İtiraf vakti; Keşke o ilk reddimden bu yana reddedilişlerimin bir başkasının gelmesi için önümü açtığına yürekten inanmak için sebebim olsaydı.Bu sebep yeterdi mesela bana,beklerdim;ya da ne bileyim şunu yaparsan o beklediğin kişi gelecek diye bir garanti sunabilseydi hayat,emin olun yapardım;İslam için bile Kur-an indirilmiş abi,neden senelerdir beklediğim hayatımın kadını için herhangi bir işaret gönderilmemiş?Aslında işaretler var gibi ama artık sahiden varlar mı yoksa kendimi mi kandırıyorum emin olamadığımdan delirmekten korkuyorum.Bir defasında sınıfta ayağımın altına gelen bir sakız falı kağıdında onun geleceğine dair bir şeyler yazıyordu ve ben sadece o fala ayağımla bastım diye bunu bir işaret kabul ettim;o kadar da değil mi dersiniz,yoksa mucizelere hala yer olduğu kanaatinde misiniz? Sizi bilmem ama ben yoruldum,çünkü beni okumakla tahmin edemeyeceğiniz kadar zamandır yine ummayacağınız zorluklarla bekliyorum... Keşke hayata senet falan imzalatmak mümkün olsaydı,o kadının gelip gelmeyeceğine dair,geldiğinde senedi yırtıp atsaydık.Gelip gelmemek dedik ya en çok koyanı da bu,bir şekilde bilebilsem geleceğini,ölüme kadar tek solukmuş gibi beklerim şuan ve önceden de yaptığım üzere;ama hayat bu işte,hiç gelmemek gibi bir ihtimali de var ki ara ara soluk boruma kaçıyor... Kendi adıma eminim her şeyden,benim yaptığım ve elimde olan her şeyin gidişatından bir şekilde haberdarım.Diğerleriniyse Allah'a bıraktığım için rahatım evet,ama rahat olmama karşın içim de bol bol yolunuyor işte bazenleri,üstelik bundan tek kurtuluş onun gelmesi olacak ve eminim hanfendinin ne bundan ne de benden haberi dahi yok... Hadi tamam beni de geçtim,bari onun benden haberi olsun,en azından benim onun varlığına inandığım gibi bana inansın.Yalnızca bu işte,bu kadarcık.Ama ne yazık ki hayat bize bizi bile söylemiyor ve kader diye yollara düşüyoruz;bense şimdi bu yazıyı yazmanın aslında hiç bir işe yaramadığının farkındalığıyla hayal kırıklığına mı uğrayayım yoksa sanki kendi kendimi teselli etmişcesine umutla mı dolayım? Beni boşverin de,ben tüm bunları düşünürken siz,sahip olduğunuz insanları kaybetmeye çalışmayın...
Abi siz manyak mısınız pardon da;kadınlardan korkulur mu hiç,en fazla endişe edilir.Mesela ben kadınlardan korkmadım hiç,ne zaman sevsem söyledim,içimden gelse şiir yazdım,toplum içinde olmasa da ağladım.Endişe ettim,başta kendim için;zira o kadınlar sevgime,aşkıma ya da adı her neyse ona karşılık vermeseydi kendi başıma toparlanacak biri değildim.Umduğum gibi de oldu zaten,ama bir şekilde bir şeyler becerdim işte.Sonra onlar için endişe ettim,dua ettim onları benden çok seven biriyle bir olsunlar diye,en azından bunu başarabildim... Bir kadını kaybetmek mesela,sizin olmayan bir kadını kaybetmekten korkarsanız herhangi açılardan kötü şeyler yaparsınız ve bunun sonu gelmez;lakin onu kaybetmekten endişe ederseniz sürekli kendinize dönersiniz,hatayı kendinizde arar ve bir diğer deyişle adam olursunuz... Sizin olan bir kadın için de bunlar geçerli,her ne kadar "sizin olan" tanımı yanlış bile olsa,mazur görün artık..Benimsemek vardır,sahiplenmek vardır,bir de farkında olmadan esir almak;kıskanmak benimsemek değildir,çünkü içinde güvenden ve sevgiden çok aitlik barındırır.Ve aşk,"benim" değil de "benimle" demeyi gerektirir;iki hayatı birleştirmek,birini diğerine benzetmek değil ortak paydada buluşmaktır.Korku kıskançlığı ve kıskançlık kaybedişi tetikler,ama hak edilmiş bir biçimde... Bir kadını da geçtim,bir kadın var olmaksızın kadınlardan korkmak demek kalbi katılaştırmaya sebebiyettir;endişenin ise bir çıkar yolu vardır,kalp daha bir yatkın ve ikna edilebilirdir içten içe.İşte ben aylar öncesinde kadınlardan korktuğumu size söylerken aslında endişe ediyor olmasaydım,ben değildim.Hayatın bazen iteklemesi gerekiyor anlatabildim mi,bu mevzuda da kadınların;lakin onlar bunun farkında değil ve ben de artık üstelemiyorum nedense... Gerçek kadınlar,ruhunda da bir kadın olanlar istese de istese de size zarar veremez zaten,göze alabilir ama mümkünatı yok beceremez;bütün insanlarda böyledir aslında ama bilirsiniz erkekler böyle gerçekleri daha fazla gömerler.Aksi olmasını da istemezdim ne yalan söyleyeyim;çünkü benim seviyor olduğumu saklayamamam kaos yarattı bazen,ama beni sevip de benden saklamayı bilen bir kadın olsa bu ikimize de yazık etmek olurdu...
Saat 5,akşamüstü 5,yani 4'ü 48 geçiyor ama 5 işte ne lüzumu var.Küsürattan sayıp atladığım o 12 dakikada ne yaşanabilir ki zaten;aşık mı olacağım,ölecek miyim,bu metin bir şekilde son mu bulacak?Benim aslında bu soruların cevaplarına ihtiyacım yok.Hem zaten yaşadığım bile yerli yerinde bir merak konusu,ama alıştığınız anlamı kastetmiyorum burada,ne onu ne de türlü pesimistik şeyleri.Bugün kendimi yazıdan bir adam olarak düşündüm,evet yazıdan;şu anda bile hepinizin okuyup okuyup bir başkasına atladığı ya da okumaya üşenip kapattığı şu yazılardan.Çünkü siz bunları okurken benim yazdığımı akıl edebilecek kadar aklı başında,lakin tüm bunların arkasında bir insan,yaşayan,ya da buna benzer her hangi bir şeyi düşlediğinizde şaşıp kalacak kadar aklı havadasınız... Sizce ben hayal ürünü müyüm,ya da daha sofistike bir soru dilerseniz de;hayal gerçekten bir "ürünüm" mü benim?Eğer öyleyse hayal kuranlara boş insanlar,hayallere de boşluk gibi bakanlar bakar kör falan mı? Şu anda saat tam olarak 5 ve ben bu ufacık metni 12 dakikada yazdım,bütün bu 12 dakika boyunca yediğim tek halt buydu ve ben bundan gurur duydum;yeterince işeyaramaz bir adamın hayata çektiği bir restten daha alelade bir davranış olması mümkündür sanki bunun,ben de biraz uçarıyımdır göründüğümün aksine,öyle olmasam her sabah kalktığımda aynı beni yine nasıl elde edecektim istisnalarla... Burada yazanlar kelimesi kelimesine benim hayatım,başka da bir şeycik değil,bütün bunları görmeyi,okumayı,okurken ağlamayı bile göze alarak insanların içten içe bana yaşanmamış gibi bakması üzücü açıkçası,aşırı dozda samimiyetten artık bir romandaki başrol gibi oldum,burada yaşayan ve gerisi olmayan(yani buradan bakınca)İşin hayli absürd kısmı her gün en az onlarca kadının kitap karakterlerine aşık olduğunu dile getirdiği şu dünyada da,bazılarının deyimiyle kendi ütopik varsayımlarımdan kurulu bu dünyada da henüz beni seven mevcut değil... Riyakar bir tespitte bulunmak lazım gelirse diyorum ki bir yere on tane Alptuğ Dağ koyup hangisi bunları yazandır diye beni hiç görmemiş okuyucularıma sorsanız beni seçmeyenlerin beni seçenlerden yoğun olduğunu görürsünüz... Yakışmıyor çünkü abicim,ben bunu kendime yakıştığından değil de yalnızca dinmek ve dindirmek için yapan bir adamken şuan saat 5'i 10 geçiyor.Eminim yirmi iki dakika boyunca yazdığım şu koca metin öbeğinde gereksiz onca sözcük ve cümle mevcut,çünkü nedensizce canım biraz sıkkın bu konuda... Bir şekilde kaderin tecelli ederek her bir yazımın onu en çok okumaya ihtiyacı olanlar tarafından tesadüf diye bir şey olmasa bile tesadüfi bir şekilde okunup hayatlarını değiştirmeyi dilerdim.Şu an neden yazdığımı ve nereye gittiğini bilmeden dakikalardır yazıyor olduğum şu metinden illa ki bir şey çıkartmanız gerekirse 5'i 13 geçe iki dakikada okuyup anlayabileceğiniz bir sonuç yazayım; Oldukça muhtemelim ben,yalnızca yazılarım kendi içinde fevri ve birbirleri içinde biraz cömert,kanaatkar,en çok da fedakar...
Ah be aşk,aramızda kalsın ama ben seni fazlaca bi'özledim,öyle ki aşk derken kimseyi kastetmeyen düzeyde;e sen de gel madem artık,bekletme... Onlar mı,sen onları boşver;onlar ne zaman anladı,bunun için çaba harcadı ki zaten?Bir kadını sevecek oldum sevme o da seni sevmiyor dediler,seneler sonra biraz vazgeçmeyi becerebildiğimde aynı kişilere başkaları da eklenerek vazgeçebilmemi eleştirdiler(üstelik zaten hakkım olmayan bir azaptan zor duruyordum ayakta iki büklüm),sonra bir başkası olduğunda ise yine aynı kişiler aralarında gruplaşıp bir taraf "Onu sevme" ve diğeri ise "Hani sadıktın?!" der gibi bakmaya başladı bana,bunu söyleyenlerin de günahını almak olmasın ama kendileri ayda bir sevgili değiştirirken benim seviyorum demeye korkmadığım kadın olmadı,ya da korkmadıklarım oldu ama onların beni reddetmediği olmadı diyelim...Yani işin özü onlar hep bir şeyler der aşk,ama sen de biliyorsun hatta biz beraber durduk onların karşısında hatırlasana;sana inanmayanlara ben,bana inanmayanlara sen kafa tuttun.Hem bak ben sana hiç kızdım mı bu senelerdir olup bitenin ve acının bir tanesi için bile?Seni bırak onlara dahi kızmadım,kızamam da zaten... Ben diğerleri gibi değilim biliyorsun,acısıyla dahil birine bağlı kalmak toplumun bütün bu mantıksızlık iddiası ve bencilliği benimsetmeye dayalı içten içe samimiyetsiz her türlü tavrına karşı bile başı boş,sevdasız ve dolayısıyla manasız koşturup durmaktan daha lehimedir benim,kimseler bunu göremiyor ve göremeyecek olup görememekte ısrar etse de...Ellerinden geleni ardlarına koymasınlar mümkünse;çünkü ben alenen diyorum ki sana "Beni öldür!",ölümün Allah'a kavuşmak olduğu bilincinde bir protesto mahiyetinde yapıyorum bunu da;sen ölümsün diye değil,seni ölümle bir tutanlara inat olarak söylüyorum... Ve işte tam da bu yüzden sende aptal bir gurura yer yok,bilakis gurur kaynağısın... Katıksız bir "Gel" demektir bu yazdıklarım,umarım icabet edersin davetime;bir anda,bir yerde,bambaşka bir kadınla;yalnız bu sefer karşılıklı olursan sevinirim ilk ve umarım da son defa,çünkü sen hep karşılıksız çek gibi beni ortada bıraktın da boşver... Her şeye rağmen çok teşekkür ederim,inadına gerçek ve iyi ki de varsın Aşk...
Bu sabah dört buçukla beş arası aklıma geldi.O değil hayır,öteki.Aklımdaki düşünceyi beyaz bir a4 kağıdına dönüştürüp buruş buruş edip yuvarlayarak en yakın çöpe atasım geldi ama uykuluydum zaten.Çöpe atmaktansa yakmak da bir seçenek,ama eğer yakarsam is gibi üzerime siner o ve gitmek de bilmez;bunu istemiyorum,çünkü artık başka,bambaşka bir kadının gözlerine bakarken kadının bende onu ve diğerlerini hissetmesini istemiyorum.Ait olmanın koşulları işte,her ne kadar ait olduğum ya da olacağım biri yoksa bile elbet bir gün gelecek,geldiğinde onu düzgün karşılamalıyım tabi,etraf toplu,kendine çeki düzen vermiş ve aklı başında,yani isteyebileceği şekilde... Bir kadının sevdiği adamın geçmişindeki kadınlara manen veya fikren,az ya da çok maruz kalmasını ne deneyimledim ne gördüm,ama hissedebiliyorum o acıyı,hüznü,burukluğu ya da her ne zıkkımsa işte.Kimse misafirlerine pişmemiş bir yemek yedirmek istemez,ben de pişiyorum diyelim bu düşünceye dayanarak;olacağım ben olacağım,zor,yavaş ama olacağım işte.Ve ben olduğumda,daha doğrusu ben ben olduğumda insanların hala gerçek bir aşk yaşamak veya görmek için bir şansları olacak,söz veriyorum.Öyle sadece internet aşığı olsaydım bugün geriye dönüp baktığımda binlerce yazım ve yüz bini aşkın okunma sayım olabilir miydi?Samimiyim,gerçeğim yani onu diyorum,alın size ispatı,isterseniz test de edebilirsiniz,beni sevmeyi ya da kendinizi aşık etmeyi deneyebilirsiniz mesela;beni sevme kısmını bilmem de beni aşık etme kısmı çok kolaydır,inanmazsanız sadece havaya bakıp gözlerinizi kapatın ve derin bir nefes alın verin,hissettiğiniz şey her ne ise o benim teminatım işte... Kendimi biriyle nişanlı ya da sözlü,birinin babası,bir iş yeri sahibi,takım elbiseli bir adam gibi hissediyorum bu aralar;böyle bir sorumluluk hali,çaba,"kısmet" diye gülümseyerek devam edebilme yeteneği falan.Otuzlarımda hissediyorum anladınız mı,göze alma işini önceden de yapıyordum ama sanki daha bi'kendi isteğimle gibi işte anlatamıyorum;feda etmek de buna dahil tabi,geleceğe yer açmak adına geçmişe veda ederken geleceğime dair hiçbir olumlu ihtimal gözükmemesine karşın gülümseyebiliyorum... Tercihler işte,tercih yapmak,yahut bunu göze almak sizi güçlü olmasa da bayağı sağlam kılıyor açıkçası... Diyeceğim o ki bugün önceki yazımda bahsettiğimin bir tık ilerisine gittiğimi görüyorum,nasıl olduğuna anlam veremesem de.Tamam orada bahsettiğim o kadın hala gelmemiş olabilir,geleceğine ümidim de yok ama belki de ilk defa konu bu değil;mesele,ben ona yer açmak için geçmişimi gömdüm,ama gömmeme karşın zor da olsa tohumlar bıraktım ve şimdi onları gömdüğüm yerde bir dizi papatya var.Ben onu bekleyeceğim,o yazıda bahsettiğim ve çok daha fazlası gibi,papatyalar da bekleyecek söz,şiirler de...Ayrıca benim ona sözüm var çok geçmişten... Ve ben neticede çok bi'değiştim olumlu anlamda,bu yeni ben mi diyeyim ne diyeyim,yüksek muhtemel alttaki şarkıyı dinlerken çıktı içimden;evet o hep içimdeydi,çaktırmıyordu değil çaktırıyordu ama ben yüz vermedim,cesaretim yoktu ve hala da olduğu söylenemez;oysa şu var ki kendim için istediğim şeyi kendi kendime de olsa kendimde denemeyi seçerek kendime bir şans tanıdım.Bunu da kıymet bilmeyene ibret falan diye değil,hayat devam ediyor diye yaptım,o kadın gelir diye...