Dokunulurluk

Nasılız? Yazmadığım onca zaman sonra nasılız? Yani şeyi diyorum... Şeyi işte: Öğrenebildik mi be insan olmayı? Sizlere hepimizin teorik olarak bildiği, klişe bir gerçeğin hakiki yaşanılışının bilinenden ne denli öte olduğunu tasvir için buradayım bu gece, yani tam da bu yüzden... Biri vardır, tanırsın, tanımak derken ad soyad ve eser miktarda bilgi dışında büyükçe bir boşluk. Bu boşluğu doldurman gerekir elbet ama malum 21. yüzyılın popülist Türkiyesinde bunu başka türlü yapman gerekir; ona yaklaşmaktansa hakkında çıkarımda bulunursun, zira yaklaşmak yanmaktır da ondan, hepimizin gerçeği karşımızdakinin bize zarar vereceği bilgisi üzerine dizayn edilmiştir bu şiirsiz mi şuursuz mu olduğu belli olmayan dünyada, belki de dünya sandığımız kadar kötü değildir, en azından bireysel bazda.

Geçenlerde bir hadise oldu da ondan böyle konuşuyorum... Tanıdığım biriyle konuşmaya başladım, muhtemelen ilk defa falan üstelik, şaşırtıcı ama öyle. Laf döndü dolaştı birbirimizin dışarıdan nasıl göründüğüne geldi, meğer ikimiz de birbirimizi vakur, sessiz, çekingen vs vs görüyormuşuz, adi dünya işte, halbuki hiç alakası yok. Biraz da içim ısındı esasen, meğer fena insan değilmiş, sadece siyah giyindiği içinmiş belki de... Ne kadar saçma değil mi, yani belki böyle bir şey gelişmeseydi asla birbirimizin bizimle konuşmayacağı gibi bir kanaat hasıl olacaktı bilinçaltımızda, halbuki pek de farklı sayılmazmışız. İnsanlar olarak böyle ihtimallere nasıl dayandığımızı anlamlandıramıyorum, hayatımızdaki insanları tanımaktan mahrumuz, korunmak adına sert, soğuk yahut kaba maskelerimiz, içimizde belki "Sev beni!" belki de "Buradayım işte!" diyen bir biz; keşke onu dışarı çıkmaya ikna etmemize yetebilecek kadar gözle görülür merhamet olsaydı etrafımızda ama yok, ne merhamet, ne vicdan, ne sevgi... Bizse bu ortamda gerçek dost arıyoruz, gerçek sevgi arıyoruz; neyse ki bu çabamızın o kadar da boşuna olmadığını deneyimledim bu vesileyle, belli ki aradıklarımız burnumuzun dibinde bir yerlerde, er geç çıkacaklar karşımıza; kaldırım taşlarının arasından belki, belki bir rüzgar uğultusundan ama bir şekilde bize dokunacaklar, onları tanıyıp hiç bırakmamamız dileğiyle.

Açık olmak gerekiyormuş bunun için de, terslenmekten korktuğumuz o ufacık "Merhaba!"mız dilden çıktığı vakit meğer ne gerçekleri aralayabiliyormuş da işte, deneyimlemek lazımmış; belki de dokunulmazlık değil, dokunulurlukmuş asıl olan, ne kadar derineyse o kadar evla hem de. Artık ölmeden öncesi için bir isteğim daha var, yanıbaşımda olup da tanımam güzel olacak insanları tanıyamadan ölmek istemiyorum; her gün her birimizin burnunun ucundan onlarca, belki yüzlerce farklı hikaye geçiyor ve biz ise muhtemelen yalnızca tek bir sebepten -örneğin vakti zamanında biri ona içimizi açtığımızda canımızı yaktığı için- onlara dokunmadan geçiyoruz ve bir yandan da yalnızca kendimizi kandırarak inkar edebileceğimiz bir çaresizlikle dokunulmayı arzuluyoruz, yani biraz anlayış; öyle çok değil, vallahi değil, bir üzerlik otu tohumu kadar ya gelir ya gelmez, anca işte.
Anca yaşıyoruz korkarak ve nitelendirerek, bu zinciri ya biz ya karşımızdaki kıracak ki ereceğiz kurtuluşa; her zaman derim karşıdan beklemek az seven olmayı gerektirir -ki bundan nefret ederim- fakat bir o kadar da yorgun ve ürkeğimdir, tekme yiyen sokak köpeğinin uzatılan elden kaçması gibi telaşım olur hayat.

Bir başka seçenek olarak: Dokunulmayı göze almak. Çoğumuz dokunulmaz tipler değiliz, değiliz ki ben bunu kaleme alıyorum ve siz oturup okuyorsunuz; ne maddi ne fiziki ne de başka bir anlamda dokunulmaz olmadık, dokunulmazlık şuraya dursun, delinip geçilen çoğu zaman bizdik, açıkçası bunu mesele ettik de ama söyleyemedik, söylediysek de duyulmadık, kendimiz dahi duyamadık. Dokunulmazlık değil dokunulurluk isteyen o topluluğun sözcüsüyüm bu gece, dokunun hadi, belki açılır yapraklarım, belki dikenden başka şeylerim de vardır ha? Vardır vardır, hepimizin vardır; o yüzden bana dokunmasanız da izin verin size, kalbinize, en derininize yumuşakça dokunup sizi anlamama, hissetmeme ey insanlık! Kelin merhemi vardır bakarsın, size saklamıştır ve insanlık anlamlanır.

0 Yorum:

Yorum Gönder