Buzlarım
Çözülüyor buzlarım bir kış arifesi, öyle böyle sızan güneşi edemem inkar; belki'lerle bezeli olsa da kalp atışlarım, artıyorum sanki bir miktar, yaşamak olaraktan.
Ben de biliyorum ürkek ve yabancı, bu yüzden de belki bazı şeylere geç kalması muhtemel olduğumu o konuda işte; dünyanın kesiklerinde saklanan vakur yanımı çiçeklenir diye sulamayı, açık tutmayı perdeleri, derin nefes almayı...
Çok güzelmiş nefes almak okuyucu, şimdi şimdi hatırlamak buruksa da.
Yine de dudak payı bir tereddüt olsun bırakıyor insan onca şeyden sonra, bir sen biliyorsun ki hiç kolay olmadı okuyucu; sanıp her başa döndüğümde, merak ederim niçin akşam üstü denir bir vakte mesela, nedir altta kılan karanlığı ve ne yani mahkum mudur bir kez kaybolan, ışıktan aşağı olmaya. Keşke bir gün "yeniden ve ilk kez" kendimi bırakabilsem birine, tedirgin olmadan, düşünmek zorunda hissetmeden, gözlerim kapalı: öyle bir an bari değil, daimi, hakiki, dönülmez bir gündüz gibi...
Kurutulmuş biber misali ifadesiz günlerimde, şu aralar, yankılanan bir iz var ama ya çağırmıyor da öylece duruyorsa ve gitmek, her şeyi sancılandıracaksa yok yere; bir yanıyla her zamanki hikaye işte, bir tekrar olması büyütüyor üstelik, tam aynı yere batıp duran bir iğnenin, bir başka yerdekinden daha incitici olmasıyla alakalı bizzat. Yansa halbuki tereddütler, anksiyete kendini beyaz bir suda bulsa, şarkılı gündüzler uzasa; ben de bilsem birince her gün düşünüldüğümü, arkada kalma halini yitirse duygularım.
Peşinden gidesim var, her defa artık bitti dediğim gücüm yine var olmasına... Sadece bir yetişkin onayı misali garanti lazım geliyor göğsüme, "git bir şey olmaz" benzeri, temiz kağıdı gibisinden.
Ya beni koruyorduysa, her filizlenen yeni ihtimalde erisin diye yandığım, beni herkesten uzak tutan, içimdeki kırılgan çiçeği katı kılan buzlarım? Yine de sevmek isterim işte, ben hala benim.
0 Yorum:
Yorum Gönder