Acı Benim

O acı benim işte, bilmem ağlatabiliyor muyum? Benim sırtındaki ilk bıçak, ilk öksüz-yetim kaldığın o anım ben, ilk kaldığın dersim ben, kocanın, babanın sana vurduğu ilk fiske de benim, ilk aldatılışınım ben senin, ilk hor görülüşünüm, herkesler arasında akan ilk göz yaşınım, çocukluğuna hasretle bakışınım, işten kovuluşunum, sokakta taciz edilişinim, itilip kakılışınım çocukkenki, kanser olmuş babana ilaç alamayışın da benim, ilk boşa çıkan güvenin de. Başını yastığa koyunca uyuyamadığın o ilk geceyim aynı zamanda, ilk pişmanlığınım, belki de ilk hatanım, öyle ki bu cümleyi okuyunca aklına kalabalıklarda utandığın bir an geldiyse şayet -altına işemek gibi misal- o bile benim anlıyor musun okuyucu? Seni asla sevmemiş fakat annesi tarafından bu sürekli inkar edilmiş lakin apaçık da belli olan öz çocuğunum sözgelimi, elinden bir şey gelip de kılını kıpırdatmadığın her durumdan sonra üzerine çöken vicdan azabının da ta kendisiyim, o aptal gururuna uyup gitme diyemediğin ve özür dileyemediğin anlar da benim, odanın bir köşesinde eski dostlardan kalan atmaya kıyamadığın ama hayli de canını acıtan o ufak tefek objelerden tut da arabayla ilerlerken radyoda çalıp değiştiremediğin ama nefret ettiğin ve sana o eski günleri anımsatan şarkıya kadar her şey benim anlasana, ilk reddoluşun dahi benim.

Bu yüzden sevmiyorsun işte beni içten içe, kendine söylemekte güçlük çektiğin şeyi her zamanki gibi şimdi de benden duy öyleyse: Zerre dahlim olmasa dahi hatırlattığım için tüm bunları, yani zaten aklına bir mıh gibi kazılı olan ve senin unutmak için olağanın üzerinde çaba harcadığın bütün bu acıları; onların bir timsali gibiyim adeta, hepsinin birleştirilip alüminyum bir potada eritilmek suretiyle kalıba dökülmüş salt haliyim. Senin için ben Alptuğ Dağ değilim işte, senin için aslında o kara günlerim, bilmeden, istemeden...
Beni okumaya koşarsın bazen, acı çeken birinin mutlu şarkılar açmaktansa acısı yetmiyormuşçasına arabeske sarılmasından zerre farksızdır bu da; halbuki o zaman bile beni sevmezsin aslında, senin için önemli olan da, sevdiğin de, kızdığın da asla ben olmamışımdır, varsa yoksa hatırlattıklarım. Kaldı ki bu söylediğim dahi eminim yine hayatındaki birinin sana yaptığı can yakıcı, sert bir konuşmayı anımsatmıştır, olur öyle...

Sana seslendim bu yazıda okuyucu ama sen de tahmin ediyorsundur ki pay çıkarmasını ümit ettiğim başkaları var elbet bundan; bilakis bir insan birini seviyorum diyebiliyorsa ona karşı ilgili olmalıdır yaptıklarına ve yapacaklarına bir sevgi, sevgi olmasa dahi en azından bir merak gibi bir ilgi falan duymalıdır, yanlış mıyım? Bir bir deyip duruyorum ama kendi birliğimden dahi emin değilim, bana kalsa her bir adım beni tama yaklaştırmak şuraya dursun sıfırlığımın altını çizer hükümde. Hoşçakal.

0 Yorum:

Yorum Gönder