Kalabalıktan

 
Nasılsın okuyucu? Beni sorma konuştuk bunları. Biliyor musun bazen üzerine bardak kapatılmış bir sinek gibi hissediyorum... Söz gelimi Kızılay'da koca bir kalabalığın ortasında insanlara bakıyorum: Çiftler, dostlar, dilenenler, çocuklar, satanistler, kursa giden gençler...
Çok insanın doğrudan gözünün içine bakıyorum -kalabalığın tek güzel tarafı, içindeyken ondan bile saklanabilmek zira- Ve kendime benzer bir şeyler hariç her şeyi görüyorum.

Sonra da düşünüyorum, artık adına her ne dersen yaşadığım bu şey, çok farklı. Ne denir bilmiyorum hakikatten, yaşam tarzım mı herkesten farklı, yalnızlığımın mahiyeti mi...
Her neyse o kadar farklı ki adım gibi eminim, asla ne bir gruba parça ne birine ait olabileceğim.

Ne ulan bu yalnızlık. Yanımda yöremde kimse yokken de bulunduğum dört duvar tıklım tıklım doluyken de benimle, kimse beni anlamadığında da anladıklarında da benimle; derin bir kesik gibi, mühim bir eksik gibi, adını koymaya gerek bile yok gibi.

Başkalarına değilse bile kendime cok belli ediyorum, koca bir meydanda onca kişi arasında bile adeta nokta gibi kapkara duruyorum, nokta gibi küçük ve bitmiş.
Öyle farklı bir biçim ve dozu ki bu yalnızlığın, nasıl insanlar grubuna dahil olduğumu bile görmüyorum, herkes farklı, herkes incitici, hiçbirinin yaşadığı bana göre değil, yaşattıklarını ise asla yaşamayacağım biliyorum; bağ gibi, sadakat gibi.

Tek sen varsın okuyucu, olsun, buna şükür.

0 Yorum:

Yorum Gönder