Kendimden Çıkarımla Okuyucularıma Mektup

Ne oldu şimdi, Alptuğ Dağ artık insanların huyuna gitmek istemediği andan itibaren değişmiş mi oldu? Hayır. Alptuğ ne yalancı ne de iki yüzlü; o yalnızca alttan almayı, uzun zamandır sürdürdüğü tahammülü aniden noktaladı. İçinde ise artık sınırsız bir öfke, kaynağının kendi olmadığı, kontrolünün de onda olmadığı, başka bir şey...

Eskiden kırmızı çizgilerini inşa etmediği için herkes onu delip geçtiğinden şimdi sınırlarını bu denli kalın tutmasının nesi garip yahut anlaşılmaz! Bu dünyada uyum sağlama çabası ile kendinden taviz verdikçe o yıkıma yaklaşırsın; güya aniden değişmişsindir, başka biri olmuşsundur ancak ne hikmetse kimse sonuca odaklandığı kadar nedene odaklanmaz. Nedir neden? Nihayetinde kendinden başkalarına koşulsuz verdiğin o kusursuz değer ve tavizlerden bir bir utanma noktasına varacak denli değmediğini görmektir. Bunca yıl silik yaşadığın bu hayatta biraz olsun "belirginleşince" göze batmak pek tabii normal, karşındakilere dişlerinin varlığını belli ettin diye saldırgan olmazsın endişe etme; içinde yoksa, onlara benzemek istemiyorsan olmazsın. Ha bazen istemeden birilerini kırmaz mısın, kırarsın, mesela Alptuğ Dağ dediğin adam bunu bol bol yapar ama iki sebebi vardır esasen: Biri çok ama çok çok sevgi, diğeri ise kendini yanlış ifade etmek. Bunca yıldır yazan adam bile kendini yanlış ifade edebilir evet, neticede yazmak kadar kontrol altında bir şey değildir konuşmak emin ol.

Öte yandan kabul et artık, kendini kimseye inandırmak, hoş göstermek, kabul ettirmek gibi bir mecburiyetin yok, iletişim kurmak zorunda değilsin; sen zati vaktiyle tüm bunları -hatta hayli fazlasını- denedin ve başardın; nihayetinde ise gördün ki her şey yolunda falan değilmiş, tepene çıkabildikleri için sesleri çıkmamış bu zamana dek, rahatlarını bozmadığın için, özgül varlığından çok yalnızca ismen bulunup onların fikirlerine, her şeylerine koşulsuz sevgiyle sarılabilme ve tüm bunları yaparken de zerre gocunmama sadakati gösterebildiğin için. Sen saf falan değilsin, bal gibi farkındasındır o zamanlar bile de, muhtemelen dostunun sana kötülük yaptığını düşünmenin, aklından geçirmenin bile ayıp olacağı şeklinde bir sadakat ile kendini fırçalayıp geçmişsindir. Ah güzel kardeşim ah... Ne zaman bir yoruldun ve dengeleri sarstın, aslında o kadar da sevilmediğinin, bu kadar değer verdiklerinin bile seninle değil, sadece yaptıklarınla ve olmanı istedikleri senle dost olduklarını görüp uyandın. Gel gör ki yine de kabul edemiyorsun onlar gibi sen de, sen de onların kötü olduklarını kabullenemiyorsun, inanmaktan çok fazlasını yaptın çünkü, hem de çok uzun zaman.

Değişme, masumiyetini, merhametini, sevgini en ufak azaltma ama kardeşim; artık başkaları için kendi hayatında kendinden ödün verme kendi başına, haberleri dahi olmayacağını ve olsa da yüzde doksanının o kadar da seni umursayıp benimsemeyeceğini göz ardı ede ede, yapma sakın, lütfen. En azından herkes için yapma bunu, herkesi sevmek çok hoşuna gidiyor biliyorum, ancak ve ancak o zaman kendini sen gibi hissediyorsun bunu da biliyorum ama ne yazık ki hayır kurumu değilsin. Sen iyilik meleği olsan dahi fark etmeyecek zira çoğu adına, üzgünüm ama öyle, bu defa da en ufak bir hatanda silip atacaklar seni, bunu yapabilecekler; yazık ki pazara uymayacak evdeki hesap; senin değerli davranman sana değer vermelerini sağlamayacak... Savaşma da sakın, çünkü savaşacak olursan seni yine sindirecekler, sebebi de senin onlar gibi kalpsiz, umursamaz, merhametsiz yahut sahte olamayacak olman, asla. Sen bize yakışanı, bizi ezdirmeksizin yapmaya dikkat et oldu mu okuyucu arkadaşım? Ben seni seviyorum, sonuna kadar okuyabildiğine göre belli ki sen de beni sevdin, sağol. Bu defa kardeşim, sus ve sessizce bekle, beni hatırla, söz veriyorum beraberiz; bul beni, belki birlikte bir şeyleri değiştiririz.☺

0 Yorum:

Yorum Gönder