Boşversene,benim hiç bir zaman bir kadının beni seveceğine inanmamıştım,bunu bugün daha iyi anladım;ilk aşkımda dahi,yalnız kuru bir umut(ki o da inan mecburen)Kim beni niçin sevsindi anlamam da zaten,hiç bir halt etmez o kara kuru hiçten cümleler için falan olsa olsa,yani mümkünse işte.Kendimi falan suçlamıyorum,kimseleri suçlamıyorum;sadece dile getirmek bu,dile getirmek... Alakası yok ama nicedir hayli sinirimi bozan,ne insan,ne namuslu,ne de şerefli ne bir şey olan adeta itin bilmem neresine sokulası tipler vardı;onları öldürmek,dövmek,sallandırmak,yakmak,eritmek gibi her şey aklımdan delicesine ve gerçeğe uygun planlarla geçti.Sonra bugün babam bana onları dövmeyi teklif ettiğinde sanki tüm bu düşünceler benim aklımdan geçmemiş gibi içimden "Bize yakışmaz" diye düşündüm... Bunu neden anlattın derseniz,bazen insan yapması gerekeni bütün yapmaması gerekenlere ulaşabilirken idrak ediyor;belki diyelim buna ama,belki bu dünyada beni sevmesi için sevmemesi gerekenleri sevmesi gereken saçma bir yarim vardır,lakin benden saçma olamaz elbet... En saçma bendim,bu hayatın en saçması bendim,günün birinde de,birin gününde de,vesaire;birini göreceksin,seveceksin,çaba sarf edeceksin,ondan da seni sevmesini bekleyemeyecek ve sadece umut edebileceksin,ona da hiç bir şey belli etmeyeceksin,yanacak mısın,kavrulacak mısın her ne zıkkımsa artık;günler böyle gidecek,belki günün birinde bir daha,hatta birkaç defa,belki de öleceksin,birkaç defa daha..Bulunduğum yerde biliyorsun,olmadığını ve olmayacağını emin emin yaşıyorsun;hala da hiç bir şeyden haberi olmuyor,ona eriyip bir şey yokmuş gibi yapıyorsun.En fenası o ki,her kadın gibi sıcak o,senin de bütün bu çıkışı olmayan ihtimalleri ezberlediğin noktada dahi işte o sıcaklık seni yine mecburi bir umuda sürüklüyor,olmasa yanmayacak is olacaksın çünkü artık,arkadaş kalamayacaksın,mahvedeceksin kendin gibi,kendini de çevirdiğin çöle bir onu ekleyeceksin şimdi.Bir dizide geçen laf şöyleydi;"Zaten sevda mezarlığımızda seni seviyorum diyemediklerimiz yatıyor be oğlum!"aha da o hesap işte... Aman ha şimdi günün birinde tüm bunları gülerek hatırlayacağım düşüncesini saavurmayın bana ki düşüp bayılmayayım öfkemsi bir şeyden;adını koyamadığım bir ilişkiyi paylaştığım insana onu sevdiğimden asla söz edemeyecekken ona olan sevgimden ve de başka pek çok şeyden ona olan bağlılığımı,arkadaşlığımı ya da her neyse işte onu muhafaza etmeliyim.Onu da kaybedemem çünkü,istemsiz sevdiklerimle arkadaş falan oldum ben istemsiz;elimde olmayan bir aşk yüzünden günün birinde hiç olmazsa dostluğu kaybedemem;daha önce kaybettim çünkü,dost da kaldım;ikisi de zordu çok,aklınız almazdı ve hala da almaz ve ben şu an birini yapmak zorundayım... Tüm bunlar sırf onu o gün gördüğün için,etkilendiğin,hoşlandığın yahut benzeri için,elinde olmadığı için;beni kendisine yalan söylemek zorunda bıraktığı için ondan özür dilerim,ona karşı bir şeyler hissettiğim için,zira okumayacak nasılsa.Günün birinde öğrenir belki,ama günün birinde...
Ne desem bilmem,koşturuyoruz işte herkes kadar,hasbelkader tutunduğumuz umutlar,inançlar,beklentiler falan fişmekan;bu heybet içinde akıldan geçen türlü düşünce ve kalpten bir kutudan çıkar gibi taşan türlü duygu da beraberinde.Yorgunluk?Yorgunuz ama geçeceğine itimadımız olması çığrımızdan çıkmamızı engelliyor.Keşke daha berrak olsaydı diyor insan,hayat,durumlar,yaşanılanlar,insanlar ve her ne kaldıysa bahsedilmedik.Diken üstü hissediyorum kendimi uzak yakın ihtimallerin bilinmezliğinden,yıpranmışlık diyemeyiz ki ben hala taze bir yüreğe sahibim ama,kutudaki sabır taşından aynı şekilde söz edemem... Bu durum var ya aynı şey gibi;sanki böyle birine falan aşıkmışım da hani,ona sormamışım ama aramız çok da iyiymiş zannedersem,bakarsın ben bunu ona söylesem o çekip gidecekmiş,malum ben de kaybetmek istemez ve anlarımızın tadını çıkarırmışım ama bir yandan da içimde tatlı bir burukluk hakimmiş gibi,anladın sen? Velhasıl demem o ki temkinin korkuyla harmanlanıp hiç ses çıkarmaması ama var olması hayat şu sıra,gelecekten yahut ölümden korkmak ve bu yüzden veya değil ama hunharca da merak etmek gibi düşün... Şu şıra hayat iki düğümün birbirine tam ortadan bağlanabilmesini sağlayan serbest bırakılmış ip parçası da diyebiliriz,ya da bir kolinin içinde ne olduğuna bile değil de yalnızca boş veya dolu olduğuna dair saatlerce düşünmek ama o koliye dokunmayı,açmayı,eline almayı ve vesaireyi akıl etmeye karşın yapmamak;hunharca merak edip bu merakı tam da aynı oranda dizginleyip hiç bir şey elde etmemek ama bu sırada zamanın akıp gitmesi... Aşıksam falan diyordum ya(mesela yani),eğer öyleysem ve zaman,dolayısıyla da hayat tükeniyorsa;bunların son nefeslerimiz olduğunu farz ettiğimizde mesela,hatta o kutunun içinin boş olduğunu,olacağını neredeyse bilmeye yakınsam dahi her ne pahasına olursa olsun yerimden kalkıp bir kutu açmaya harcanan enerjinin çok daha ötesinde duygu ve düşünce harcamama değer mi,işte bu mesele... Burada ki (evet ki ayrı) aşk belki çok iddialı bir anlamken kutu bildiğimiz kutu;ve ben öldürebilsem o kutuyu tereddüt bile etmezdim anlıyor musunuz,üstüne üstlük öyle bir kutunun olmamasına karşın yapardım bunu da.Bunu yapabilen beninse aynı farzımahallikte düşünmek icap ederse söz konusu o aşkı,alabileceğim herhangi olumsuz tepki,cevap ve türevlerinden dolayı itiraf edemeyişim ne de tezatlıktır değil mi? Hayatın karışık yönü bu işte;hayat bir kutu olsa ve içinden aşk çıkacağına bir gram inancım olsa,o aşkın karşılıklı olmayacağını bilsem dahi her defasında yine ve yine bıkmadan açarım;lakin bunun bile olma ihtimalimim,benim üzerime olmayan evimin kapısının önüne bırakılacak bir kutudan aşık olacağım bir kadın çıkmasından daha imkansız olacağını yazık ki söylemem gerekir,ki burada da olay çıkan herhangi kadına aşık olabilme imkanım değil o kutunun benim kapımın önüne bırakılmasıdır,eğer daha cezbedici bir seçenek isterseniz de kutunun kendi kendine kapımın önüne gelmesi,hatta direkt orada belirmesi...İşte bütün bu yazıca okuduğunuz tutarsızlıklara da Alptuğ Dağ deniyor burada ve sanırım biraz biraz anlamaya başladım son örnekten sonra;belki de mucizelere fazla bel bağlıyoruzdur,hatta ummadığımız şekilde çok sıradandırlar artık ve ondan böyledir diyeceğim ama diyemem,zira ben uzun zamandır hayatı küçük detaylarda okşamaya meyilliyim,kutu gibi...
Aslında içimdeki hisleri tarif etmenin en iyi yolu aşağıya koyduğum o şarkı gibi,ama ben yine duramayacağım.Kendimi suçluyorum tabi günlerdir,bir suçu olmasa dahi öyle;zira insanların ne düşündüğünün bi'önemi yok,onunsa ne bildiği yahut zannettiği meçhul ve bu yüzden tek çare kendim.Kendimi biliyorum çünkü,ne hissettiğini,ne düşündüğünü;hoşlanmasaydın diyorum geri zekalı,sanıyor musun öncekilerden farklı olacaktı;tamam o da bi'ihtimal ama ey yavrum bizi kim niçin sevsin.Aylardır tek bir kimsecik yoktu bak rahattık,sen o gün,o akşam,o an bu sessizliği bozdun,ne manası vardı.Şimdi derdini anlatsan da tek başımızayız bak,kim derman olabilir bize;o mu?Onu bu işe karıştırma rica ediyorum,biz senelerdir süregelen bir bataklığız ve inan onun onu sevdiğimizi bilmeye ihtiyacı yok.Kollarına atlamayacak birader,iyi oldu demeyecek,alt tarafı burçlarımız uyuşuyor ve facesinden anladığın kadarıyla dinlediğiniz müzikler de az çok eşleşiyor diye böyle düşünme hakkına sahip değilsin üzgünüm.Sana kızıyorum çünkü bu hikayenin sonu da diğerlerinden farklı değil ve sen elinde olmasa bile böyle olacağını biliyordun,kazara bile olsa hoşlanmamalıydın,ki sevmekse o daha kötü.Sana bir şey söyleyeyim mi kesin sevgilisi vardır,yahut gönlünde biri vardır,onu da geç unutamadığı vardır,hiç yoksa aşka inanmayan biridir,tamam senin için bu ihtimali de atladım ama belki de başka şeylere daha çok önem veriyordur,belki de senin de vermen gerektiği gibi üstelik... Pekala tüm bunları da bir kenara bırak kadınlar şairleri sever mi sanıyorsun gerçekten,bazı istisnalar dışında çoğu beğenir geçer,hiçbiri yaşama hevesiyle yanıp tutuşmaz;kaldı ki sen şair gibi de davranmamışsın o gün,tıpkı bugün anneler gününü kutlarkenki gibi soğuk nevale davranmışsın o kız seni ne etsin.Ama heyecandan,ama şundan,ama bundan,tüm bunlar hikaye;illa bir adım atacaktıysan o akşam güzel bir başlangıç yapacaktın,şimdi kayıp mı ettim dersen umarım bunun cevabı hayırdır ama...Amasını unut... Olduğun seni olması gerektiğinde dışarıdan görülebilecek şekilde olduramamanın kahrı bu Alptuğ bey,bir abi lafı dinle;sistematik olarak dönüp baktığımızda ruhun bedene girmesi kalbin oluşumundan bilmem ne kadar önce,işte bu yüzden ben senin abinim.Ah bir de lafım geçebilseydi,derdim ki hoşlanma bu kızdan;bir sebebim olduğu için değil,hatta senin için korktuğumdan bile değil inanır mısın,o kızcağızın gün gelip bunları öğrendiğinde beni kafasında canlandıracağı binbir kötü karakter için.Çünkü o benim gibi derin düşünemeyecek belki,Alptuğ'un kalbi patavatsızmış demeyecek,direkt Alptuğ diyecek;yanisi daha önceden de olduğu gibi senin sayende bu hikayenin de kahramanı saygısız vesaire Alptuğ olacak...Bu hikaye bile başlamadan bitme aşamasına giderken bu senin suçun olacak... Sana kızgınım, Sevmek suç olduğundan değil, Hiç bir şey olmadığı,olamadığından... Otur çal söyle şimdi türlü türküyü,biri duyacak sanki,sanki geçecek içindeki...
Zaman mefhumumu kaybedişimle baş gösteren şu belirsiz ani hisler.Sevdim,hoşlandım,etkilendim ve türevi pek çok tanı;doğru,yanlış,hatalı,eksik ve benzeri pek çok değerlendirme;sevgilisi var,bana bakmaz,mesafeler engel gibisinden bolca umut köreltici bahane.Mecburum bunlara,bu tiyatroyu çok oynadım önceden her bir karakter yerine sevilen hariç;kursakta kalırsa diye korkumdan kursağımı yok etmeyi ve hiç olmamış gibi yaşamayı düşünmem,şu an hayal edemediğiniz bu korku ikliminin içindeyken hiç de akıl almaz değil... Arkadaşıma da diyemedim iyi mi,böyle böyle ben senin arkadaşına karşı o an "etkilenmek" gibi bir şey hissettim de ondan afallayıp sizinle adam gibi iki kelime konuşamadım diye.Bu gerçeği normalde bilinçaltıma hapsetmiştim lakin gecenin 1'inden sonra en ummadığınız duygu ve durumlar bir bir meşrulaşabiliyor içinizde.Henüz içimdeki herhangi şeyin adını koymaya çabalamak bile adi bir teşebbüs gibi,hafif bir suçluluk timsali hissiyat var derinimde,onun evvelinde bolca korku yatar,onun da üzerini her defada ümüğünü sıkmak raddesinde engellemeyi deneyip beceremediğim şu yersiz,dayanaksız ve hatta beceriksiz umut var... Bu süreç uzadıkça bu umut filizlenecek ve o kök saldıkça es kaza işler her zamanki kadar yanlış ilerlerse o kökleri sökmekse güç bela toparlanmış toprağımdan edecek belki beni,yüreğimden;umudumu kaybettiğimi söylediğim hiçbir zaman kendime gram inanmadım içten içe ama bunu kendimden bile sakladım,şimdiyse bir diğer korkum gerçekten kaybetmek... İşin fuzuli yanı,bu benim elimde olan bir şey değil.Kendi umudumun bana bağlı olması bu umudu tasarılaştırırdı ve sanırım bu yüzden hayat dediğimiz şey başkalarıyla hayat ve yine bu yüzden kelimenin tam manasıyla "yalnızlık" diye bir şey yok aslında.Aptallık var ama,benim o gün ağzımı açıp öylesine bile olsa edemediğim iki kelamın "neden?" suali halen aklımda mesela... Zaman mefhumumu değil ama harbiden bir mefhumumu kaybettiğim aşikar;matah olmak adına söylemiyorum,eğer olması beklenen istikametimiz aşksa eğer ki nasiptir,işte o senden benden daha matah.Kaybetmek derken geçmişte değil,bize beyaz sayfa mı yok?kanarız,kızarız,yanarız,üzülürüz,olmayız ve tekrar tekrar bir tane daha açarız,olmadıkça bir daha;insanlar bunu aptallık sanarken biz bunun da sonunun geleceğine bir ümitle yaşarız.Yanisi demem o ki;söz konusu bir yeniye varmak olsun,bu ölü deriyi kazımak bir anımı bile almaz,şu bitkin ruhu,sersemlemiş aklı da öyle;sonra da herkes gibi yenilenmek gelir,yinelenmek de... Hadi bir defa daha,bu defa kalsın daha mecalim;ürkek ve korkağım bu konuda doğru,yine her şey adım atmakla atmamak arasında kalan samanın mefhumunda kaldı;doğrularım,yanlışlarım,hayatımın anlamı ve ben işte...
Ben seni yalnızca sevebilirim,yalnızca ve yalnızca sevebilirim ama;gel dediğinde orada olabilmeye söz veremem şartlar el vermediğinde,senin için herkesle dövüşürüm fakat kazanamam yüksek ihtimalle,yahut ne bileyim senin için ölürüm bile bundan emin olabilirsin lakin ölümüm umduğumuz olumlu sonucu doğurur mu bilmem,bak bu senin geleceğin ve aşkın için kusurlu ama değer bir kaygıdır örneğin,öyle izah edeyim...Eğer yalnız sevginin aşkın yetmediğine inananlardansan sen de gerisin geri git iyisi.İnsan vücudunda ağlama yetisinin neden yalnız göze mahsus olduğuna değin düşündüğümden kelli bu denli temkinliyim ekseriyetle... Ben bir genç kızın çılgın heyecanlarını ve ruhunun doruklarını karşılayabilecek biri değilim sanıyorum;sen zırt bırt dışarı çıkalım,bense evde baş başa oturalım,sen seni ailemle/arkadaşlarımla tanıştırayım,bense belki utançtan belki bilmem neyden sonra gidelim;sen el ele yanak yanağa fotoğraf çekinelim,bense illa bir uyuzluk çıkarıp olmaz diyeceğiz mesela.Ki tüm bunların olmama ihtimali daha fazla lakin ben yine de göze alamıyorum.Ya seni karşılayamazsam yettiğince,aptal utançlar,saçma korkular,gereksiz üşengeçlikler ve şimdiye kadar olan bitenden yoka çıkarak söylüyorum ki neredeyse çoğu insan için sebep bile olmayan fındık kabuğunu doldurmayacak ve benim de her niçin aklım almıyor ama kimselere anlatamadığım bir sebepten ötürü herhangi bir şeyden çekinmelerim baş gösterirse ekseriyet dahilinde? Katlanıp tahammül edebilecek misin ki bana,bir şekilde tüm bunların karşısında daha ağır basabilecek mi aşkım sevgim;şuan dahi izah edemiyorum aslında bakarsan,yaşamadan öğreneneyeceksin... Uzun lafin kısası genç kız,kafanda fazla da abartma bu arada anlattıklarımı,tamamen bir bilinmezlik üzerine kendime dair kaygılarımı elden geçirdim sadece şimdi;daha çok da beni hisset falan diye,gün olur da benim bu gibi bir aksiliğim tutar da tartışırsak aklına gelsin de kızma diye bana,afedersin benim kafam,işlerim,oyum,buyum her zaman görünenden daha derin olmayı başarır nasıl oluyorsa,kusuruma bakma... İçimde taşıdığım aslında büyük oranda fiziğime de dayalı olduğunu şuan itiraf etmek durumunda olduğumu düşündüğüm bu tereddütleri diyorum,artık gelsen de geride bıraksak beraberce.Ezcümle hakkım ve aklımdaki yegâne soru işaretidir;beni yalnızca bana duyacağını umduğum ve benim de sana henüz var olmayışına rağmen bile şiddetle duyduğum o "aşk için" bile olsa böyle,bu halimle,fiziğim,hastalığım ve de benliğim ama en önemlisi sana olan aşkım ve de hasretimle kabul ederek gelecek misin olmayan kadınım?Zira ekseriyetle ya kabul etmez ya da gelmezler genelde,yahut ikisi birden bakarsın... Bana bu cevabı vermeyi ya da gelmeyi göze alabilen cesur bir güzele rastlanmadığı göz önünde bulundurulursa,kim olduğun hakkında fikrim yok ama eminim ki geleceksen sen diğerlerinden farklısın,insanlardan,vesaireden,kısaca ekseriyetten;çünkü biz onun bir parçası değil,daha fazlası olacağız...