İnce Ölüm

Yeni bir kavram daha kandıracağım bu gece size, çok şanslısınız. Bi'gece eski arkadaşlarla bir park köşesinde bir araya gelmişsiniz de konu konuyu açmış, neticede senelerinizi tereddütsüz verdiğiniz kadına varmıştır. Kapamak istersiniz de kapanmaz işte o konu, kapanmış gibi görünüp hep aralık kalmıştır, mutlaka...

O kadının bir şey paylaştığından söz ederler sevgilisiyle, bir fotoğraf. Zerre dinlemek istemez ve bitmesini beklersiniz, kadın fotoğrafın altına "Arkadaşımdı kardeşim, kardeşimdi sevgilim oldu." yazmıştır, bu kadın size sizi kardeşi olarak gördüğünü söyleyen, onun için itle köpekle münakaşa edip ölümden bile döndüğünüz, çıktığı, çıkacağı herkesin sevgisinin birbiriyle çarpımının milyarıncı kuvvetinden daha fazla sevdiğiniz inkar edilemeyecek, en iyi yazılarınızda gizliden gizliye hitap ettiğiniz, binlerce şey yazıp herkeslerin önünde ama rezil rüsva olmayı dert etmeksizin, beyaz güller ve cepte buruşmuş ufak yırtık kağıt parçaları eşliğinde gözlerinin içine bakaraktan 3 defa teklif edişinizin istisnasız her birinde tereddütsüz yol  veren kadındır...

İnsan böyle gecelerde yaşlanıyor...

Böyle durumlarda kendine döner insan bilmez miyim, hatta belki de en iyi ben bilirim zati. Ezse ciğnese, yaksa yıksa dönüp de "Ne yapıyorsun" demezsiniz bilmez miyim, ama bu durum öyle değil işte can... Bin yılın davası ve cevapsız soruları tam gömülememiş bir kurbanın toprağın dışında sırıtan çürümüş solgun eli gibi gün yüzüne çıkar. Neyim eksikti, nerede hata yaptım diye beynin içinde ağlama sesleri ve hıçkırıklarla başlar, "Verdiğim senelere, emeklere, umutlara, uykusuz gecelerime, yazdıklarıma yazık" cümlesinin kurulup tıpkı aşkın başladığı gibi saniyenin dörtte biri zaman sonra "yazık" kelimesinin yerini "lanet olsun"a bırakmasıyla devam eder,bunun adı ince ölümdür işte...
İster inan ister inanma ama vallahi billahi tillahi unutmuşsundur onu, oysa bugüne kadar inkar ettim ama üzgünüm; zannımca seni daha sen varken unutmuştur...

Derken işte bir gecede, böyle bir gecede, o zar zor kurulmuş derme çatma düzen bozulur, gecenin sessizliği aynıdır, bilhassa ağlamaklaşır. Evlat acısı gibidir, aldatılmışlık gibi, sanki yıllardır yerküre gibi bir yalanın üstünde bazı şeylere inanarak yaşamışsın gibi; mesela dürüstlük, mesela sevgi, mesela aşk, dostluk...
Çocuk bulmuş avutmuşlar gibi, geçiştirilmişiniz falan hani, ayak altında dolaşan, önemsiz biriymişsiniz sanki, sevdanız, falanınız filanınız, hepsi tam olarak birer şey... Şey işte... Durun durun, doğru kelimeyi buldum, "kullanılmışlık" bazı insanlar bize kullanıldığımızı söylediğinde deliye döner ama bilinçaltında da tereddütle acınırdık şimdi daha net hatırladım...
İnsanların ve senin ona ısrarla sorup zerre cevap alamadığınız o zehir zıkkım ve bir yandan da mahcup,çaresiz o soru vardır bir de, "Neden sevmedin?". Şanslıysanız en iyi ihtimalle sadece o gece aklınızda durmaksızın yankılanır; ve üzüntü içindeyim ancak bunu söylemem gerek, şans diye bir şey varsa dahi şanslı olduğumuza inanmıyorum...
Bu arada aklıma o hiç ihtimal vermediğim cevabın gerçek olduğu geldi şimdi, öyleyse bile şaşırmam yani, o lanet hastalığım içinse falan...

Yakışıklı sayıldığımı sanmıyorum popülizme göre belki ondandır, para diyeceğim param da vardı, en zor anında orada olup her şeyi de yapmıştım. Aslında bunlar da birer hiç, sadece daha önce aklıma getirmeyi günah saydığım bunca şeyin gercek olma ihtimali var artık, bu biraz kötü...

Sen onun yoluna toprak oldun, o seni ezip geçti...

Bir de şey diye düşünürsün, tüm bunları başka birine, sayısını hiçbir zaman merak etmediğin kadar milyarlık dünyadaki herhangi bir başka kadına. En doğru kelime minnet burada, minnet duymayan birine aşk sunmak buydu çünkü, yazıktı da pek çok...
Sen ağlarsın kardeş, temizlerken eski fotoğrafları bilmem neyi, ona dair her şeyde, hatta alakası olmasa bile ağlarsın ama... "Ama"sı yok işte, yok, sen de yoksun, olmadın da zaten. Öyle işte, uyu şimdi kardeşim, henüz ölmediysek bari uyuyalım; elden gelen buydu kardeşim, Allah utandırmasın...

Bu ince ölüm çünkü biz inceyiz kimi zaman, karşımızdakinin zaten ona değin böyle bir beklentiye girmesek dahi ya akıl ya da tenezzül edemeyeceği kadar inceyiz ki insanlar kafamızı çatlak sanarken aslında kalbimiz kırıktır, her şeyi unutsak ve hiçbirini umursamasak dahi kalp bu, hiçbir zaman yüzde yüz tamir olmaz tek başına; ancak biri, yani herhangi biri değil de bir nevi "Oh" diyeceğimiz kadın geldiğinde... İşin garibi, işimiz yine kadınlara kaldı, ölümümüz kalımımız yine onlara...

Son bir itiraf; böyle bir durumda bu denli sakin ve kibar yazmak içimdekilerin aksine... Bu gayet zor ve berbat bir deneyimdi. İnce olan kısmı anlattık, ölüm olan kısmı da belki bu, belki de bu zamana kadar yazdığım herhangi bir şey; dürüstçe söyleyin şimdi, ne fark eder ki?..



3 Yorum:

  1. öyle bir şey yazmışsın ki tamda bugün beni terkedip giden adama ithaf edilmiş gibi hissettim artık konuşmak istemiyorum sadece sadece bu acı bir an önce bitsin istiyorum tükendiğimi hissediyorum verdiğim senelere verdiğşm sevgiye emeğe acıyorum ve tekrar söylüyorum ben ölüyorum hergün her dakika ağlamaktan helak olmaktan ölüyorum bir an önce bitsin herşey bitsin artık bu acı ..

    YanıtlaSil
  2. Bazı seyler atacağın o tonlarca topraktan daha hafiftir..yani gommek icin yerçekimi gömleğini giymene gerek yok üstelik o acı artık elenmis kum tanesiyse kalp dediğin o yerde bunca toprağa ne gerek? Omur de vefa vermiyor hem ağrini hafif sözlerle dikmeye! Los bir meyhanedir artık bedenin ve hepimiz karanlıkta güzeliz..!

    YanıtlaSil
  3. İçindekini dökmüşsün resmen aylardır kaçıyorum onu hatırlatıcak seylerden ama hiç beklemediğim yerden geliyo ne geliyosa. Hergun bişeyler kopuyo içimden. O acıyı dökecek kelime bulamıyodum. Taa ki bu yazıyı gorene kadar şimdi buldum ince ölüm...

    YanıtlaSil