayacak biliyorum, hatta ne vefasızlık, ne ayıp, ne de günah olmayacak. Ve ben ona bunu neden yaptığımı yüzüne vurmaktansa sebepsiz bir kabalık etmiş, serserileşmiş biri olacağım gözünde, sevdiği türden hani...
Onun gözünde günah da olacak tabi, her şey olacak, hatta herkesin aklında; "Demek ki hiç sevmemiş, insan bir anlık bile sevmiş olduğu insana bunları söyleyemez." falan diye düşünceler gezinecek; ama ben aynı şeyleri daha önce milyar kez acı içinde düşünmek zorunda bırakıldığım için olsa gerek, vicdanım rahat olacak... Bu kıytırık yazı bile bir şeytan olduğumu, kötü birine dönüştüğümü falan düşündürecek belki insanlara, hem de tereddütsüz; bense artık bu gibi detayları önemsemiyorum, zira o bahsettiğim birkaç dost haricinde kimsecikler benim nasıl hissedip ne gibi düşüncelere maruz kaldığımı bilmedi, umursamadı ve artık sıra bende... Klasik "İnsanların sana değer vermesi için suratına tükürmen gerekiyormuş" bakış açısından daha ziyade, bu yalnızca herkese karşı herkes gibi olmak, kötü bir niyetim yok...

Canı yanmış bir erkeğin klişe satırlarından bir farkı olacaksa bunların şu vakit, o da bütün üzgünlüğe, kızgınlığa, pişmanlık ve dahasına karşın akılda canlanıp duran, artık anlamını yitirmiş bütün masum anılardır, ama siz onları göremezsiniz tabi, tıpkı benim onun bu kadar masum olmadığını görmediğim gibi; fark demiştik, sanki kendimi tutmasam inanacak gibiyim tekrar kusursuz, işte fark bu bile değil o aptal gümüş kolye... Eğer şuan olmasa bile bir zamanlar, gerçekten ve yüreğimi katarak bir şey hissetmiş olmasaydım; bilmem ne olup gider, gecenin köründe de böyle gevelemezdim, ama o da olacak, kısmet...
Duydunuz Alptuğ Dağ nankör bir adam, tek kalemde onca yılı, anıyı, insanı silip atabilecek, hatta ardından hakaret edebilecek bir adammış, şimdi dağılabilirsiniz. Ben mi? Ben yeterince dağınığım zaten canım baksanıza...

Kolye de paslandı, sevda da öldü, geçmiş de yaşanmadı mümkünse,
Hepsi yazımı kışa çevirmiş şeyler sadece...


0 Yorum:

Yorum Gönder