Teessür

Zedeleme bir şeyleri, teessüre vakit erdiremesin yüreğin, ben bunu bilir bunu söylerim. Bırak, her nasılsa öyle kalsın hacı dayım; olacaksa olsun, olmayacaksa da olmasın ama sen kurcalama. İnan bu defa, böylesi daha bahtiyar biliyor musun? Herkes giderek kırık dökükleşiyor, bir sonraki hikayenin de aynı sonuçlanması gibi azımsanamaz inançlara binaen, halihazırda kıt kanaat olan güvenleri yokluğa erişip, aynı anda da güvenilme ihtiyaçları tavan yapıyor ne garip. Ona teessür et buna teessür et derken kafasını kaldırmayanlar ve de onların kafasını kaldırıp atacağı bir tek bakışa bel bağlayarak yaşayanlar her yerde var. Güvenmememiz gereken insanlarda tükettiğimiz güvenler, laf güvenmemiz gerekenlere geldiği vakit, bilerek yahut bilmeyerek lakin kesinlikle istemeyerek onlara birer hediyeymişçesine sunduğumuz teessürlere dönüşmüş. Nasıl bu kadar keskin konuşabiliyorumu merak ederseniz şayet, iki tarafta da varım; yani hem karşımdaki kişinin ne güvenilecek biri olup olmadığını, ne de bunu bekleyip beklemediğini anlayamıyorum, hem de birilerine bütün güvenilirliğimle yaklaşıp, birilerinin kirlettiği hayallerine dokunabilmem için bana izin vermesini bekliyorum. İkisi de zor bunların, en zoru hangisi derseniz de: sürdürmek.

Sürdürmek olanı öyleyse de böyleyse de, zedelemeden, teessüre fırsat vermeden. Herkes gidicidir kafası da iyi değil, kalıcılıktan medet ummanın da karı yok esasen; olmuyor iki türlü de yaşamak, yaşanılan şey yaşamak dışında her bir şey olabiliyor sanki. Kim tamir edecek bizi ve o gün geldiğinde biz bu tamire müsaade edecek miyiz çekincelerimiz gereği; bu sorular bizi öldüredursun, daha pek çok sorunun dahi perde arkasında süregelen ve bitmek bilmeyen bu yalnızlık hissi meğer kendi kendini geliştiriyormuş saman altından...
Okulun bir saatlik öğle arasında karın doyurmak harici ve neredeyse istisnasız yerine getirdiğim yegane vazifem kulaklıklarımı takıp senelerdir benimle özdeşleşmiş o meşhur şiir kitabını beton merdiven basamakları üzerinde okumaya dalmaktır. Bir süre sonra çok iyi bir senkron yakalarım düşüncelerimde, etraf flulaşır gözümde, yalnızca şiirlerdeki birkaç cümle devamlı art arda tekrar eder zihnimde, dinlediğim müzikle buluşur, kendime hakim olamam ritim tutarım bir de... İnsanlar gelir geçer, kim yanımdan geçti, yanıbaşımda ne olup bitti ruhum duymaz, tanıdık bir iki kişi omzuma falan dokunur, ancak o sıra geri dönerim yaşamaya...
Bu her Allah'ın günü tekrar eden durumu düşündüm, seneye değil ama ondan sonraki sene orda olmayacaktım ve ne artık oraya gelenler ne de eskiden orada olanlar hatırlamayacaktı merdivenler üzerine çökmüş bu ufak ayrıntıyı, zorlasam belki çoğu kişi tarafından hiç gerçek olmamış gibi bilinebilecektim, belki bir göz yanılması, belki de bir rüya gibi...

Benim şahsi teessürümün yarısı bu iz bırakma meselesinden ileri gelir olsa olsa, kalan yarısı ise ölümdür, ayrılıktır, en çok da yine aynı meselenin diger yüzünden, yani bende bırakılmış ve bırakılacak izlerin iyi yahut kötü olmasından.

Bekleyen biri olarak, beklentinin büyüklüğüne duyulan saygının haricinde bu büyüklüğü belirsizliğiyle birleştirince içime nükseden birtakım seri yılgınlıklardan doğan teessürlerimce hayata dair mağrur birbiçimde ifade edebilirim ki mesele beklemek değil ve insanlar inansın inanmasın hayatında sen haricinde senden birinin olmamasıl büyük bir eksiklik, kanser gibi ağır ağır ve başına  gizli kelimesi eklenen hastalıklar kadar sessiz ve sinsi... Ne basit ne de mantıksız bu yüzden teessür meselesi, mevzubahis beklenen bir ya da birkaç yürekse, dost gibi, eş gibi mesela; kendinle kalıp da teessüre varmamak, kaldı ki bunu da benimsememek elde değil. "Ne yazık ki" diye bitirmeyişim bu cümleyi, bakarsınız alışmaktır biraz, bu da pek tabii kötüdür, bu kötülük ve benim buna dair farkındalığım o kişi yahut kişilerle kavuşma ihtiyacımı arttırır ve bu artış beklentimi had safhaya yükseltir, böylece bu kısa döngü beni ben yapmasının yanı sıra derin bir çukur da edebilir, koca bir dağ da belki. Düşünmekten nereye işte, bu yazının da sonu teessür, çünkü noktalanmadı bekleyiş.

0 Yorum:

Yorum Gönder