Zaman durur Gözyaşları büyük gelir Bilemediğin iklimlerin arasında Öylece yalnız Sanki mağrurluğunu bir bitkiden alır gibi Dokunur kapı tokmağına Henüz beklemedim Dogmaya merhem Sümbüller açsın Suskunluk kuru ve cazip Birden Göçebe teçhizatlarca Fiyongu ellerinin Bağdat'tan ayrı ve pek çok Kızıl birer meşrubat Aşık olmanın kırılma indisi,az yoğun-çok yoğun hesabı Asrın kalifiyeden hariç En güzel nida demeye dilim Kalmaz ola geri Alacak öte berim Gün yüzü süre Canda bu hal bulunmasa... Kırk gecikmeden mensup Arzuhalini yatır dovün Hizalı kuşlar ve polivinilklorür Asabım öğür benliğince Gülü ve gürzü, Aynı bacının fuları Tek yekün Dün Kışmet değilmiş üşüdüm Lazım gelen hicranı Kaptıran somut görü Maksudiyetinde yatan mahçup Gözlerini dinlendiren perişan Desen Belkim ketun He razıydın kesin Ne verecek,gönül mü Dümen yandı gidiyor balık Başka buhara Tersi gerin istidada Hür meşk bedevidir İlmihalinde sevda,gözlerinden bellidir...
Sezen ablanın(ablalık bir yaş da yok aramızda ama)şarkısındaki gibi uzak geliyor artık,yaşamak,hayat,hissetmek,teveccüh... Uzak anladın mı?Olmaza olmaz diyorsun bir yerden sonra,sözde mantık adı altında yalnızca umut etmeyi kesiyorsun;mantık budalası bir yetişkinin hayallerinin peşinden giden bir çocuğa yenik düşmesi vardır ya,işte sanırım ben artık biraz biraz yetişkinim ve ona yenik düşmüş olabilirim.Bu bizatihi demektir ki;o heyecanlı ve hayalleri olan dünya tatlısı bir çocuk,bense onun hayallerinden biri olmadığına kendini ikna etmiş,"mantıklı"denilen türden davranmaya bir marifet gibi bakmamasına hatta nefret etmesine rağmen öyle yapmak zorunda hisseden aptal bir yetişkin.Ona sevdiğimi söyleyemem,oysa inanır mısınız daha saatler önce aklımdan "Seven sevdiğini söyleyecek arkadaş,kimse seveniyle geçirmediği anların kahrını çekmek durumunda değil" benzeri bir cümle basıp gitti... Tabi bu ihtimal dışı,ancak bir fantezi;neymiş efendim ona sevdiğimi itiraf edecekmişim de o da dönüp bunu beklediğini söyleyecekmiş.Üzgünüm ama hayat bu kadar güzel değil işte,emin olmasam da,ondan bunu beklemesem de söylediğimde gidecek biliyorum.Emin olmaksızın bilmek diye bir şey var inanın,aşkta var;çünküsü herkes gitti anladınız mı,iyisi-kötüsü,seveni-sevmeyeni,vesairesi.Ve insanlar gidince "biz bize" kalacağımız bir bizlik de kalmadı,neredeyse artık yalnızlık bile yok da ben var;bencil yahut egoist falan değilim,bu halihazırda gözlerinizle gördüğünüz,tamamen hayatın beni itmesiyle oluşmuş bir kendindelik hali.Kendimdeyim yani,bilincim açık,gözlerim açık,parmaklarım hala klavyede,düşündüğüm pek çok şey ve kişi mevcut,kalbim hala atıyor zannedersem... Değin böyle mi gidecek sonsuza,kesinmiş gibi endişe edilerek;tek ben değilim ne yazık ki,yani bu dünyada bu şeye sahip tek kişinin ben olduğunu bilseydim çok daha güzel olurdu ama değilim,bunu da çok güzel bir şey olduğu için değil,ben çok fedakar olduğum için söylüyorum.Daha bu sabah aynı şeyleri yakın bir arkadaşımdan duydum,bir şey diyemedim;beni bilen bilir zaten yıllardır aynı terane,bir şekilde bilirdim yine uygun olmayı ama tüm bunları daha yeni yeni tadanlar oldukça içim acıyor yalan yok... Güvenememek,biliyor gibi olmak,istemek ama heves duymamak gibi zehir zıkkım bir şey sevgiye karşı;bunun adı mahrem ve mahrumiyet,bunun adı düşkünlük... Ona "Ve sanırım şimdi daha iyi anladın ona neden asla söylemeyeceğimi" demek durumunda kaldım,işin garibi bunu söylerken kendi söylediğimden de korktum biraz;biraz bu gerçek olacak diye diretirken mantık adında bir öfkeyle,biraz da gerçek olmamasını gerektirecek bir durum ortaya çıksa diye dilendim açıkça.Yaşadığımız bu şey hayat olunca işte,sırf onu yaşadığımız için ondan bir şeyler beklemeyi hak görüyoruz,haklıyız da zaten.Şuncacık bebek bile bekler,kazık kadar adam beklemiş çok mu,sonuç olarak beklemek işte,öyle.... Kimin için olduğundan emin değilim ama ya benim,ya onun,ya onu seven birinin,belki de bu seçeneklerden birkaçının,yahut hepsinin iyiliği için susmam gerekmiş gibi işte,içimde tutmalıymışım gibi;sadece iyilik için bile değil,aramızdaki şey halen daha çözemedim ama her ne ise,onun da akıbeti için;aşk doğacak diye onu öldürürüz çünkü,sonra aşk da doğmayıverir,kendi gemimizi yaktığımızla kalırız sade.İçinde tutmayacaksın,içinde tutmak kötü biliyorum,hiçbir şeyi daha iyiye götüremez bunu da biliyorum;lakin bu durum az daha farklı gibi,bu defa gerçekten gerekiyormuş gibi,bu defa kahramanlık buymuş ve içimdeki kahramanı zaptedemeyecekmişim gibi... Amaan,neyin kahramanlığıysa bu;sevdiğime sevdiğimi söyleyememekle neyi kurtarmayı düşünüyorsam sanki,bunlar da kendimi avutmak için uzata uzata bitiremediğim basit avuntular işte,çünkü bu yazı bittiğinde de benim için hiç bir şey değişmemiş olacak... Ne anlamı var öyleyse?bitsin madem, İşte bitti...
"Git" işte,üç harf tek kelime."Git" demek öyle dizi filmde yansıttıkları kadar da zor değildir ha sevdiğine falan,bir çırpıdır;denir,biter,hatta bazen tavır bunu sürdürür ki zor olanı da dedikten sonradır,denenden dönmek.Dönmek dediysem yemin değil ya tabi dönersin elinde sonunda;buranın zoru dediğim,git demenin sebeplerinden o "git"i gidene değin tutmaktır.Varsay sen ölüm kussaydın ey insanoğlu,insankızına dönüp de "kal","gel" der miydin mesela;demezdin abim,demezdin emin ol,hatta tereddütsüz bir "git"in içine sığınıp saklardın çaresizliğini,üstüne ütlük vahim bir klişe olaraktan da senden nefret edebilmesi mümkünse bunun her şeyi kolaylaştıracağını düşünürdün,ben de,sen de,o da bire bir bunu yapardık...
O kızçeyi varsayalım şimdi,ölmeyi mi incinmeyi mi hak ederdi,tabi ki de hiçbirini.Peki ya hangisini seçerdi?İşte bunu ona soramazken gösterilen cesaretsizlik tek bir kelimeyle ona karşı dile getirilirse bunun adı "git"tir,bu denli basit ve karmaşık.Birine her ikisini de hiç yakıştıramadığın ve ikisine de sebep olacağın iki boktan ihtimali sunman gerekmesi,"git" demekse pisliğin biri gözükecek olmaya,canını yakacak olmaya rağmen hala her şeyiyle en iyi seçenek dimi?Kompleks düşünütsün çünkü,geceleri uyuyamazsın sızarsın,gündüzleriyse gözlerin açıktır ama anlamazsın;oysa dışardan bakar doğal olarak,bilmez-etmez,basit düşünür ve bu bağlamda suçlu sensindir;durup dururken izahı bilem olmayan kupkuru bir adet"Git".Çok kez şahit oldum,masallarda kullanılan denli imkansız tesadüf ve vedsireler hayatta hep vat,inanılmamızı da zorlaştırıyorlar;yalansa da biz sadece iyi kalpli yalancı,hatta yabancılarız...
Ha bir açıdan da hakarettir bak bu,mantıklı;aşk için kendisi göze alıp da karşısındakinin alıp alamayacağına tereddüt etmektir belki de bir nebze."Ben senin için ölürüm tabi ama sen benim için ölmeye hevesli misin bilemedim söyleyemedim."dir işte bu;hadi bu ihtimalden de bir şekilde yırtabildin diyelim,kişiyi kendin gibi düşündüğünde,onu ölmektense sensiz yaşamaya mahkum ederek bir nevi cezalandırmaktır bu;sen olsan düşünmezsin çünkü delikanı,biliyoruz,sen onsuz duramazsın ölürsün ama ondan bunu becerebilmesini beklersen inan bana da bir bencillik,hatta daliskasıdır tabiri caizse.Kendini ondan ayrı bırakmanın yanı sıra onu kıskanmamak gibi olduğu için bile bencilliktir...
Yahu bak mesela bu yazının yazanı benim,ama ikinci paragrafta taraf değiştirdim."Sen git" diyecektim koçum ama eğri doğru biraz düşününce de birinin sana durup dururken git demesinde dahi bir mantık aranabilir(suçu kendinde aramak gibi(,lakin biri sorgusuz sualsiz gittiğinde onun ancak suratına tükürülür.Böyle iyi be masum bir amaçla yola çıkıp buna mahsur kalmanın acizliğinden söz ederdim fakat şu ana kadar incelediğimiz tüm ihtimaller fiyasko.Kaldı ki bu örnek ölüm bile olsa buna benzer irili ufaklı pek çok sıradan örnek var...
Farkındayım burası benim mekanım ama ben gitmeliyim sanırım,neticesi olmayan bir durumu izah etmek için bu denli çırpınıp durmam bunun için en mantıklı sebep sanırsam...
Bu arada şu "Sevdanı içine göm de kahraman ol" temalı herhangi fiil ve fikir tamamen yalan-dolan.Git diyeceksin,kal diyeceksin,hatta alakasız bir "Ne içersin?" dahi olsun diyeceksin ama susmayacaksın,kimse susmayı hak etmez çünkü ama daha da ötesinde;susmak suç bastırmak,bazen de suç atmaktır,bunu da hiç bir şeyden haberi olmayan birine niçin olursa olsun yapmak,kusura bakmayın ama bariz hayvanlıktır,bunu yapacaksanız gidin işte;suskunlukla kendi derin düşünceleriniz gibi başka düşüncelere onu da sevk etmek bencilliğidir çünkü bu da...
En iyisi anlatmak,çünkü seven asla kabullenemezken hep saygı duyar;hangisi ağır basarsa bassın,onunla gelir;zira ölümden sonra en büyük gelen gitmek sevgiliye gitmektir,huyuna-suyuna mesela...
Hayat... Kısa,hayret verici,merak uyandırıcı,anlamlı-anlamsız,umutlu-umutsuz,ölümlü-ölümcül,iyi-kötü. Yani yarın yok diye düşündüm de,yarının son günüm olduğunu;bunu yarına bel bağlayarak değil tüm yarınlar için düşündüm.Nazım'ın dizeleri gibi ölümü düşünerek anlık bir çıldırmaydı bu,herkesin hayatında çoğu kez vakıf olduğu,gerekliliği şuraya dursun lakin neredeyse sıradan bir şey,ki dikkatinizi çekerim bahsettiğimiz şey ölüm... Bunun yanında yarına,Allah'ın cumartesisine bile okul koymuşlar aklınca ölümsüzler;belki de daha önce sittin defa teşebbüs ettiğim bir düşünce kalıbı bu yüzden bugün aklıma geldi.Sınavda birinci oldun,bunun için çok çalışmıştın,kimsenin yapmadığını yapmıştın ama taak!..Yoksun artık;hepsi de yok yereymiş bak,sana hakkını kim verecek?dur ben söyliyim,bırak hakkını vermeyi,eğer böyle bir hakkın,yahut boşa giden bir şeylerin olduğunu düşünen,bunun farkında olan tek kişi olsun varsa kendini şanslı saymalısın.Belki sınav örneği vesaire şuan aklımdan geçeni algılatmaya yetemeyecek denli basit kalmıştır,ama bu düzen her şeyde böyle.Aferin demezler ölüye,şehide bile demiyorlar artık anlasana.. Ölüm başarıyı örter,çabayı,hatta kimi zaman emeği bile,oysa sevgi,yahut anı...Yine aynı yerden örnek vereyim,bugün yarın da sınav olduğundan gün boyu ders çalışmasaydım belki de unutulmaz bir gün yaşayabilir,daha da önemlisi yaşatabilirdim(ders çalışmasaydım mutlaka benzersiz bir gün geçirirdim demiyorum,bilakis eminim geçirmezdim,lakin konu bu değil)Bu arada çalışmaya kimse zorlamadı beni(o da sadece fiilen),dünya artık öyle bir yöne gidiyor ki size komut vermek yerine sizden istediklerini birer değermiş gibi sunuyorlar;onlar gibi olup istedikleri şeyleri onlar kadar isteyin,bunun için hunharca çaba sarf edin ama onlar hiç bir şey yapmasın,her şey son bulduğunda ise istediklerini onlara sunun ve kendinizi bununla tatmin olmuş hissedin,tam anlamıyla bir evcil hayvan gibi... "Konuyu nereye bağladın,ne alaka?!" demeniz gerekti tam burada,sorguladıysanız ne mutlu.Unutmadan izah edeyim;senin ömrünün yeni cağı da göz önünde bulundurursak okul öncesi falan filan derken en aşağı 18 senesi boyunca didinip girip giremeyeceğin,girsen de maaşı belli olmayan,olsa da umduğun gibi gitmeme olasılığı her zaman için en az yüzde elli olan iş,sence bu iş gerçekten tatmin eder mi seni?ya da daha doğru bir biçimde sorayım;gerçekten seni mi tatmin eder yoksa bir üssün yahut onun da bilmem kaç kademe üstünü mü?Ve dur sen bana cevabı vermeden önce beş kelime edeyim;üst diye bir şey yok!Ne üst var ne de en tepe,ama herkes birbirini tepiklemekle meşgul orası doğru.Dilersen olaya biraz daha farklı yaklaşalım,şu kast sistemi denen zımbırtı,hatta biraz daha derine inmek gerekirse reenkarnasyon bile(ama inmeyeceğim),bunu da geç imrendirmeye yönelik türlü çaba,alengirli reklamlar,şaşalı mekanlar,cafcaflı sözler... Tüm bunlar size birer değer gibi empoze ettikleri şeyleri yaparsanız başınıza gelecekler değil,aslında bunlara harcadığınız güzel zamanlar;en iyi diye bir şey yok dostum,iyi diye de bir tek insanlıktan söz edebilirdik ama bilmem iyi insan kaldı mı geriye... Ve sözün özü dostum,bir işe yaramayacak,sadece okunmakla kalacak da olsa ben gecenin on ikisinde üşenmeyip bu kadar şey düşünüp yazmakla iyi bir şey yaptım,belki de yarın gideceğim okulda geçireceğim bilmem kaç saatten daha verimli;tabi bu da verim algınıza göre değişir,neyi işe yaramaz gördüğünüz,daha çok da neyi işe yaramaz gösterdikleriyle alakalı bu;sırf bu yüzdendir ki aynı zekaya sahip olduğumuz çoğu insan bu yazıyı da,sanatı da,bilmem neyi de işe yaramaz görecek çünkü oturup düşünmeyecek;neden?Çünkü onun daha önemli işleri var,ders çalışıp uzaya gidecek,ben gibi boş değil herkes... Tamam herkesi bir yana bırakalım,bana sözde bir değer için feragat ettiğim(fakat aslında sahte karşılıklara,karşılıksız olarak her kim bilmiyorum ama birilerine sunduğum)sevdiklerimle geçireceğim zamanı kim verecek bana?Allah tabi,nihayetinde o;zaten o olmasa çekilecek yer değil.Kısa bir şeye daha değinip güya sorumluluklarıma geri döneceğim;yıllarca okuyup meslek sahibi olunca da mesleğine senelerini adamış birkaç öğretmenim,sekizde yedi buçuk kusurlu,tabiri caizse(öyle tabi ki de) her haltı yemiş kimi kimselere,benim hakkım söz konusuyken dahi göz göre göre,tek,ufacık bir ceza veremedi,tek yapabildiği şey uzlaşmaya gitmek oldu ve bunun türkçesi "Hiç bir şey olmamış gibi,olan bana oldu"... Sözde makam,mevki,her şey onlarken kıllarını olsun kıpırdatamadılar;bu boşa gitmişliktir işte,bundan söz ediyordum... Hayat,boşa da doluya da aynı hayat...
Merhaba canım(a'yı uzatırcasına) insanlar,bugün size birkaç şeyden bahsetmem lazım gelir,gelmese de bahsedeceğim... İnsanlarla sorunum yoktur,çocukları çok severim mesela.Yani ben öyle durduk yere bir şey yapacak biri değilim,hafif deliliklerim yok mudur desem herkes kadar;lakin bu ara kötü biri gibi lanse ediliyorum,biraz da kendi beceriksizliğimden,öfkemi kontrol edemeyişimden.Öfke kontrolü problemim falan yok ha,taa ki bardak taşıncaya kadar(oysa benim bardağım herhangi bir insanınkinden çok daha hacimlidir) Babamla bir anımız vardır hiç unutmam,bir gün Sabri Tuncer'in önünde durduğumuzda kapıyı kilitlemişti,neden böyle yaptığını sorduğumdaysa geçen tipe bakıp "Çakal gibi bakıyor" demişti,nereden anladığımı sorduğumda benim de anlayacağımı söylemişti.İşte ben onu anlıyorum... Gayet açık ve net iddia ediyorum ki kimin ne halt olduğunu o ortamdaki yaşca büyüklerimden de daha iyi biliyorum,o kişilerle hiç sorunumuz olmasa bile farzımahal,yine de tüm bunlar benim vicdanımı,midemi bulandırıyor;çünkü onlar orada değilken ben oradaydım,onlar o kadar umamazken ben tanıktım... En dumur olduğum şeydir zaten,biriyle bir ortama tıkılıp o kişiyle sükunet içerisinde olmanın istenmesi yahut buna mecbur tutulmak;ulan madem hayatım için oradayım,şerefsizle arama bir şey koyacağım ki insanlığımdan sapmayayım;annem var ya annem,daha dün o bile dedi "Onlar senin arkadaşın",yahu bir gidin arkadaşımı bari ben seçeyim.İnanın bana ben çok çaba harcadım,ama karşı taraf insan değil;duygusuz,ruhsuz,vicdansız,insaniyetsiz,anca kendi mevzularında biraz insan gibi;Allah rızası için bana böyleleriyle bir ilişki/iletişim içinde olmam için emrivaki yapmayın,bunu başarmak için adım atmayacağımı da unutmayn... Ama ah ah,ben kendime son damlada bile olsa yenik düşmeyecektim,öfkelenince onların da eline malzeme oldu,masum tarafken onlar kadar olmasa da suçlu oldum..Ha ama yargılanmadım,hele bir yargılansaydım zaten... Valla ister inanın ister inanmayın,şu gün kimin neye inandığı zerre umurumda değil;lakin ben öyle öfkeli,barut fıçısı bir adam değilim.Ben çok iyi bir insandım,cidden bir melektim;hala da öyleyim,belki bugün ve önceden de ağır küfürler ettim lakin küfrün içeriğinden olmasa bile,edişimden ettirenden ve sebebinden ötürü zerre pişman değilim,kaldı ki ilk küfrümü de ben okulda öğrendim,yine böyle tiplerden... Farklı olurdu anlatabiliyor muyum,daha saygılı,duygulu,duyarlı,hoşgörülü,akıllı,vicdanlı,merhametli,kısacası düzgün insanlardan oluşan bir toplumun içinde olsaydım çok daha iyi biri olabilirdim,şimdiyse sadece inadımın yettiği kadar iyiyim yazık ki;suçlusu da asla ama asla ben değilim,öyle biline... Benim anlaşma sorunum falan yok ha öyle düşünmeyin,yemin ederim senelerce sorun bendedir diye de öz eleştiri yaptım ama yok;neslim çirkin arkadaş benim,sadece neslim çirkin ve ben kendimi bir şeye dahil görme çabasında değilim çoğunluğun aksine.Babam geçen gün "Senin yaşıtlarınla geçinmeyi bilmen gerekir,ODTÜ'lüler senin arkadaşın değil" demişti ya yanılmış,babam vallahi benim bir şey bilmem gerekmiyor be,ben doğru yerdeyim... Şimdiyse kimse ciğeri beş para etmez çakallar için benden meleklik beklemesin bu arada;ha suçlayan da suçlasın,ben doğru olanı yaptım,sonuna kadar da kendi arkamdayım.İleri gitmedim mi gittim,ama ondan da bi'zahmet beni ileri gitmeye sürükleyen ve bunu engellemeyen her türlü etken utansın,çünkü o çakal bakışlı serseriden bile ben özür diledim;oysa beklediğim davranışı sergiledi,lamı cimi kem küm zar zor özür diledi... Ha bakın bir de şu var ki ben şaka kaldıramıyormuş konumuna düştüm(oysa ki "Yapmayın!" dediğimde "Uğraşmayın ya çocukla" diye pis pis gülen aşağılıklar da bunlardı),herhangi bir insana kıyasla geç bile kapıldığım öfkeme bu da eklenince bir çeşit haklı çıkma çabaları oldu;lakin yine aynı iddialı üslupla diyorum ki ben şakayla başka bir şeyi de,insanla iti de en iyi ayırt edecek kafadayım.Sadece öfke... Öfkemi tutamadım,bunu 3-4 aylık bir sürecin son iki haftasında falan yapamadım;yerimde olsaydınız her şeye rağmen bile haklı derdiniz ama neyse... Gelelim bunun nedenine;ben yıllardır kolay lokma bilindim,uğraşıldım,itildim-kakıldım,bilmem neler oldu lakin bir gıdım ses etmedim Allah yukarıda;bu defa düşündüm ya,ego olarak değil ama Alptuğ Dağ kolay lokma olamazdı,üç beş kendini bilmez yapacağını yapıp hiç bir şey olmadan gidememeliydi;korksunlar bile istemedim,canları yansın istedim,yalvarsınlar istedim evet;oysa zerre sadist değilim vallahi billahi tillahi.Ben senelerdir bunun gibi türlü eziyeti çekip kendimden ödün vermezken bunların eşek gibi sırıtıp zerre zahiyatsız çekip gidebilmesi kanıma dokundu,bunu her insan evladı anlar herhalde.Büyük resimde ben kazanıyorsam bile herkesin küçük resme bakmaktan bir hal olduğu bu boktan coğrafyada her daim haklı ve yenilen taraf olmak koydu... En ama en önemlisi de;bugün ben tek celsede özrümü dilerken yürekten pişmandım,ama onlar değildi,biliyorum... Şimdi isteyen benimle,isteyen değil,isteyen konuşur,isteyen ne halt ederse eder;laf anlatmaktan yoruldum artık,beni bilen biliyor,ben kendimi biliyorum,doğru yoldayım.Bu itleri dövsen de adam olmaz zaten,zihinleridir fikirleridir duygularıdır her şeyleri son derece kirli ve her ne hikmettir seneleridr kafam basmaz lakin bu onların sorunu bile olsa cefasını hep ben çekerim...Kafasını koparsan olan yine sana;müdüre falan da gidilmez,onların çocukluğuna verir pek de bir şey diyemez.Oysa ben diyorum ki bu bir mobbing'dir,bana karşı işlenmiş gerçek bir suç yani;sadece bıraktım artık bu işin peşini,devam etmez de sanırım.Bıraktım çünkü bu dünya adil değil,insanlar argümanları safsatalarla kendi lehine kullanmaktan başka bir şey yapamazken daha mobbing'in ne olduğundan dahi haberleri yok... Zerre kötü olan kim,ne varsa Allah bin türlü belasını versin;ben çok vermek isterdim,ama yoruldum.Şimdi size anlattım,rahatlamadım ama,yine yoruldum... Bu benim kavgam,insanlar gelip geçici;inşallah bu kavgayı bir gün ben kazanacağım ve o gün kibir deyin ne derseniz deyin,bana en ufak işi düşecek herkes kişiliğinden nasibini alacak;çıkartacağım hayatımdan kaba,ilkel,saldırgan herkesi,bütün iti,çakalı sinsiyi.Beni de kendilerine benzetiyorlar çünkü ve bu hoş değil... Onlarla onların dilinden başa çıkmaya çalışıp suçlanmak var ya,işte varsa onun da Allah belasını versin... Bu şarkının sözlerine dikkat bu arada...☺