Edebiyat Eğitimi

Sorunlu ve az edebiyat eğitimi bize neler sunuyor diye bir övünelim...
Sadece sosyal medyada(o da zoraki) gördüğü kadarıyla şair bilen milletimiz var yahu. Ali Lidar'ı bırak okumayı, bilen bir insan bulmak bile zorken etrafımda, hatta biraz zorlasanız neredeyse Sabahattin Ali'nin bile bir sosyal medya kullanıcısı olduğuna kolaylıkla inanabileceğini düşündüğüm az da olsa insan varken, Onur Ünlü'yü saçmalayan şişko görüp vıcık vıcık aşk dizilerine yumulan, Emrah Serbes'i anarşist bulup gidip falancanın yine toz pembe bebecik romanlarını okuyan tonla ucube mevcutken.. Polemiğe girmek istemiyorum da Sabahattin'i süikaste kurban edip, Nazım'ı hain bellediniz siz...

Ancak siz bunu bu hale getirdiniz sayın M.E.B hatta belki de hükümet...

Neymiş efendim edebi metinler yazarın duygu ve düşüncelerini anlatmak amacıyla yazdığı alengirli, efendime söyliyim yanarlı dönerli yazılarmış falan da filan, üstelik de bu yetmezmiş gibi sanatın tarihsel ve biyografik kısmını olmasa da yorumlama kısmını nesnelleştiren sınavlarınızın kontrolünü yaparken de öznel beyinlerinizin nesnellerine uymayanı karaladınız; Allah'tan benim gibi birkaç fırlama çıktı ve inşallah ki çıkacak ''Ben böyle düşünüyorum işte be'' diyen.. Yahu duygu düşüncemi anlatacak olsam sana mı anlatırım el insaf, hele sen kurtul şu basmakalıp fikriyattan da öyle konuşalım. Derdimizi tasamızı dökmek için yazmıyoruz her zaman, öyle bir sunuyorsunuz ki millet de bizi parayı bulmuş(ben değil tabi) bencil sosyopatlar falan sanıyor...
Bencil olan sizsiniz, tekdüzeliğe kurulu, standartlıkla bayağılaşmış bir gençlik yetiştirmek istediniz; iki üç hevesli çocuk şiir diye getirdi belki şaheser belki sıradan cümleler, kırmıyorsunuz bu çocukları güzel, güzel de olay o değil işte...

Adam gibi şiir öğretmiyorsunuz, illa ölçülü bilmem neli, yüzde doksanı dörtlük olan şiirler.. Çocuk birgün kitap metni gibi bir şey görüyor, bi'de bakıyor ki şiir, ''Ulan bunlar da şairiz diye geçiniyor''moduna giriyor sayenizde...
En genç edebiyat öğrencilerine öğretilenler Aşık Veysel, Erzurumlu Emrah benzeri insanlar, tamam bunları da öğretin, hatta öğretmezseniz bozuşuruz ama edebiyatı ilk defa gören çocuğu divan şiiriyle falanla filanla boğarsanız bekleyin ki ders dinlesin...
Modern'den başlayabilirsiniz mesela, Ece Temelkuran, Didem Madak, Nilgün Marmara gibi kadın şairlerle açılışı yapar kızlarımızın hiç olmazsa bazısında bir ışık yakalayabilirsiniz.. Sonra biraz yabancılardan gidersiniz Kafka falan...

Kafka demişken aklıma geldi,malum kendimden biliyorum gençlerin ve şairlerin en müşkül durumu aşk.. Ne yani Turgut Uyar, Cemal Süreya ve Edip Cansever'in aynı anda aşık oldukları kadın Tomris Uyar'la hikayelerini anlatsanız mesela? Gerçi sizi de anlıyorum tepedekiler hoş yaklaşmaz bu işe, samimiyetsizler...
Ama eğer böyle olursa yüzde elliden fazla oranla çocuğun içinde bir yer edinir bu isimler gizlice...

Bir kere edebiyat yüktür, ama çekilen değil, yan yana gidilen bir yüktür, omuz omuza, ciddi meseledir ama kasılmalık, sessizlik gerektiren tarzda değil çoğumuzun sandığı gibi, samimiyetlik, çay çorba bir şey ikram etmelik ve gülümsemelik bir yaşam tarzıdır.. Hatta tarz da çok hafif kaldı, her saniyede yaşamaktır...
İkinci bir ne hikmetse öngörü, bizim gibilerin harf ve kelimelerle iş yaptığı gibi söylemler, kaldı ki buna iş denemez ama asıl mesele şu ki cümle, şiir, roman ya da her neyi uygun görürseniz sadece siz ilişkilendirdiğiniz için edebiyata dahildir bana göre, asıl edebiyat beş duyunuzun da kendi içinizde metafiziki diyebileceğiniz bir yöntemle can bulup bir suret oluşturmasıdır...

Herkes şair olamaz çünkü yalnızca bu suretleri gören, dokunan, duyan, koklayan kişiler bundan dem alır, hatta deliye döner, taşar...
Edebiyat özümsenebilecek de bir şey değildir, o zaten özündedir de sadece sen Oğuz Atay'ı ilk defa okuyorsundur mesela. Suretler dedim ya, yüz anlamında değil, her tür doku, cisim, hatta dokunulan bir şey olmadan sanki havanın yumuşaklığıymış gibi bir his, hatta mavi rengini koklamak gibi paranoyakça bir şey..Bunu söylediğimde ürkmüş olabilirsiniz, bir an için yaşadığım şey bana daha tuhaf geldi çünkü...

Bir de bu eğitimcilerin en hasta olduğum huyları kitap önermeleri bak, hayır okusun tamam eyvallah itirazım yok, ama istediğini okusun. Ne yani 7. sınıfa giden bir çocuk Milena'ya Mektuplar okumak istediyse? Zamanında bana da vurmuştu bu, M.E.B Kemalettin Tuğcu'yu yasaklamış aklına esince, ben de çok zor kitap okuyan bir çocuktum onun birkaç kitabını dümdüz okudum.. Dediler yok çok kasvetli yok bunalmadın mı falan, oysa şimdi dizilere, hadi onları geç memleketin haline bak çok mu iç açıcı, çok net söylüyorum o yaşta bile kimse benden küçük prens okuyup uykuya dalmamı bekleyemezdi, şükür ki böyle şirindirik bir amacı da yoktu kimsenin...

Bu iş böyle giderse n'olur biliyor musunuz, demek istediğim şu yeni başladığım okul gibi edebiyata ve sanata 1 saat süre verip matematik, fizik, biyoloji gibi dersleri at gibi uzattığınızda yani...
Bu çocuklar sınavı da kazanır Oxford'a da kapağı atar, gider dünyanın en iyi bilmem nesini de icat eder amenna, ama ya duygularına zaman veremez, ya aşık olamıyorum triplerine girer, ya aşka inanmıyorum safsatasını oynar, aşkı boşver ama garanti depresyona, bilemedin tükenmişlik sendromuna da üniversite gibi kapağı atar...
Bi'de bizim millet çok geyiğini yapar ya''odun''falan hi-hi-hi gülerler, işte o odundan cinsiyet eşitliği göz önünde bulundurularak üretilmeye başlanır.. Sanki bu şuan olmuyor mu, samimiyetsiz, aptal, boş bakışlı, romantizmden zerre anlamayan ve hak etmeyen, hiçbir şeye adam gibi inanamamış, umut edememiş, sevememiş kızlar oğlanlar birbirini yiyor(şiddet anlamında)
Hiçbir şeye inanmamış derken Allah, Tanrı ve diğer isimleri kapsayanı kastediyordum, siz de biliyorsunuz ki tasavvuf da bir edebiyattır. Hayır sonra''Vay efendim ateyizler niye arttı''diye solcu muhalefete yüklenmeyin diye söylüyorum bunları...

Çocukların en nefret ettiği ders edebiyat biliyor musunuz? Ben bayılırken garipsiyorlar, yeri geliyor derste herkes uyuklarken ben oturup hocanın okuduğu şiirleri bir bir can kulağıyla dinliyordum.. Sizin oluşturduğunuz bu nesil hatta bir nesil öncesi bile hep birbirine atarlı, herkes kırgın, gergin, masumiyetini kalbine gömmüş sanki.. Bana kalırsa bütün kalbi kırıklıklara da açılan bir kapı bu, antidepresan kullanımının artışına; zira duygusal da duygusuz da olsan acıya kayıtsız kalamazsın, canı acıyan ıssız nesillere gidiyoruz, tebrikler emeği geçenler...
Zaten siz öylesine sanata,duyguya ve hisse değer vermiyorsunuz ki bunca Edebiyat ve onun gibi pek çok branş mezunu derece fark etmeksizin atama bekliyor. Bakın bu bir zulümdür, hakikaten söylüyorum ki öyledir; hoş, sizin kendinizi melek saymak ve göstermek için zulüm ve vicdan anlayışınızı hiç ettiğinizi görüyorum ama görmeyen de hayli fazla.. Her neyse...

Zaten en sonunda da biryerlerimizden antin-kuntin robotlar fışkırır, cyborge(aklıma çiğbörek geldi şimdi bak) falan döneriz mesele kökünden hallolur, istediğiniz buysa hani ben alenen karşınızdayım onu buraya belirteyim de bi'yanlışlık çıkmasın.. Tamam? Hadi öptüm canım, babay(''babay''dan da nefret ederim aslında ama neyse)

0 Yorum:

Yorum Gönder