Ben Bi'Prematüre
Zeki zeki çocukların ilkokula gittiği 4 yaşında,ilk adımlarını atmaya daha yeni yeni başlamış biri olarak söylüyorum..Bunu,insanların sokakta yürürken önce ayaklarına,sonra yürüyüşüne baktığı,fark edilince de utanıp yüzlerini çevirdiği biri olarak da;insanların üzerine titreyip özen gösterdiği,bir dönem bu özen ile,dışarıdan sanki böbürleniyormuşcasına gözükmüş,oysa sadece kendini avutma çabasıyla çırpınıp durmuş bir çocuk olarak da söylüyorum...
Bir prematüre olarak söylüyorum,bir SP'li...
Arkadaş ortamında muhabbetler olur ya,bilirsiniz;sabırsızlanamayana''Lan oğlum 6 aylık mısın?''derler esprisine;işte en çok gülen ben olmuşumdur buna,söylendiğinde ise''Evet''deyip espri yaptı zannedilen..Ya da''Spastik''derler birisine,o da bozulur çocukcağız;içimden''Ne bozuluyorsun lan!''derim,''Ne sen ne de onlar,hakkında hiç birşey bilmiyorsunuz zaten☺''
Kendiyle barışık olması lazım insanın be,valla...
İçime kapanmadım hiç bu yüzden,kendimi eksik görmedim başkalarının çürük düşüncelerine aldanaraktan..En iyi dostlarımın da sinirli anlarda hasta oluşumla ilgili ağızlardan çıkan türlü ezici,aşşağlayıcı lafı da ciddiye alıp peşine takılmadım;aldırmadım çünkü içlerini biliyordum,dilleri alakadar etmezdi beni...
Haddini bilmezin ise olmayan insanlığını sorgulayıp kelimeleri de sıralamadım birinden girip diğerinden çıkacağı kulaklarına;sineye de çekmedim oysa,yazdım işte deli gibi,gönül koymamayı da öğrendim böylece...
Şu güne kadar ne iğneler saplandı vücuduma,ne neşterler kesti şu dışı genç ruhu yaşlı bedenimi,elektrik mi almadım dersiniz,buza mı yatırılmadım;yarım alçıda kaldı aylarca,ambulansa binmek en büyük zevkim olmuştu çoktan;veyahut narkoz ve morfin benzeri şeylere bağışıklık kazanacaktım neredeyse..Hatta ders bile olmuştum bir dönem,FTR(Fizyoterapi ve Rehabilitasyon)öğrencilerine;sınav sorusu da olmuştum bir keresinde..Çok azı bilebilirdi onların ders diye işlediği bu muzip çocuğun,hakkında onlara öğretilebilecek herşeyin çok daha fazlasını yaşayıp hissettiğini..Öyle ki onların''Hocam''diye hitap ettiği adamların da,onlar gibi oldukları dönemi görmüştüm...
Sizlerin hayatı bir çizgide ilerliyorsa benimki paralel barda,theraband'ın kıvrımlarında,muayene sedyesine serili havlunun yırtıklarında..Ve en çok da uzun,dar ve bi'o kadar kalabalık,nefes almak imkansız olan o hastane koridorlarında,yerdeki döşeme bağlantılarının üzerinden tak tak geçerken üzerine neredeyse kör edici floresan ışıkları vuran sedyedeki hasta gibi ilerliyor...
Sahiden çok güzel bir hayatım var be benim,buralara ve nice kitaplara,filmlere sığdırılamayacak bir hayat,üstelik daha 15'nci senemde...
Sinemacılıkla biraz ilgilenenler anlayacaktır ne demek istediğimi;
Sıradan bir insanın hayatı mı tutar sizin sektörde,yoksa daha ötesinin mi?..Yaa işte öyle,kimsenin hayatı boyunca hissedemeyeceklerini hissettim belki de,''Benim!''diyeninin tahammül edemeyeceği türlü badire..Ama güzel böyle,özel;tıpkı bir film gibi,''Boşuna yaşamamışım,boşuna da ölmeyeceğim''diyor insan..Yaşıma rağmen türlü tecrübe/deneyim edindim çünkü bu sayede...
Ben bir prematüre..
Serebral Palsi hastası..
Alptuğ DAĞ
Bir prematüre olarak söylüyorum,bir SP'li...
Arkadaş ortamında muhabbetler olur ya,bilirsiniz;sabırsızlanamayana''Lan oğlum 6 aylık mısın?''derler esprisine;işte en çok gülen ben olmuşumdur buna,söylendiğinde ise''Evet''deyip espri yaptı zannedilen..Ya da''Spastik''derler birisine,o da bozulur çocukcağız;içimden''Ne bozuluyorsun lan!''derim,''Ne sen ne de onlar,hakkında hiç birşey bilmiyorsunuz zaten☺''
Kendiyle barışık olması lazım insanın be,valla...
İçime kapanmadım hiç bu yüzden,kendimi eksik görmedim başkalarının çürük düşüncelerine aldanaraktan..En iyi dostlarımın da sinirli anlarda hasta oluşumla ilgili ağızlardan çıkan türlü ezici,aşşağlayıcı lafı da ciddiye alıp peşine takılmadım;aldırmadım çünkü içlerini biliyordum,dilleri alakadar etmezdi beni...
Haddini bilmezin ise olmayan insanlığını sorgulayıp kelimeleri de sıralamadım birinden girip diğerinden çıkacağı kulaklarına;sineye de çekmedim oysa,yazdım işte deli gibi,gönül koymamayı da öğrendim böylece...
Şu güne kadar ne iğneler saplandı vücuduma,ne neşterler kesti şu dışı genç ruhu yaşlı bedenimi,elektrik mi almadım dersiniz,buza mı yatırılmadım;yarım alçıda kaldı aylarca,ambulansa binmek en büyük zevkim olmuştu çoktan;veyahut narkoz ve morfin benzeri şeylere bağışıklık kazanacaktım neredeyse..Hatta ders bile olmuştum bir dönem,FTR(Fizyoterapi ve Rehabilitasyon)öğrencilerine;sınav sorusu da olmuştum bir keresinde..Çok azı bilebilirdi onların ders diye işlediği bu muzip çocuğun,hakkında onlara öğretilebilecek herşeyin çok daha fazlasını yaşayıp hissettiğini..Öyle ki onların''Hocam''diye hitap ettiği adamların da,onlar gibi oldukları dönemi görmüştüm...
Sizlerin hayatı bir çizgide ilerliyorsa benimki paralel barda,theraband'ın kıvrımlarında,muayene sedyesine serili havlunun yırtıklarında..Ve en çok da uzun,dar ve bi'o kadar kalabalık,nefes almak imkansız olan o hastane koridorlarında,yerdeki döşeme bağlantılarının üzerinden tak tak geçerken üzerine neredeyse kör edici floresan ışıkları vuran sedyedeki hasta gibi ilerliyor...
Sahiden çok güzel bir hayatım var be benim,buralara ve nice kitaplara,filmlere sığdırılamayacak bir hayat,üstelik daha 15'nci senemde...
Sinemacılıkla biraz ilgilenenler anlayacaktır ne demek istediğimi;
Sıradan bir insanın hayatı mı tutar sizin sektörde,yoksa daha ötesinin mi?..Yaa işte öyle,kimsenin hayatı boyunca hissedemeyeceklerini hissettim belki de,''Benim!''diyeninin tahammül edemeyeceği türlü badire..Ama güzel böyle,özel;tıpkı bir film gibi,''Boşuna yaşamamışım,boşuna da ölmeyeceğim''diyor insan..Yaşıma rağmen türlü tecrübe/deneyim edindim çünkü bu sayede...
Ben bir prematüre..
Serebral Palsi hastası..
Alptuğ DAĞ