Geçmişle Bir Masada


Ne konuşacağız şimdi biz seninle, ağzımızı açsak bir balkon demiri tadı, bakışlarımız -en azından benimkiler- gereğinden fazla anlamlı. Öyle güllük gülistanlık, gündelik konularda laflayıp kısa gülüşler ile ayrılacak mıyız yani? İki belirsiz tanıdık gibi. Sahiden bunu başarabilecek miyiz?

Belki de geçmişte kalmalı aşkı da, dostluğu da, ıvır zıvırı da geçmişin. O kesif tat, senin değilse bile benim hep ağzımda olacak çünkü. Bir şeylerin geçmişliği, değişim...

Aramıza gizli bir duvar öreceğim manasız, yakın olamayacağım sana, kendi ne hale gelmişliğimden ötürü; bilmeyeceksin bunun bu yüzdenliğini, kabahat yine benim olacak, ben de alıp cebime, utana sıkıla geri döneceğim.
Senin varlığın bana sadece seni hatırlatmayacak ki işte, günün birinde seninle herhangi bir konumunda yer almak demek hayatın, hani bir parça o eski Alptuğ kılacak ya beni. İşte bu ne kadar korkutucu asla bilemezsin. Ben değil, eskiden içinde olduğum ama şimdi de dışına çıkamadığım o durum.

Ben ki korkarak severim anıları 
Ve uzun zamandır herkesi. 
Keşke sen olsaydın sorun, bir bahane bulurdum biterdi ama fark ettim: Kimseye yaklaşamıyorum ki, dayak yemiş köpek yavrusu tedirginliği bunun adı evet. Adın şefkat bile olsa, sana bakınca gözlerin geçmiş. Seni hiç tanımasaydım da, dinlediğin bir şarkı geçmişten olacaktı, gittiğin bir yer, ettiğin bir cümle. 

Sanırım hayatta kalmam için, yaşasın insansız hava sahası! 

0 Yorum:

Yorum Gönder