Inception Film Değerlendirmesi

Film değerlendirmesi serimizin ilk konusuna hoşgeldiniz...

Inception (Başlangıç) ile başlamak istedim çünkü bugün bana zınk diye "Hangi filmi tavsiye edersin?" deseler verebileceğim muhtemel cevaptır kendisi, klişe ama öyle, peki onu öyle yapan ne mi? Gelin birlikte bakalım.

Yaygın film eleştiri kültüründe olduğu şekilde ekibi övmeyeceğim, yönetmen zaten Memento'nun yönetmeni, oyuncular desen başarısı yadsınamaz kişiler, soundtrackler desen Hans Zimmer'i görür görmez, duymadan ikna oluyorsun. Bu filmde başka bir şey var, evet bu filmde garip bir şekilde kült bir etki var.

Esasen psikolojik mi, psikolojik gerilim mi yoksa yekten bilimkurgu mu kestiremediğim, açıkçası kestirmeyi de arzu etmediğim bir film olan Başlangıç, "rüyaya girmek" kısmını saymazsak aslında üstün bir gerçekliği yansıtıyor, neticede her gece yattığımıza başımıza gelen bir şey var: Rüya.
Filmin omurgasını oluşturan "Rüya İçinde Rüya" kavramı aslında bizler için de yabancı değil, pek çoğumuz rüyada uykudan uyandığımızı vs. görmüşüzdür, bu husustan ötürü filmin biraz tüyler ürpertip biraz "Lan acaba?" dedirtirken bizleri etkilememesi ise elde değil, kaldı ki finalinde yaşanan o "Ulan yoksa?" tabir edebileceğimiz ve benim gibi filmi defalarca izlemiş kimselerin takıntısı haline gelebilen muallak durum bunu tek başına kanıtlar. Filmin metafizik yanından daha fazla bahsedip tat kaçırmaktansa biraz da psikolojisine değinelim...

Film bizlere muhteşem bir fikri sunuyor: Her şeyiyle kontrolümüz altında olan bir dünya, tek sorun ise bu dünyanın gerçek olmaması. Filmde bu sorunun yarattığı yıkım, ana karakterimizin eşi aracılığıyla önce bir gizem şeklinde, ardından ise alenen sunuluyor ve tüm bunlar olurken izleyicinin aklında tek bir soru: Ben hangisini seçerdim? Kaldı ki filmin kırılma noktasını oluşturanlar ise oldukça zarif detaylar: Totemler. Totemlerin varlığı gerçek ile rüya arasında bir ayrım yapabilmek için tek olanak iken, filmin sonunda da görüleceği üzere işleri sarpa saran yine bizzat onlar oluyor. Bu noktada filmin en başarılı yönü sanıldığı üzere insana bir anlığına kendi yaşadığı gerçekliği sorgulatması değil, bunu Matrix de, Truman Show da yaptı zaten; bu filmi diğerlerinden ayrı tutan en önemli nokta, böyle bir çelişki içerisine düşen insanın durumunu, özellikle de bir ölümü kullanarak, üstüne üstlük iki taraflı anlatması: Bu ikilemde gerçek-rüya ayrımını kaybetmiş kadının intiharı ve intihar sonucunda, henüz gerçek-rüya ayrımını ustalıkla yapabilen eşinin dahi çocukları, ölen eşi vs. için yer yer, gizliden gizliye bu ayrımı yok etme isteği ve de kendi mantığı ile çelişmesi, tüm bunların neticesinde ise bilinçaltının neredeyse ayrı bir benlik olarak dile gelebiliyor olması ve bunun ise filmin bize sunduğu o muhteşem fikirle çelişmesi. Gerçi sonuncuda o denli şaşılacak bir durum yok, neticede gerçek hayatta da vicdan yahut pişmanlıklar aynı görevi üstleniyor diyebiliriz.

Her filmin bir mesajı olmalıdır gibi bir düşünceye karşıyım ancak her filmin bir anlattığı vardır, bu film ise dikkat çektiklerinden çok daha başka fakat belki de gerçek hayatta daha önemli bir şeyi bize bütün karakterlerin üzerinde ayrı ayrı ve sessizce çağrıştırıyor, iki çok büyük sorunun sonsuz cevabını: Bir fikir nasıl oluşur ve nasıl benimsenir?
Ekibe sonradan katılan kızcağız aslında bu soruların cevabının en açık yansıtıldığı karakter olsa da, milyarder adam (isim kullanmak istemiyorum, böyle daha samimi) ile başlayan "müşteri" karakterleri de, aksiyon ögesi ile birleşim göstererek aynı etkiyi sağlayabiliyor. Bana sorarsanız bu filmin asıl mesajı yekten fikirdir; bir fikrin kendi fikrimiz olduğundan emin olmak, kendi fikrimize sahip çıkmak, bir fikri benimsememizde geçerli olan durumlar, tabiatımız gereği güzel olan bir yalana inanma açlığımız ve onun yalanlığının bilincinde oluşumuza karşı oluşturduğumuz gayrıihtiyari direnç... Velhasıl Christoper Nolan bu filmi çekmek yerine bir cümle kuracak olsaydı muhtemelen "Bizi biz yapıp bizden ayıran tek şey var diye insanız: Fikir." falan derdi herhalde lakin film çektiği daha iyi olmuş tabii, ona lafım yok. Özellikle de o dönen koridor falan, baya özel emekler harcanmış.

Özetle: Pişman olunmayacak bir film, mükemmel değil elbette ama bu filmi olumsuz yönde eleştirmenin de hayli güç olduğunu söylemek lazım. Belki biraz uzun ama anca işte.

0 Yorum:

Yorum Gönder