HER ŞEYİ ANLATTIĞIM YAZI

Aramızdaki mesafeyi kaldırıyorum sayın okuyucu, artık sen ben yok.


Bu gece de şey oldu, şey... Bazen konuşmak istiyorum, biri soğuk, bir diğerinin işi var -ki ona kızmıyorum- ve öteki de çok mutlu, o kadar mutlu ki bozmamalıyım. Saatlerce telefon rehberimi bir aşağı bir yukarı adımlıyorum... Kimsesi olmamak böyle bir şey işte, aileyi falan kastetmiyorum elbette, anladın, sen de biliyorsun. Cevap geldiğinde geç kalınmış oluyor çoğu zaman, zaten verilen cevaplar da anlamsiz, kuru, en iyi niyetliler bile bilmiyor ne diyeceğini. İşte o an diyorum Alptuğ, olmasaydın? Sahiden ne kaybederdi kim?

Bazı şeyleri söyleyemiyorum okuyucu, bu gece hepsi burada; bir kızdan hoşlanıyorum, çok hoşlanıyorum ama söyleyemiyorum; bu klasik cesaret mevzusu değil, beni sevdiğini ve seveceğini düşünemiyorum, başkasının da öyle. Bu yüzden de onu kaybetmek istemediğim için susuyorum, herhangi biri olarak da olsa kalsın diye, çünkü buna ihtiyacım var, çünkü kalması gerek artık birilerinin ve bir şeylerin, yaşlandım derken şaka yapmıyordum.

Yine de beni sevmesini çok isterdim biliyor musun, onunla konuşurken aşağıda bahsettiğim her şeyin üstüne kalınca bir çarşaf geriliyor, daha güçlü oluyorum, baharım dominant oluyor, değişimin kıyısında hissediyorum. Onunlayken, kendi başıma yapamadığım şey elimden geliyor, daha nasıl anlatayım okuycu.
Huzur doluyor içim, asla unutamam dediğim şeylere sünger çekebiliyorum inanır mısın. 

Bugüne kadar hep kaybetme korkusundan kaybettim herkesi, hala da kan gibi kaybetmeye devam ediyorum, başım dönüyor bazen, her an sanki düşüyorum. Kuruntu yapıyorum, kuruntu hatayı doğuruyor; sanma ki bir sabah kafamda kurmaya başladım öylece, uzun süre hiç yanılmamışlığımın cezasını haklı çıkma korkusuyla çekiyorum... En iyi arkadaşım da mesela, onu da çok kırdım geçenlerde, kendi kendime, çok basit ve salakça başardım bunu.

Ben en büyük hatayı, geçmişin kötüsü ile şu şu anı kıyaslayıp, arasında bağlantı arayarak yaptım, bunu mutlu ve güvende olmak için yapmış olsam bile. Ne malum diyemiyorum, önüme bakamıyorum, her an kendimi geliştirsem de, hatalarımı yüzüme vurup düzeltmek için samimi ve dev çabalar da sarfetsem öyle... 

Bir yanım iltihaplı gibi, sıkıp patlatmak istiyorum, diğeri çok güzel, diğeri yaşasın diye; sorun şu ki, hassas bir kalp olarak birinden diğerine çok hızlı geçiyorum. 

Hal böyle olunca pek çok açıdan, evvela kendi üstüne gidiyor insan, kopmak ve koparılmak istiyor, kendinin yanında yaşı da yakıp her şeyden ve herkesten alıp başını gidiyor. Yine ayıp oluyor, yine evet, üstelik insan bu defa bile bile yapıyor. Kendine ceza çektirmek için gitmenin onu sevenlere de ceza olmasını umursamayacak kadar hem bencil hem diğerkam oluyor. Nasıl bir adam ki bu, iltifat edeyim derken bile kırıyor, itlaf olası geliyor.

En acısı ne biliyor musun, bazen her şeyi berbat etmemek için öylece durması berbat ediyor her şeyi, güler misin ağlar mısın, şahsen ben ağlıyorum. 

Aslında biraz kendimden de utanıyorum bu yüzden, tüm bu özgüvensiz ve kendinden nefret eder halimin müsebbibi bana bugün bunları yazdıran, onca zaman köklenmiș ve geçeceğine itimadım gitgide azalan hatalar. Kendimi seviyorum ama tam yetmiyor, birinin bunun için beni ittirmesi gerekiyor adeta, birinin gün boyu iyi biri olduğumu falan söylemesi... Belki yeterince denir ve inanırım belli mi. 

Kim bu Alptuğ diyorum uzaktan bakıp, o çiçekli ve nefes gibi adamın dibinde bunların yatması benim de canımı sıkıyor, atlatamadığı bir şeylerin ayağına dolanması... Tıpkı doğduğunda onlarca kez nefessiz kalıp saniyelerle hayata tutunmuș olması, hastalığının o zamanki hastanelerin suçu olduğunu öğrendiği bu gece gibi. O kadarını da bilmiyordum, o kadar kötülükten çıktığımı ben bile bilmiyordum, kendimle nasıl barıșacağımı bilmediğim gibi.
Çift kişilikli falan değilim yani ben, sadece diğerini gömme fırsatını bekledikçe yağmur yağıyor, anlarsın ya. 

Ne diyeyim ki okuyucu. Güzel olmaya çalışıyorum yine de, söyledim işte kusurlarımı, zaaflarımı, daha ne.

Ezcümle, özür diliyorum okuyucu, ne veya neler için olduğunun önemi bile yok. 

0 Yorum:

Yorum Gönder