Öylesine Yazı

Erkin Koray'ın o dediğinde aklım kalıyordu işte: Yoldan geçenler var da her akşam gelenler nerde? Akşamların sabahlaşmadığı ve Berrak'ın sadece bir ünlü adı (Tüzünataç) olduğu beyhude hayatımda bu düşünce de diğer yüz milyonlarlaydı maalesef; yanisi onlar kadar boşa ve hüzünlendirici fakat bu hüzünlendiricilğin tesiri aynı bir balığa nemlendirici sürmek misali belli belirsiz...

Yeni biriyle tanışıp adını ilk duyduğum esnada içimden ona veda eder oldum sonrası için, herkesn benden kaçabilecek ölüm harici yolları olduğunu ve bu yolları seve seve kullanıp kullanmayacaklarını ancak hayatımı avuçlarımdan çekercesine onlara olan kusursuz sevgimi dahi götürdükleri vakit acıyla anlayabileceğimin farkına varayazdığımda son sabahımı öldürüyordum belli başlı sadakatlerimce geçmiş ve dostluğa karşı ki şimdi inkar etsem dahi kimse gıkını çıkaramazdı, şayet birileri olsaydı.
Kimsenin, daha doğrusu kimsemin bile olmadığı bu boyutta insandan daha ziyade, mikronluk lakin bedeli bütün bir insanlığı olgilendiren boktan bir hatadan farksız hissediyorum kendimi... Sanırsın tüm dünyayı karşıma oturtsalar beni tanıyan tanımayan herkesin tek yapacağı nefret dolu gözlerini bana dikmek olacak...

İnanır mısınız bugün arabada gidiyorum, bir kadın kırmızıda duran bir arabaya hayatımda gördüğüm en acımasız trkmeleri ardı ardına sıralıyordu fakat arabanın içindeki şahıs her nedense tepki dahi vermedi... İşte galiba o kadın bendim, o araba iyiliğimi düşünenler, arabadaki adam ise düşman ve eski dostlarım veyahut hayatın ta kendi; benim bu kusursuz öfkem sadece etrafına siper aldığı iyi insanlara bulaşabiliyordu hayatın ve umurunda dahi olamıyordum kendisinin... Ağızda kuş tutmakla başlayıp kuşlara düşman olmak şeklinde devam eden bu iklim benim suçum bile olamadı, öyle söyleyeyim.
Derken nihavend de acemaşiran da benim bu halime zırlarken benim bu paragraflarca anlatmaya çalıştığım tek bir gerçek vardı: Mümkünlüğü kesinleşmiş dahi olsa güçlük çekiyordum yeni bir hayata inanmaya; meğer inancımın kırıldığı tek şey arkadaşlık, aşk ve vesaire değil, daha ziyade bakir umutlarım ve hayallerimmiş. Pratikte çakmak yakmaktan daha kolay olan hayallerim dahi kaf dağını geçmekle kapışıyor imkansızlık hususunda; dağın geçilmezliğine mi, yokluğuna mı yoksa insani manada net yoksulluğuma mı dert yanayım; mesele yanmaksa daim bir ucu da benim zati, batar gölgeme zarar gelmez diye yaslandığım onca gölgeler misal şu vakitte dahi, hemzemin geçitleri anımsatır gibi...

0 Yorum:

Yorum Gönder