Alıp Veremediklerim

***En alttaki şarkıyı açıp okuyunuz.***

Yerine koyamayacağım, hiç yerinde olmamış ve bu da kimsenin suçu olmayan koca koca şeylerin arasında sıkışık ömrüm.

Gençliğim, çocukluğum... Bisiklete binmek, futbol oynamak, kovalamaca gibi somut şeylere duyulan budala ama anlaşılabilir bir özlem -den ibaret- değil bu. Genel manada bir öyle olmamışlık, bilmem anlatabiliyor muyum; bilhassa arkadaş ortamı, meçhul kalabalıkların özeni...

Açık ve net, benden başkası tarafından ben anlatsam dahi anlașılamayacak (bu yüzden kimseye kızmıyorum) bir biçimde geçti benim için hayat, bunu da ben bile öyle pat diye söyleyemiyorum ama hadi ilk ve muhtemelen son defa bir deneyeyim:

İnsanlar sadece bir yerden bir yere gider yürürken, ben sürekli önüme bakarım; düşüp düșmeyeceğimi, böyle bir durumda tutunabileceğim yerleri, hatta ve hatta nasıl düşmem gerektiğini... Ömrümü pek az cümle özetler esasen: Dik durmak, topuğuna basmak ve sol omzunu kaldırmak. HER AN.
Bir yaşa gelene kadar ev okul hastane üçgeni, ameliyattı oydu buydu saymıyorum zaten artık hadi... Yani o arada bir şeyler eksik kaldı...

Tekrar tekrar söylüyorum bakın bu kimsenin suçu değil, öyleyse bile en fazla benimdir ama benim de bunun için bilmediğiniz, şu zamana kadar söylemeye cesaret edemediğim çok sebebim oldu, buyrun bazıları:
Biri bize gidelim deyince benim aklıma ayakkabılarımı nasıl giyip çıkaracağım gelirdi mesela en başta, bazen başka bahaneler uydurduğum da oldu doğrusu... Hadi diyelim hayal kuruyorum, mezuniyet veya evlilik hayali olsun bu, hoşlandığım kişiyle dans edecek olayım hatta... Edemem ki. Yani ederim ama şöyle edemem, tahta gibi kaskatı olur bacaklarım heyecanlanınca; koltuk değneği kullanmış insanlar daha rahat anlar, tıpkı sanki bacaklarım yerine iki koltuk değneği varmış gibi olur... 

Şimdi siz diyeceksiniz ki bu çocuğun sosyalleșmesi eksikmiș, hayır efendim eksik olan bu değil; eksik, kimsenin bilmeyeceği ve objektif bakarsak da bilmek ve anlamak zorunda olmadığı bir şeye maruz olmamak. Her ne olursa olsun hiç bilmediğiniz, aklınızın ucundan bile geçmeyecek ve bu yüzden de suçlu olmayacağınız bir sebep yüzünden sizinle adete görünmez bir biçimde uzak olmak.

Ben çizdim sanıyorsunuz bazı sınırlarımı, hayır işte görmüyorsunuz.

Sorun bıkmak. Böyle yaşamaktan falan değil, kendi limitlerime alıştım ben, aşağılık kompleksi gibi bir şey de yaşamıyorum. Ama daha kötüye gitmemek için bile olsa, gerektiğini bilsem bile bıktım artık hala kendim için bir şeyler yapmaktan. Mecburum tamam, bunun benim iyiliğim için olduğunu söyleyen herkesten de çok fazla farkındayım ama bütün bunlar benim bıkmış olduğumu değiştirmiyor...

Hiç tam olmamış bir şeyin bir kısmını yine o şey için feda etmek.

Ben de biliyorum yarın öbür gün standart bir insanın alışverişten gelirken taşıdığı poşetlerin yarısını taşımam gerekeceğini, bir elim boşta kalsın ve merdiven çıkabileyim diye; çocuğum olursa şu karında veya sırtta taşımaya yarayan şeylerden almam gerektiğini düşünüyorum hatta muhtemelen sırt için olanını alırım çünkü içerisinde çıkarttırmaktan korktuğum için yıllardır bana mahkum bir metal olan dizime zarar gelmemesi için öne düşüyorum hesaplayarak... Sonra bir de o çocuk büyüyecek, peşinden koșamamam epey bir sorun olacak sanırım, bunun denize girmesi var bir de...

Konfor alanınızdan çıkın diyen kişisel gelişimciler, benim evimin o ve tek varlığımın dizimdeki metal olduğunu bilmezler.

Yemin ederim o kadar bilmediğiniz ve duysanız önemsemeyeceğiniz ufacık binlerce ayrıntı öyle derin ki benim için. Sanılmasın şikayet ediyorum, sanılmasın insanlardan hesap soruyor ve gençliğimi, çocukluğumu istiyorum. Veremez ki, kim verebilir, o zaman bile veremezlerdi. Neden mi anlatıyorum? Sadece... Sadece öyle işte, öyle yani. Öyle.

Farkındayım kötüye gidişin, yine de bıktım, öylece durup hayatın beni her nereye ise götürmesi doğrusu iyi hissettiriyor, resmen saldım. İyi olmadığını biliyorum ama hissettiriyor işte. Gün oluyor bu bile yetiyor insana. İnsan demişken... İlla insanlara sitem etmem gerekseydi bu sadece dostum bildiğim insanlara olurdu, senelerce, onlarla birlikte olmak adına adımlarımı hızlandırdığım ve artık yavașlatamadığım (gerçek anlamda bu adımlar) eski ve yalan dostlarım; bana yüz çeviren ama onda birimi dahi bilmediğini göremeyen. Ömrüm boyunca sadece değer verdim, tek beklentim de buydu herkesten, hep.

Çürük arkadașlıklarımla değil ama şunla alakalı bu anlattıklarım: Kimse beni bunun yüzünden ötekileștirmese de benle yaşamak biraz zor bunun farkındayım; benim için yavaş yürümek gibi, her an yere düşen bi'80 kiloyu kaldırmaya hazır olmak gibi,üstüme titremek gibi gereksinimleri var bunun ister istemez. Ki açıkçası, bir başkasının yerinde ben olsam, sıradan biri olsam yani, keşke olsam, buna cesaret etmez ve istemezdim. Neyse ki herkes ben gibi değil. 

Kayıp olduğum kadar kaçağım da ben, sıradana en yakın olduğumda kaçtım bu şeyden. Benim gibi olanlar için örnek teşkil ettiğimi, onları topluma en iyi benim anlatabileceğimi biliyordum ama işte... Fırsatım vardı ve yaptım, bazen kötü biri miyim diye düşünüyorum bu yüzden ama sanırım hayır; çünkü biliyorum benim yerimde olsaydınız, bir adımsa bir adım olsun siz de uzaklaşır, halının altına süpürürdünüz bunu. Ömrümün diğer yarısının da benim gibiler ve doktorlar vs. arasında geçmemesi için tek şansım buydu, biraz kendimi itmek olsa bile.

Dönüp bakıyorum hiçbir şeyim yok, ne öyle sıradan gençlik anıları, kalabalık arkadaş grupları, eğlenceler, gülüşmeler, ne o sıradan aşk hayatları. Sıradan diyorum bakın, en önemlisi de bu ya işte. Sorarsın insanlara, Alptuğ işte derler, deli. Haklılar, ki ben bu tanımı da çok yakıștırırım kendime gerçekten ama... Alptuğ her şeyden önce kayıp. Herkesin önce oturup bunu bir kabul etmesi gerek. Alptuğ'a dair kendi yazdığı bu şeylerden başka ne var, başkalarında ne kadar doğru bir Alptuğ var mesela? Kısılmıș Alptuğ'u gören kim? 

Sıradan denen şeye çok imrendim, sıradan, klasik, genel bir hayat. Düşünün yani ben bile sıradan.

Bir şeyler olmadı işte, eksik, yapılamazdı ve yerlerine de konacak bir şey yok.
Yine de hayatı ve insanları seviyorum ama bilin
Ben yalnız bile olamayacak kadar başkayım günün sonunda.

0 Yorum:

Yorum Gönder