Eski Bene Dönüş

Önceki yazının aksine daha sakin, hatta daha mutluyum bugün; aslında bunun mental bir sebebi yok, tek açıklaması artık öyle ya da böyle geçmişin tümüyle hayatımdan çıkmış olması olabilir. Üzücü mü? Evet, hala hayvan gibi üzücü, hala öfkeden deliye döndürücü... Ama...
Aması, bitti işte... Yani o insanları çok sevdim, açık net kendimden öte sevdim -ne yazık ki- ve onlar da defoldu işte, tamam Allah hepsinin belasını versin, tamam gün yüzü görmesinler, tamam en az benim kadar yalnız bırakılsınlar hepsine amenna ama bitti işte...
Yeni bir hayat kurmak zorundayım artık, ben de biliyordum zaten bu olayların doğurduğu güvensizlikle vesaireyle çok zor olacağını yeni bir hayatın, sadece bu hislerle başa çıkabilecek gücü kendimde bulamıyordum ama artık neye istinaden olduğunu bilmesem de bir yerlerimde hissediyorum.

Bülent Ortaçgil dinlerken alınan o derin nefesi bildin mi?

İşe ilk olarak o nefret ettiğim eylemi sonlandırarak başlayacağım: Küfretmek. Sonrasında sanatım üzerine yoğunlaşacağım ki sakinliğimi koruyayım; malum, çok yıprandım bir dönem, derim yüzülmüşçesine çatıyordum dokunana ama artık gereği yok. Susuz gittiğim dereden döndüm artık ben, bedelini hak etmeyenlere ödetemem... Hak edenler mi? Aklımda türlü intikam var evet, yine de aslını sorarsanız bunları gerçekleştirmekten çok bir daha asla yüzlerini görmeyip haklarında bir şey duymamayı daha arzu ederim, ben kötü bir adam olamadım ki hiç... Sorun şu ki boşverebilen biri de olamadım, irili ufaklı her şeyin ama en çok da insanın ölesiye değerli olduğu biriydim ben, bir lanet gibi sanki; öyleydim ve öyle kalacağım, ben değişmem çünkü, yapmam gerekenler değişir, yaptıklarım değişir belki ama ben asla... Değişebilecek olsam çoktan değişirdim, değişebilecek olsam en iyi arkadaş dediğim birkaç kişiyi ellerimle döverdim hiç düşünmeden şimdiye... Beni değiştiremeyecekler, beni kendilerine benzetemeyecekler, bana dostluk gibi, sevgi gibi kutsallarımı unutturamayacaklar.
Sinirsiz stressiz kendi halime çekileceğim artık, sakinlik üzerine tamamen yenibaştan bir hayat kuracağım; aklıma gelmez mi? gelir, yine kabuslarla uyanırım belki ağlayarak, yine umudumu kaybederim, ömrü boyunca yalnız olmuş ve öyle de ömrünü noktalandıracak biri olduğum gibi fikirleri peşisıra noksansız kabullenirim, insanları ne kadar ne kadar sevdiğimi onlar içinse ne denli önemsiz olduğumu kafamda kurar dururum yine... Ama bu defa durabilirim, dostlarımı düşünürüm, tam manasıyla gerçek dostlarımı, Beyza'yı, Emir'i, Sena'yı, Şura'yı, Yarkın'ı, Esra'yı, İlyas'ı... Ve yeniden ayağa kalkarım, çünkü yetiştirmem gereken essay'ler falan vardır mesela, yahut okulda beni bekleyen yeni insanlarım vardır.

Öpün de geçsin.

Bu defa o kadar sancılı olmayacağına dair söz veriyorum kendime,
Yani tamam kabul ediyorum, on sekiz yaşında sanki yeni doğmuş gibi bir hayata girmek oldukça zor olacak ama ben neyin kolayına kaçabildim ki söylesenize? Artık yine bir zamanlar olduğu gibi dingin bir adamım, telaşsız, yine bir şeyi otuz defa düşünen ama bu sefer sonunda aklına eseni değil de biraz daha içinden geleni yapmaya odaklı olan; yine eskisi gibi sessiz bir adamım ama bu defa ölü toprağı gibi olmayacağım, o kısım harbiden eskide kaldı, bilakis başkaları uğruna ilmek ilmek harcadığım seneleri geri almak için epey çabalamam gerekecek.

Kim bilir, belki de günün birinde, bir film çektiğimde yahut öyle bir şeyde... Kürsüye çıkacağım ve o koca film ekibine, bir anlamda aileme bakıp, kendimi yalnız hissetmeyi bırakacak ve şanslı bile olduğumu düşünecek, mikrofona dönüp eski, bu günlerde elimden tutan tüm dostlarıma ve çaycısından görüntü yönetmenine tüm ekibime teşekkür edecek, ağlayacağım kim bilir.

Geçti gitti diyemiyorum sözün özü, geçmedi,
Ama geçmiş olsun diye omzuma vuranlardan güç alabiliyorum artık.
Ben eski benim, klasik seri.☺

0 Yorum:

Yorum Gönder