Tekinsenme Arzusu

**LÜTFEN ALTTAKİ ŞARKI EŞLİĞİNDE OKUYUNUZ.

En uzağından dışarının, bazen zihnim bedenimden çıkıp bedenim ufuk çizgisine varıncaya dek ondan uzaklaşmak suretiyle dönüp bedenime bütün zaman ve mekanlarla içre bir halde baktığında bile aidiyetsizliğim bir çıbanı andırıyor, üstelik ben de bu durumdan hoşnut olduğumu yeni öğrendim.

İş başka bir şey fakat duygusal olarak bir ekibe üye olmak, bir arkadaş grubu mesela... Böyle olduğunda rahat olamadığımı keşfettim, yeterince kendim olamadığımı belki, bakarsın geçmişin o yalnız bırakılmışlığı iliklerime işlediği içindir çoktan, yani hayatta kalmak için yalnızlığa uyguladığım "alışmak" yöntemi şimdiyse kopmamı engelliyordur kötüden. Esasında ben bunun kötü olduğunu düşünmediğimi de fark ettim, toplum öyle düşünüyordu, ortak bilinç gibi bir şey işte; uzunca bir süre de bu ortak bilincin mutlak doğruluğuna -hiçbir dayanağım olmaksızın- inanmıştım.

Gel gelelim ben böyle biriydim sonuçta ben, kişiliğim buydu, birinin pırasayı sevmemesinden ya da örümceklerden korkmasından çok da farklı bir şey değildi ki işte, ben de buydum yani, n'apalım.
Zeki Demirkubuz in Bekleme Odasi (2003)
Kendimi çok güzel buluyorum esasında tekken, ki buna şöyle ÇOK ÖNEMLİ bir parantez açmamız şart:
"Yalnızken" demiyorum, "Tekken" diyorum. Yalnızlık kötü bir şey, ben hep ondan kaçtım zaten ve hala da öyle. Teklik daha çok şey gibi, arkadaşların var, çok yakınların var falan bir sürü var ama özellikle -hatta belki sadece- "fiziksel olarak" teksin.
Dostlarım olsun eyvallah, onlar için canımı vereyim onlar benim için versinler kabul, birbirimizi çok çok sevelim kabul, en önce koşan olalım birbirimizin derdine, en değerlilerim olsunlar, zaten öyle... Ama yalnız oturayım, çok sık yanımda olmasınlar, yalnız ağlayayım en çok mesela... Sanırım tüm bu dediklerim yıllardır neden toplu etkinliklere katılmaktan imtina ettiğimi ele veriyor ha?

İnsanların elimden tutmalarına karşı değilim ben, benimle birleşmelerine karşıyım, onların iyiliği için.

Zeki Demirkubuz in Bekleme Odasi (2003)Böyle olunca daha iyi irdeliyorum etrafı ve kendimi, doğrularımı, yanlışlarımı... Düşüncelerim daha bir berrak görünür oluyor sonra gözüme, silik silik geçmiyor hızlıca aklımdan... Herhangi birine karşı bir hata yapmamı ve doğal olarak bana yapılmasını da engelliyor aslında bakarsanız... Ne kabuğum varmış be arkadaş! Ama haksız mıyım, hele hele yaş ilerledikçe, bir şeylerin dahli olmak uğruna tavır, istek ve vesairelerimizden ödün vereceksek ne ala memleket... Böyle olunca daha kendim oluyorum.
Uyumsuz bir adam değilim ben yanlış anlaşılmasın, lakin meselenin özü şu: Uyumlu olman için uyumsuz olmaman yetmiyor, birtakım ekstra şeyler de yapman lazım geliyor çoğu zaman ki bunlar benim için adeta birer feda, üzgünüm ama feda edecek zerrem yok bu yaştan sonra.

Hem nesi yanlış, sadece kendimle başbaşa olduğum o dünyamı diğerleriyle olan dünyamdan büyük tutmamın, kimseye bir yanlışım olmuyor ki, aramı bozmak için uğraşmıyorum, kavga çıkartmıyorum, sadece uzağım... Düşünmek için çünkü, çok şeyi düşünmem gerek, çok şeyi icra etmem gerek, kaldı ki beynimin içindeki benin sesi beni bile bastırırken bir başkasını mümkün mü dinleyebilmem. Kendi kendimeyken dinamiklerimi daha doğrudan kontrol edebiliyorum, öbür türlü şey gibi geliyor.

Sanki buluşunca sorun yok da, eğer sevgili olursanız ölecekmişsiniz gibi.


0 Yorum:

Yorum Gönder