Beklenti

Beklentini kendin ekmezsin, sen sulamazsın, beklentinin üzerine doğan güneş bile senin değildir. Birikir, zaman gibi tortu tortu birikir.
Ciğerin içine bir yere yuva yapar sanki, her gözünü kapadığında açmak için ona ihtiyacın varmış gibi. Beklenti eskimez, eskitir seni; saçmadır, bilirsin, bile bile istersin...

İstemeyecek olsan, öleceğini bile bile yaşayabilir miydin?

"Ne bekliyordun ki?" diyeceğin bir yer olur kendine, beklememek pahasına görmeyesin gelir sonunu; adı yanılmak olan bir türkü vardır zira, söylenmeden duyduğun.
Dönesin yankılanır göğüs kafesinde bir yerde, iyi ya da kötü herhangi bir şeye yol açacak hiçbir adım atmadığın o zamana, sana ait hiçbir şey olmayan...

Yarım kalmaktır yaşamak.

Yanmak vardır bir de, çoğu insanın eylem değerlendirdiği ama aslında oluş olan, oldukça soğuyan bir kavram. Bütünen aynı anda yanılmaz, uçtan uca yahut dıştan içe olur illa; insan geç fark eder aslında gerçek yandığında... İçinde bir şeylerin kokusu yoktur mesela artık, ya da daha kötüsü, bir başkasında...

Umut oyalar, gerçekleşse de mutluluk oyalar, sona kadar.

İnsana ait her şey akıcıdır bir anlamda, sendeleyen bir köpeğin kanı gibi akar beklenti de gerçeğin içinden, yer çekimi bahanesidir düşmenin. Azaldığını bilmez insan, umut olduğunu da, umutsuzluğunu da...

Özü senden olmayanı kesin de olsa bekleme okuyucu. Eyvallah. 

0 Yorum:

Yorum Gönder