Şey Oldu

Unutulmuşlar ülkesi
Zalimin kendini ispat endişesinin yanında
Gözlerimin karası adına belki de
Otobüs şoförlerinden kalanlarla...

Saniyenin seksenaltıda birinde cereyan edeceği düşünülürse ölümün ve pişmanlığın ve aşkın ve annenin; eskimek de bir nevi merhamet sanki dünyaya, sütten çıkmış ak kaşık da olsan sorun bu zaten, sütten "çıkmış" olman. Kız annelerinin kafalarında taşıdığı sansasyonel ve biraz asparagas biraz haklı, fatura gibi uzayıp giden çekingeler, hatta çekirgeler, tarladaki çekirgeler, tam olarak kalbim tarlasını sömürüp gitmiş o adi çekirge sürüsü. Anlıyor musun? Anlama, buna değmem değmem, ister bir Fatiha oku ister şiir, ister mum yak, istersen mum dik oyuna gir, kaybedenlerin aşık olma ruletine... Bu aşık olma ruleti çok daha farklı bir şey, çekine çekine değil de isteye isteye çekiyorsun tetiği ve şey oluyor işte. Diyeceksin ki neden rulet deniyor; cevap çok basit, namlunun ucundan aşk da yükselebilir, kahredilecek anılar da...

Dudaklarını ısıran kızlar
Siyah-kırmızı kareli gömlekler
Hepsi bir parça yanık geceden kalan
Uç kutusunu doldurmayacak hasretler




Feryadı asla yetkiliye erişmemiş müşterinin, geçiştirilmiş sümüklü çocuğun hatrına da pek çok şey olur dünyada; belki çiçekler o yüzden açmaz ya da güneş doğmaz ama bir yerlerde -örneğin benim aklımda- geçmişin izlerine dair çok şey değişir ve silinir. Eteği uçuşan Marilyn abla, biri de demedi mi normal bir mazgaldan öyle hava çıkmaz. Şey diyecektim: Bunlar bilinmedik sorular işte sayın sevgilim, sanırım bir an evvel kalp kapakçıklarında yürüyüşe çıkmalıyım; lakin bana el sallaman gerek, zira bu nalburcular, takım taraftarları, simit tezgahları, sokak kedileri, kendini beğenmişler ve kimseyi sevmemişler arasından her kimsen seni çekip almak, salladığın o el hatrına bana zor gelmeyecek.
Bir elin nesi değil, bir elin çok şeyi vardır; asıl mevzu çoğul olan "eller"dir ki, Sezen bile şey der: "Eller günahkar".

Domatesçinin pikabı kadar
Apartman önündeki sarmaşıklar ve yerdeki o sakız gibi
Biraz bizden
En çok da kimsesizliğimizden

İlk defa aşık olmuş çocuğun burukluğunu kafese koysak o da "İlle de vatanım!" der mi acaba, edebiyat yapmayı mı acilen bırakmam gereklidir aşkta unutlanmayı mı, babam böyle evlat yetiştirmeyi nerden öğrendi? Herkes kadar gidesim var, emekliler kadar ayvalığa yerleşesim, üniversiteliler kadar karavan alasım, çocukla çocuk olasım... Geliyor işte geliyor, arada bir bana da böyle huylar geliyor, zaten sağolsun yanlış seçimler hiç de eksik olmuyor. Buraların adamı değilim ben belli, baktığınız, gördüğünüz, dokunduğunuz, duyduğunuz hatta öpüştüğünüz hiçbir zaman yahut mekana ait olmadığımı özümsüyorum ağırdan ağırdan da; birincisi ben nerenin yanlışıyım, ikincisi kafamda tasarladığım doğrular hakikaten ne derece gerçekçi ve üçüncüsü: ne zaman beni de bırakmayacak biri çıkacak ki "Ne me quitte pas" demekten daha önemli şeyler yapayım artık, ödev gibi örneğin.

Peçeteye kuru mendil denmesi gibi

Hayata da yaşamak deniyor ama yaşamak yok
Ben, bu yazılar, babamlar ve yazılılar var
Lakin seven biri dediğin vakit, yok işte.

Şey oldu içimizde, çok şey oldu, kimse şey etmedi. Biz de şey edemedik zamanında, bu böyle böyle diyemedik, dedikse de geçiştirildik, şey edildik aslında biraz... İhmal edildik evet, ihmal... Aslında bakarsan işgal edildik daha çok, hatta sürgün edildik hem onların hem de kendi kalbimizden. O an durumu tam da şey edemedik haliyle, çünkü tarifsiz hisler şey olmuştu içimizde, adı üstünde, olan olmuştu. Şey diyorum iyisi mi bir hafta sonu mangala gidelim yüreğimize, mangal yürekli miyiz, yanan ateş miyiz her ne isek işte.



0 Yorum:

Yorum Gönder