Ölümsüz Aşk Rivayeti

Aslında bu gece tam da sizlere rivayetten söz etmelik bir geceymiş şimdi fark ettim, okurken Adile Naşit'in sesini hayal etmenizi rica ederek bir masal edasıyla başlıyorum...

 Evler zaman içinde, kalbur kan ter içinde, devler politikacı, bebeler atarlı iken...

Adamın biri varmış, hani o hep olan bir adam var ya işte ondan (adam dediysem ak atlı yakışıklı prens falan değil, senin benim gibi genç, öğrenci adam), ama onun ölümsüz olanı... 7 tane ufak çocuğa para karşılığı bakıcılık eden, havalı diye ayağına büyük ayakkabı giyip saraylarda falan düşüren, acelesinden de geri dönüp almaya üşenen, adı Karpuzel olan (zannedersem ana-babası Diyarbakır'lı) bir kızı hakkında var olup olmadığı dahil hiçbir şey bilmeksizin ararmış (bunları bilse aramazmış da bence)... Bu kızın babası kadıymış, "O kadar kusur kadı kızında da olur" lafı da burdan gelir derler. Neyse...
İşte cumhuriyet ilan edilince kızın babası nikah memuru olmuş, kız da öyle size anlatılan gibi sürekli peçe ve şemsiyeyle gezip zırt bırt yerlere mendil atan kızlardan değilmiş, bayağı bayağı ölümsüzmüş, rivayet işte anasını satayım...

Gelelim yakın geçmişe, tabi yippi'ydi hipster'dı modalar geçtikçe kız da topluma uyum sağlamak adına değişime uğramış, en sonunda saçını küt kestirmiş, hatta adı en son Mualla'ymış onu da Ebru diye değiştirmiş, o eski saçma huyları da gidip hanım hanımcık bi'şey oluvermiş nasıl olduysa; halen sık sık her şeyini değiştirmeye devam edip tanıştığı kimseye hiçbir şeyden söz etmediği, zira ederse büyünün bozulacağı da söylenir etrafta... Büyü, babasının da onun gibi ölümsüz yaşarken, ölümüne tanıklık ettiği herkes için döktüğü gözyaşlarından yapılmaymış, kızının gün gelip gerçek aşkı bulursa bir daha değişememesi, ama daha çok da ikisinin de ölümlüleşip aşklarının ölümsüz olması içinmiş... Bu arada ne yaparsa yapsın yine de uyum sağlayamıyormuş kız topluma, Acun seyredemiyormuş, sigara-alkol içemiyormuş falan filan; İkinci Yeni döneminde yaşının ilerlemesini kendi isteğiyle durdurmuş diyorlar, şimdiyse Murathan Mungan, Ali Lidar gibi modern edebiyatçıları okuyarak çağda kendine bir çizgi çekmeye çalışıyor olduğu düşünülüyor...

Adam da 2000 doğumluymuş ben gibi, kız gibi de uyumsuzmuş azıcık; yazık ki onun o olduğunu ve ölümsüz olduğunu bilen son kişi de kaybolmuş, rivayet işte... Tabi oğlan ölmedikçe bilemiyormuş da ölümsüz olduğunu vesaireyi, ama nasıl olduysa doğduğu an kızın fikri ve aşkı içine işlemiş ki kim olduğunu bilmese bile hep onu arıyormuş, öyle biri olup olmadığını sorduklarında yok dermiş, bir şey bilmeden beklermiş kızı; karşılaştıklarında kimliğine, saçına, vesaireye bakmadan, bir tek şiir dizesinden onu tanıyacağı söylenirmiş, adam sürekli yazıp dururmuş, içten içe de kız bir gün denk gelir okur diye yazıyormuş hep; onu etkilemekten ziyade yabancılık çekmemek adına belki, kim bilir...
Gelelim şimdiki zamana; adam rivayetin tamamını aklından geçiriyor, ama inanmıyor da...

Bir gün o kızın geleceği, birbirlerini bulup tanıyacak ve şüphe duymayacak oldukları rivayeti bilmeyenlerce dahi bilinir, rivayet odur ki adam tam da şu anda bir rivayetten söz ettiği yazısını yazmayı bitirerek o kız gelene kadar beklemeye devam edecektir...

Not; bu masala da bir son lazım gelirse bilin ki "İnşallah rastlaşıp sonsuza değin mutlu mesut yaşayacaklar, hatta bir kızları bile olacak... İnşallah...

Hadi iyi geceler...


0 Yorum:

Yorum Gönder