Hangi ağaç kabuğunun altında kanar yaralarımız beraber, menekşe parfümü denli kifayetsiz kaldı dünyaya olan sevgimiz, her şeye ve herkese. Bilmiyorum ordu olamadık diye mi kaybederiz. Özgürlüğü bağlılık olan biz neslinden ne kalır geriye daha içre ölümden. Sarıldıkça güçlenecek benliklerimiz ayrı dünyalarda kısılıp kalmış ve hep bir ağızdan sevgi dilenirken... Ne menem şey sanki yaşamak bir ömür ipin ucunda daha da incelmemesini dilenerekten; kim yakın kim uzak ayırt edemezken miyop yahut kör olsa ne fark eder kalp. O nicedir yazanların bahsettiği rezilce korkular aha şurada yumul yumul duruyor bak, bir damar tıkarcasına baskılı ve geçmişten bir hüzün eşliğinde çürüyor yine gecenin ilk saatleri.
Ben bahsetmişim çok mu o güzel şeylerden, bana varasıya olağanca eskir tüm parlaklıklar ki hükmü bakileşir karanlığın, yorgun düşen yıldızlardan kendine dilek edinen nice umutsuz halkın sadakası olarak ekstra safçadır bazı Alptuğ'ların sevgisi.
Nasılsın canım kızım? Sana zamanın kırıcı kısımlarından birinden yazıyorum bu defa, özür dilerim oldukça geciktim ama hazır değildim. Sana yazmayalı neler oldu dersen olmadı bir şey, ya da sana yalan söyleyemem, oldu ama boşver birtanem. Üzülme benim için, baban yalnız değil artık, aynı şeylerin bir daha yaşanmasından ödü patlayarak geçse de yalnız geçmiyor günleri. Yalnız değil demişken anneni buldum sanma sakın, hatta kızma bana miniğim ama aramayı bıraktım; hem o beni bulur diyeceğim ama benim eşim olacak ise muhtemelen benim gibi yıpranmakla meşgul bir yerlerde. Biz birbirimizi bulup kurtarasıya dek sen de sabret canımın içi; umuyorum çok iyi ve çok güzel bir kız olacaksın, bazı korkularım da yok değil tabii, sonuçta babanı bu hallere düşürenler de vaktiyle iyi kızlardı... Benim kızım beni üzmez ama di'mi? Şu anda var olsan annenle ve desen "Üzmem babacım!"... Boynuma sarılsan... Bütün kötü şeyler o kadar hızlı geçer ki tamamen dönmemek üzere.
Baban iyi bir adam ve... Aslında sana olduğu kadar herkese de sevgi dolu, hepsine insanların... Sadece onlara senin kadar güvenemem bir daha, bütün öfkem bundan ve üzüntüden... Babandan kimseye zarar gelmez bunu hep bil tamam mı çiçeğim, baban o kadar bile büyümedi, büyümez. Senin canını yaksalar bir tek, ya da annenin veya "babanın dostlarının"... O vakit işler biraz değişir ama o zaman da korkma, bsban senin gözündeki masumiyetinden başka varlığı olmayan bir adam, onun için kendine hakim olur, herkese bedel ödetir ama haksızca değil, seni utandırmadan...
Belli mi olur küçüğüm, yine babanın bir düşmanı peydah olur ve belki babana iftira da atar, hatta büyük fantezi ama bakarsın babanı vatan haini gibi çok kötü bir şey ilan etmeye kalkar birileri falan... Diğer herkesi boşverdim ama sen bana inan, babandan asla ümit kesme olur mu güzel kızım. Açıkçası tüm bu lafları gevelememin tek sebebi... Kızma ama sen de beni terk edersen diye düşündüm bir an, henüz gelmediğin şu dünya öylesine kötü ki her ihtimal biraz mümkün be ruhumun meleği
Annenin pabucunu dama attım gibi oluyor birkaçtır, o yüzden son paragraf da onun olsun güzel kızım, hoşçakal, hep yanında olacak olan baban...
Nasılsın sevgilim? Az evvel ettiğim sözler için kırılmadın değil mi? Seni aramayı bıraktım sadece, fiilen yani, yoksa bilirsin bekleyişim yıllardır baki ve hep de öyle olacak... Korkuyorum kuzum, her yeni insandan, eskilerden de... Ve hepsi bu korkumu yenmem için canla başla, sevgiyle çabalasalar dahi başaramayacaklar biliyorum... Bir sen hakkımdan gelirsin benim, sabırla yolunu gözlüyorum işte şu izbelerde... Nasıl da tütüyor bir bilsen içim mutluluğa, sen dışında mümkün olmadığını deneyimlememiş olsam belki sarılmaya çabalardım hayata ama... Kollarımda kalan tek güç sana sarılmak için... Bekliyorum... Ben gelirdim sana ama hem sen diye çaldığım kapılar uçuruma açılıyor istisnasız, hem de kim bilir ya sen beni beklemiyorsan?
Neyse, sen de "şimdilik" hoşçakal "ilk" baharım benim. Seni çok seviyorum, adın her ne ise işte.
İsmet Özel kokusu alıyosanız bu doğru, alamayanlar için alıntıyı şuraya bırakalım.
Beklentisindeki asit öldürdü onu.
Beklenti de fazla iddialı bir kelime aslında, daha çok "ummak" olmalı benim nezlimde; mesela ikiyle ikiyi çarparken hesap makinesinin sonucu dört göstermesini "beklersin", birisini dostun görüyorsan da ondan edineceğin merhamettir, sevgidir vesairedir duyguları beklemez umarsın, inşallah dersin, kesinliğe dayalı zerre yoktur, al sana asit. Sevildiğinden bile asla emin olamayacaksan en yakınlarından dahi, neden bu dünyadasın? Hakkın olanı insiyatife bırakmanın kusursuz acısından daha keskin bir sirke olabilir mi? Keskin sirke küpüne zararmış, uydurmayın götünüzden! Sirkeyi bile çileden çıkartın ondan sonra suç sirkenin, sirke zaten deli, zaten agresif sirke, durup dururken!
Adamım Menteş'in bir kitabından bi'cümle özetliyor bunu: "Bir insan acıdan delirdiğinde, diğerleri onun acısını değil, deliliğini görürler."
Sanki hayatım sadece ama sadece bu söz üzerine kurulmuş, içerisinde kağıt artık pahalı olduğundan mütevellit canlı insanların hedef olarak kullanıldığı bir poligon; ne hikmetse o insanların hepsi de benim ve kalbim de mermiyi çekmesi için mıknatıstan.
Sevgi ne büyük zehir, onu birilerine had safhada duymak fakat onlar tarafından zerre duyumsanmamak... Şimdi kandırıldık desem nazire olacak... Kabahatin büyüğü şu ki bendeki, elimden ne kadar geliyorsa o kadar yoğun ve masumca sevmeye çabaladım, nereden bilebilirdim bu konuda hunharca yeteneğim olduğunu? ya da nereden bilebilirdim insanlara hemen inanıp güvenmeye meyilli bir gerizekalı olduğumu? bilmedim, bilmem... En sık kullandığım kelime bu işte, "bilmem!" Bilmem günahım neydi, bilmem neyim bu kadar kötüydü. Siz hiç herkesin kendinizden çok mutlu olmasını isteyip bunu hiç kimseye söylememişseniz bile bu isteğiniz için utanacak hale geldiniz mi? Ben geldim, gitmek istiyorum... İnsanın -en azından canlısının- olmadığı o ye...
Dünyanın en mükemmel intihar notu bu olabilir: "Kalbin paramparça kırılmak ya da taş gibi katılaşmak zorunda kaldığı bu dünyayı terk ediyorum."
Bu kadar derin olmamak zorunda mıydın be dünya? Herkes herkesi hemen bırakabilmesiyle güç diye övünür konuma gelmiş, ben bu dünyanın nesi oluyorum ki? Yok işime gelmezse çeker giderim, bir dediğimi yapmasın bırakırım falan... Ulan hiçbiriniz mi birbirinizi sevmiyorsunuz? Acı çekmemek için insanlığınızı satmışsınız! Alptuğ Dağ olmamak için sırf... Tamam kötü durumdayım, iki güzel söz söyle ekmeğini al bir hıyarım ben ama... O kadar da değil be.
BİR KERE BİR OLMANIN AZABINI BİR BEN BİLİRİM!
Hani o hepinizin övüp övüp de gerçekte ekseriyetle uzak durduğu sevgiler var ya ben onları taşıyorum işte, bu yaptığım saflık, salaklık, mallık, gerizekalılık evet hepsine katılıyorum ama bu dünyanın en çok seven, en iyi seven, en vazgeçemeyeni de benim kardeşim, inkar edenin alnını karışlasam kimin gıkı çıkabilir.
Asidik bir adamım ben tamam
Ama yakışım bile gerçek sizden.
Acı bir sapmadır. İlk çektiğiniz andan itibaren ayrısınızdır, başkasınızdır ve çektikçe de anlaşılmaz hale gelirsiniz; içinde olduğunuz şeye dahi uzaksınızdır daha nasıl anlatayım. Bir noktada da sanki siz kendinizi çekmişsiniz gibi gelir insanlara, "Çeksem ne çekmesem ne?" dersin duymazlar. Bizim toplumumuz duyma hususunda orospu çocuğudur zaten afedersiniz, ya da ne affedeceksiniz ulan altta kalanın canı çıksın! Bağıra bağıra bir dolu felaket gelir de hep her şey olduktan sonra önlem alınır ama bu hükumet ya da devletin değil doğrudan senin benim itliğimiz... Birileri gözümüze baka baka hunharca acı çeker, yardım diler bir şey yapar işte a**** koyayım ama bir bok etmeyiz, öyle teselli meselli siktiriboktan sözlü zırvalar işte. Ne zaman ki o adam ölür...
Toplum hep o adamın ölmesini ister ama masum görüntüsünden de asla ödün vermez. Biri sizi intiharın bireyselliğine ikna etmeye çalışırsa oracıkta canını almanıza mani olacak kanunun da çemberinden geçeyim.
Hepiniz suçlusunuz, her şey için, o adamı hepiniz öldürürsünüz hem de dev bir keyifle. Utanın piçler!
Ne gezer utanma ki hanginizde, herkes tutturmuş bir kendine değer vermedir gidiyor, ben değerli değilim kardeşim kendimi buna inandırıp da dövüşemem öyle hınçla, sizden başkası değil bana kimseliğimi öğreten.
Madem saptık gidiyoruz hiçbir orospunun da beni durdurmaya gücü yetmez bu vakit, bütün acımı size aha da buradan koyacağım tek tek. Bir bok yiyip yaralarımı acıyorum buraya senelerdir, sırf bazı orospu çocuklarına göstermek için. Köpek gibi gerçeğim lan ben, katlanamayacağınız kadar ortada dev bir hiddetle haykırabiliyorum en büyük zayıflıklarımı, böyle bile sikiyorum tüm dünya düzenini oturduğum yerden. Bu da geniş ama yetersiz ilk yakarışım:
DEVAM orospu çocukları!
Bu dünyadaki ilk arkadaşım,senelerce her yerde sevgiye andığım can dostum olan biri vardı tamam mı Aylar öncesinden doğumgünlerini organize ettim ben bu kişinin kaç kere, hediyeler aldım, ilk tanıştığımızda ağlıyordu ben sardım onu kimsesi yoktu yanında... En sevdiği şarkıcı Teoman diye Teoman dinleyemiyorum, kedilerden nefret ediyorum onun yüzünden, tiyatrodan da nefret ediyorum. Oğlum bak üç kuruşluk hayatım üstüne yemin ediyorum size, ben kötü zaten hiçbir şey yapmadım ama bunu hak edecek hiç mi hiç yapmadım. Bir kere ben aramadan aramadı beni, hiç öyle hal hatır sorma falan arkadaş olduğumuzu belli edecek herhangi bir şey de yapmadı bir iki bağlayıcı lakin ı hitap dışında ama ben sevdim, bu kadarı olmamalıydı...
Hiçbir şey yaşanmamış iken aramızda, birden bire yok oldum, böyle bir silinmek yok. Şimdi saçmalıyorsun dersiniz ama gerçekten şu olandan sonra dünyadaki herhangi bir şeye hevesim, sevgim kalmadı, okuduğum bölüme bile...
Bir tane daha var böyle, kendinden çok iyiliğini düşündüğüm için gitti o da, orospu çocuğu bir sigara yüzünden. Sigara içen de ne bahaneyle içerse içsin benim için şerefsizdir o yüzden, babam içse babam ölsün dönüp bakarsam neyim. O kadar mı demeyin, o kadar amına koyayım bak bu sefer sansür mansür yok! Basit bir şeyi abarttım gibi geliyor değil mi? Bu anasını şey ettiğim insanlıkta böyle zaten her şey abartı, hiçbiriniz bir sevdiğinizin sigara içtiğini öğrendiği vakit nefesi darlanacak kadar sevmedi ki, bu amına koduğumun ülkesinde herkes zaten birbiriyle ilişkiyi kesmek için pusuya yatmış bir şey bekliyor be ne sevgisi ne dostluğu? Dizilerde izlerler kitaplarda okurlar sözlerini paylaşırlar falan ama dostluğu sevgiyi iyi olan her şeyi itin götüne sokarlar, bir gün ben gibi birine tak eder bunları böyle anlatır da adımız deliye çıkar. Ben deliliğimle acı salmıyorum lan orospu çocukları!
Hayır her geçen gün nasıl daha açık anlatabilirim diye kıçımı yırtıyorum ama boş, toplumun seviyesi bu, onu siker gibi kızdıracak şekilde yazacaksın ki gözüne batsın.
Kendimden başka kimseyi düşünmediğimi söyleyenlere son sözüm, onlar ilk olarak bi bunun aksini düşünen kalabalıklarla kapışsın ve sağ kalırlarsa da şunu düşünsünler: Ben bu güne kadar kimseyi o beni bırakana kadar bırakmadım Allah şahidimdir ki bir gün olsun bir kimsenin derdini dinlememezlik etmedim, başımdan savmadım, bana yapılanın zerresini yapmadım. Ona kötülük edene bile ısrarla iyi niyetle güzel sözle hala gitmeye çabalayan bu Alptuğ Dağ'a şu yazıyı yazdırdınız ya çok rahat bir biçimde şunu söyleyebilirim, biraz olsun bu acıdan haberi olup da benim için zerre çabalamamış herkes adi kevaşedir. Ama diğerlerinin yoluna toprak olayım!
Bende dostluk budur, dostum için can verdiğimi hayal eder zevk alırım, dostluk her şeyliktir, tekliktir, dost küser ama gitmez bir yanı hep dostunun yanında kalır. Benim dostluk anlayışım bu ve dahasıdır, sonsuzdur ve bütün bu güzellikle sizinkilerden ayrı düşer. En büyük dileğimdir adi orospu çocukları ki, hayatlarınızda dostluktan, sevgiden bahsettiğiniz her vakit içinize batsın, hepiniz her şeyi sahte ve öyle kalacak köpeklersiniz.
Sadece yeterince yabancı birisi gereklidir çoğu zaman, mümkünse başka milletten; anlatıp defolmak için mesela, nasılsa bir daha karşılaşmazsın, nasılsa senden öğrendiklerini sana karşı kullanamaz ve bu umurunda bile olmaz, nasılsa seninle yakınlık kuramaz, kurmaya çalıştığı anda da def edersin kolayca. Gaddarlıktan ya da bir kötü niyetten falan değil bu dediklerim haa, sadece günümüz insanının -ki buna ben de fazlaca dahil- emniyet anlayışı bundan ileri değil. Tek gecelik ilişki gibi veya bir çöp kutusu... Mesela neden sifon çeker insanlar, sadece o berbat kokuyu duymamak ya da hijyen için değil; bahse girerim bokunuz dünyanın en güzel şeyi olsaydı da onu görmeye dayanamazdınız, sırf bir parçanız olduğu için. Belki de bir şeyleri yeterince katlanılabilir kılan hayata sizinle devam etmeyişleridir, bir yerde bırakıp rahatlayabilirsiniz; acı da bu yüzden acıdır, sökülüp atılamadıkça acıdır. Bir şeyleri terkedebilme lüksünün yarattığı özgürlük hissinden belki de bazen acımasızlaşır insan, kötüleri kötülüğe ilerleten de bu mudur dersiniz, nihayetinde sana bir yanıyla olsun iyi gelmeyen şeyi neyleyesin.
ALTTAKİ PARAGRAFI ATLAYABİLİRSİNİZ
Dur biraz, bu son laf biraz çürütücü oldu sanki? Aşk diyorum canım, esasen onun da iyi gelirliğini sorgulamaya başladım ama bir yandan da farkındayım ki ne denli hevesle altını kazarsam kazayım bulunduğum mefhumu aşamayacağım, zira... Geliyor be, çekip alabiliyor beni bazı şeyl... Yanisi başta bahsettiğim gibi, birbirimizin yarasını saralım sevgi gösterelim ve dağılalım öyle mi? Bu aşka ters düşüyor nitekim günümüz aşk isteyenleri de bunu arıyor. Ben mi? Ben sonsuzluk adamıyım, bu yüzden yaralıyım ve yine bu yüzden yaram kalıcı, peki ya ben? Ben de hepiniz gibi kalıcı falan değilim ama... Hiç olmazsa birilerinin kalbinde, o kalp atmayı kesene kadar var olacağımı bilmeyi bütün kalıcılarımı yitiresiye isterdim, en başta da bu yazıyı.
Yeterince yabancı biriyse utanmayız ayrıca, dağılabiliriz, rezilce dağılıp salya sümük ağlayabiliriz, ağzımız yüzümüz yamulabilir, bütün acizliğimizle dünyanın tam ortasında, ölü bir yılanın çürüyen derisi kadar değersiz bir biçimde varlığımızı sürdürebiliriz; korkmayız, o an dilediğimiz gibi paramparça olabiliriz ve biter çünkü, işin anahtar noktasıysa şudur ki kimse bunu yüzümüze vuramaz, inkar etsek ederiz geriye kanıt kalmaz...
Bütün derdimiz bu işte bizim hüzün kuşları, benim, sizin, hepimizin... Acımızı yaşayamadık özgürce, çıkıp bağıramadık bir yerlere, biri intihar ettiğimizi sanar ambulans arardı bir diğeriyse gürültüden polise şikayet ederdi, uğraş dur ondan sonra.
Demek istediğimi anlayabiliyor musunuz?
Belki de tek gayemiz, rahatça üzerine yıkılıp kamufle olabileceğimiz birbirimizi bulmaktı, evet ben bir yıkığım ve bundan da gurur duyuyorum, tüm yıkıkları da birleşmeye davet ediyorum; asıl utanılası olan bunu inkar edip pozitif pozlar vermeye direnirken çöküp giden ana akımcılıktır, onlar ana akımı önemser ama ana akımın umrunda değildir, herhangi bir şey gibi...
Çölde damla olduğumuz hissi bizi yeterince sindiremeden bağırıyorum:
YETİŞİN! İMDAT! ACI İÇİNDEYİM! BU BİR YARDIM ÇAĞRISIDIR! GELİN N'OLUR!