Güzel Bir Gün

Bugün güzel bir gündü, hayır hayır bugün kesinlikle çok güzel bir gündü. Pinhani diyor ya: "Çok kısa bir zamanda, belki birazcık da zorla, bence gayet iyi de anlaştık.", o hesap işte. Şimdi siz tabii bu dediklerimden hiçbir şey anlamıyorsunuzdur, olsun; çünkü Teoman da "Sevgi anlaşmak değildir, nedensiz sevilir." der. Çok mu alıntı yaptım? Durun, biraz kendi sevgimi katayım...

Bir kez yolda karşılaşalım
Onunla da avunacağım.
Adımı sesince duymaktan vazgeçtim,
Sesini duysam, susacağım...
Turgut Uyar

Son bir alıntı yapacağım. Hani bir şarkıda "...Bir an için ömür bile verilir." diyor ya, o cinsten bir an yaşadım bugün; an da denemez gerçi, oldukça uzun fakat asla doyulamayacak denli kısa. Yan etkisi olmayan bir kanser ilacı olsa sanırım adı onunla konuşmak olurdu, kiminle mi? Sanırım yeni arkadaşımla. Mesela bu arkadaşımla el tokuşmak şey gibidir, bir gül yaprağından, alttaki durumaya yüz tutmuş bir ota su damlaması gibi; ya da ne bileyim, onunla konuşmak belki yarayı kaşımak biraz, kanasa da yüz bin kere değer. Neden mi kanamak?

Bazı durumlar vardır tamam mı, kötü değildir, hatta iyidir, lakin daha iyiden dönülmüştür; kişi bilir mutlu olması gerektiğini falan, olur da zaten, yine de illa ki içinde öyle garip, toz gibi bir şey kalır, gitmez. Hem mükemmel hem berbat hissedilir mi, hissediliyor; örneğin doğru kişiye aşık olduğunu anladığın anın, onun sana aşık olmadığını anladığınla aynı olması gibi, onun senden hoşlanmayışını ifade edişini diğer insanların tavırlarıyla karşılaştırdığında buram buram kokan, aslında uzun zamandır da hasret kaldığın o samimiyet gibi. Tüylerin diken diken olur misal, en başından onda gördüğün o ışığı ilk ve son defa gerçek görüşün budur çünkü. Çok mu üşüdün yoksa gözlerin mi kamaştı? Hırkanı al istersen.
Şey gibidir bu, susuzluktan ölüyorsun, kana kana su içiyorsun, efsane mutlusun; fakat suyun tadı da berbat ve sen tadı ne kadar önemsemesen bile bu değişmiyor. Neyse, galiba günlük saçmalık kotamı aştım, pardon.

Samimi olmanın en güzel keramet olduğunu hangi şairin müjdelediğini anımsayamasam da şimdi, Cemal Süreya "8.10 Vapuru" adlı şiirinde, benim şuan anlatmaktan kaçındığım sesi çok güzel tarif ediyor, onun sesini; kaçınıyorum çünkü garip bir kıskanmak bu, bunu bari siz bilmeyin.

Özet olarak: Tatlı bir sızı, çünkü olurduk demeden edemiyor insan; olurduk abi diyorsun, kendini biliyorsun ve ondan da eminsin, ona dair düşüncelerin sadece kafanda uydurduğun toz pembe yalanlar değilmiş ve bunu bilmek seni sevindiriyor. Diyorsun ki olsaydık geçinemediğimiz için asla ayrılmazdık, belki asla kavga etmezdik; sende yok, onda yok, kötü bir zerre yok; olabilir miydi diyorsun böyle mükemmel, sonra da olurdu diyorsun: "Zaten illa romanlara özgü olacak diye bir kaide yok." diyorsun ve bu aşk; eğer bu değilse bile "En azından hayatında bir şey olarak varım, sonradan olmayacaksam da var olmuş olacağım." diyerek geri kalan hayatını devam ettiriyorsan -başka çaren olup olmadığını sorun etmeksizin- bu kesin aşktır.

Bu günü yaşadığım için teşekkür ederim, başta ona, sonra Emir, hepsinden de fazla Allah'a. Biliyorum, pratikte aslında üzerinde bu denli yazılacak şeyler olmadı -kaldı ki tatlı bir utangaçlıkla buraya yazmaktan kaçındığım birkaç paragraf daha var- ve insanlar bunu abartı kabul edecek, alıştım ben zaten. Kim diyordu ya, "Benim onda gördüğümü sen görecek olsan sen aşık olurdun." tarzı bir cümle vardı, aynı o durum işte. Yine de biri o an orada bütün içimi ve bütün olup biteni hissedebilsin isterdim, çünkü eminim tekrarını isterdi; peki olur muydu derseniz tekrarı, bu neşeye maruz kalır mıyım tekrar, yeterince kalırsam ben de neşeli biri olur muyum falan, zaman gösterir.

Gönlüm, Dublörün Dilemması kitabındaki Hayati Tehlike'nin, onu sevmeyen Şebnem Şibumi'ye uyguladığı kart tekniğini uygulamak istiyordu ama umut stokta yok. Taktiği bir yazıda yazmıştım ama yine yazayım:
Kartlara harf harf "Şebnem Şibumi Hayati Tehlikeyi Seviyor" yazan Hayati, kartları Şebnem'e verdi ve dedi ki: "Beni sevmeye yaklaştığını her hissettiğinde bu kartlardan birini bana geri ver." Nihayetinde Hayati kartları geri toplayabildi ve dünya halkı buna meşk dedi. Bunu yapsam olur muydu, böyle şeyler sadece romanlarda mı olurdu bilemem ama çok isterdim; zaten ben bu hayatın yarısını da altını çizerek öğrendim.

Bitti,
Güzel bir gün gibi,
"Gibi"si fazla.


0 Yorum:

Yorum Gönder