Saat 5,akşamüstü 5,yani 4'ü 48 geçiyor ama 5 işte ne lüzumu var.Küsürattan sayıp atladığım o 12 dakikada ne yaşanabilir ki zaten;aşık mı olacağım,ölecek miyim,bu metin bir şekilde son mu bulacak?Benim aslında bu soruların cevaplarına ihtiyacım yok.Hem zaten yaşadığım bile yerli yerinde bir merak konusu,ama alıştığınız anlamı kastetmiyorum burada,ne onu ne de türlü pesimistik şeyleri.Bugün kendimi yazıdan bir adam olarak düşündüm,evet yazıdan;şu anda bile hepinizin okuyup okuyup bir başkasına atladığı ya da okumaya üşenip kapattığı şu yazılardan.Çünkü siz bunları okurken benim yazdığımı akıl edebilecek kadar aklı başında,lakin tüm bunların arkasında bir insan,yaşayan,ya da buna benzer her hangi bir şeyi düşlediğinizde şaşıp kalacak kadar aklı havadasınız... Sizce ben hayal ürünü müyüm,ya da daha sofistike bir soru dilerseniz de;hayal gerçekten bir "ürünüm" mü benim?Eğer öyleyse hayal kuranlara boş insanlar,hayallere de boşluk gibi bakanlar bakar kör falan mı? Şu anda saat tam olarak 5 ve ben bu ufacık metni 12 dakikada yazdım,bütün bu 12 dakika boyunca yediğim tek halt buydu ve ben bundan gurur duydum;yeterince işeyaramaz bir adamın hayata çektiği bir restten daha alelade bir davranış olması mümkündür sanki bunun,ben de biraz uçarıyımdır göründüğümün aksine,öyle olmasam her sabah kalktığımda aynı beni yine nasıl elde edecektim istisnalarla... Burada yazanlar kelimesi kelimesine benim hayatım,başka da bir şeycik değil,bütün bunları görmeyi,okumayı,okurken ağlamayı bile göze alarak insanların içten içe bana yaşanmamış gibi bakması üzücü açıkçası,aşırı dozda samimiyetten artık bir romandaki başrol gibi oldum,burada yaşayan ve gerisi olmayan(yani buradan bakınca)İşin hayli absürd kısmı her gün en az onlarca kadının kitap karakterlerine aşık olduğunu dile getirdiği şu dünyada da,bazılarının deyimiyle kendi ütopik varsayımlarımdan kurulu bu dünyada da henüz beni seven mevcut değil... Riyakar bir tespitte bulunmak lazım gelirse diyorum ki bir yere on tane Alptuğ Dağ koyup hangisi bunları yazandır diye beni hiç görmemiş okuyucularıma sorsanız beni seçmeyenlerin beni seçenlerden yoğun olduğunu görürsünüz... Yakışmıyor çünkü abicim,ben bunu kendime yakıştığından değil de yalnızca dinmek ve dindirmek için yapan bir adamken şuan saat 5'i 10 geçiyor.Eminim yirmi iki dakika boyunca yazdığım şu koca metin öbeğinde gereksiz onca sözcük ve cümle mevcut,çünkü nedensizce canım biraz sıkkın bu konuda... Bir şekilde kaderin tecelli ederek her bir yazımın onu en çok okumaya ihtiyacı olanlar tarafından tesadüf diye bir şey olmasa bile tesadüfi bir şekilde okunup hayatlarını değiştirmeyi dilerdim.Şu an neden yazdığımı ve nereye gittiğini bilmeden dakikalardır yazıyor olduğum şu metinden illa ki bir şey çıkartmanız gerekirse 5'i 13 geçe iki dakikada okuyup anlayabileceğiniz bir sonuç yazayım; Oldukça muhtemelim ben,yalnızca yazılarım kendi içinde fevri ve birbirleri içinde biraz cömert,kanaatkar,en çok da fedakar...
Ah be aşk,aramızda kalsın ama ben seni fazlaca bi'özledim,öyle ki aşk derken kimseyi kastetmeyen düzeyde;e sen de gel madem artık,bekletme... Onlar mı,sen onları boşver;onlar ne zaman anladı,bunun için çaba harcadı ki zaten?Bir kadını sevecek oldum sevme o da seni sevmiyor dediler,seneler sonra biraz vazgeçmeyi becerebildiğimde aynı kişilere başkaları da eklenerek vazgeçebilmemi eleştirdiler(üstelik zaten hakkım olmayan bir azaptan zor duruyordum ayakta iki büklüm),sonra bir başkası olduğunda ise yine aynı kişiler aralarında gruplaşıp bir taraf "Onu sevme" ve diğeri ise "Hani sadıktın?!" der gibi bakmaya başladı bana,bunu söyleyenlerin de günahını almak olmasın ama kendileri ayda bir sevgili değiştirirken benim seviyorum demeye korkmadığım kadın olmadı,ya da korkmadıklarım oldu ama onların beni reddetmediği olmadı diyelim...Yani işin özü onlar hep bir şeyler der aşk,ama sen de biliyorsun hatta biz beraber durduk onların karşısında hatırlasana;sana inanmayanlara ben,bana inanmayanlara sen kafa tuttun.Hem bak ben sana hiç kızdım mı bu senelerdir olup bitenin ve acının bir tanesi için bile?Seni bırak onlara dahi kızmadım,kızamam da zaten... Ben diğerleri gibi değilim biliyorsun,acısıyla dahil birine bağlı kalmak toplumun bütün bu mantıksızlık iddiası ve bencilliği benimsetmeye dayalı içten içe samimiyetsiz her türlü tavrına karşı bile başı boş,sevdasız ve dolayısıyla manasız koşturup durmaktan daha lehimedir benim,kimseler bunu göremiyor ve göremeyecek olup görememekte ısrar etse de...Ellerinden geleni ardlarına koymasınlar mümkünse;çünkü ben alenen diyorum ki sana "Beni öldür!",ölümün Allah'a kavuşmak olduğu bilincinde bir protesto mahiyetinde yapıyorum bunu da;sen ölümsün diye değil,seni ölümle bir tutanlara inat olarak söylüyorum... Ve işte tam da bu yüzden sende aptal bir gurura yer yok,bilakis gurur kaynağısın... Katıksız bir "Gel" demektir bu yazdıklarım,umarım icabet edersin davetime;bir anda,bir yerde,bambaşka bir kadınla;yalnız bu sefer karşılıklı olursan sevinirim ilk ve umarım da son defa,çünkü sen hep karşılıksız çek gibi beni ortada bıraktın da boşver... Her şeye rağmen çok teşekkür ederim,inadına gerçek ve iyi ki de varsın Aşk...
Bu sabah dört buçukla beş arası aklıma geldi.O değil hayır,öteki.Aklımdaki düşünceyi beyaz bir a4 kağıdına dönüştürüp buruş buruş edip yuvarlayarak en yakın çöpe atasım geldi ama uykuluydum zaten.Çöpe atmaktansa yakmak da bir seçenek,ama eğer yakarsam is gibi üzerime siner o ve gitmek de bilmez;bunu istemiyorum,çünkü artık başka,bambaşka bir kadının gözlerine bakarken kadının bende onu ve diğerlerini hissetmesini istemiyorum.Ait olmanın koşulları işte,her ne kadar ait olduğum ya da olacağım biri yoksa bile elbet bir gün gelecek,geldiğinde onu düzgün karşılamalıyım tabi,etraf toplu,kendine çeki düzen vermiş ve aklı başında,yani isteyebileceği şekilde... Bir kadının sevdiği adamın geçmişindeki kadınlara manen veya fikren,az ya da çok maruz kalmasını ne deneyimledim ne gördüm,ama hissedebiliyorum o acıyı,hüznü,burukluğu ya da her ne zıkkımsa işte.Kimse misafirlerine pişmemiş bir yemek yedirmek istemez,ben de pişiyorum diyelim bu düşünceye dayanarak;olacağım ben olacağım,zor,yavaş ama olacağım işte.Ve ben olduğumda,daha doğrusu ben ben olduğumda insanların hala gerçek bir aşk yaşamak veya görmek için bir şansları olacak,söz veriyorum.Öyle sadece internet aşığı olsaydım bugün geriye dönüp baktığımda binlerce yazım ve yüz bini aşkın okunma sayım olabilir miydi?Samimiyim,gerçeğim yani onu diyorum,alın size ispatı,isterseniz test de edebilirsiniz,beni sevmeyi ya da kendinizi aşık etmeyi deneyebilirsiniz mesela;beni sevme kısmını bilmem de beni aşık etme kısmı çok kolaydır,inanmazsanız sadece havaya bakıp gözlerinizi kapatın ve derin bir nefes alın verin,hissettiğiniz şey her ne ise o benim teminatım işte... Kendimi biriyle nişanlı ya da sözlü,birinin babası,bir iş yeri sahibi,takım elbiseli bir adam gibi hissediyorum bu aralar;böyle bir sorumluluk hali,çaba,"kısmet" diye gülümseyerek devam edebilme yeteneği falan.Otuzlarımda hissediyorum anladınız mı,göze alma işini önceden de yapıyordum ama sanki daha bi'kendi isteğimle gibi işte anlatamıyorum;feda etmek de buna dahil tabi,geleceğe yer açmak adına geçmişe veda ederken geleceğime dair hiçbir olumlu ihtimal gözükmemesine karşın gülümseyebiliyorum... Tercihler işte,tercih yapmak,yahut bunu göze almak sizi güçlü olmasa da bayağı sağlam kılıyor açıkçası... Diyeceğim o ki bugün önceki yazımda bahsettiğimin bir tık ilerisine gittiğimi görüyorum,nasıl olduğuna anlam veremesem de.Tamam orada bahsettiğim o kadın hala gelmemiş olabilir,geleceğine ümidim de yok ama belki de ilk defa konu bu değil;mesele,ben ona yer açmak için geçmişimi gömdüm,ama gömmeme karşın zor da olsa tohumlar bıraktım ve şimdi onları gömdüğüm yerde bir dizi papatya var.Ben onu bekleyeceğim,o yazıda bahsettiğim ve çok daha fazlası gibi,papatyalar da bekleyecek söz,şiirler de...Ayrıca benim ona sözüm var çok geçmişten... Ve ben neticede çok bi'değiştim olumlu anlamda,bu yeni ben mi diyeyim ne diyeyim,yüksek muhtemel alttaki şarkıyı dinlerken çıktı içimden;evet o hep içimdeydi,çaktırmıyordu değil çaktırıyordu ama ben yüz vermedim,cesaretim yoktu ve hala da olduğu söylenemez;oysa şu var ki kendim için istediğim şeyi kendi kendime de olsa kendimde denemeyi seçerek kendime bir şans tanıdım.Bunu da kıymet bilmeyene ibret falan diye değil,hayat devam ediyor diye yaptım,o kadın gelir diye...
Artık aşkla ilgili yazacak bir şeyim kalmadı mı dersiniz?Yani tam da görüntülenme sayımın yüz bine ulaşıp aştığı şu günde.Belki de aşka rastlamamamdan,aşık olmamamdan,ya da her ikisi de olsa dahi aşkı yaşayamamamdan.Aşkı yaşamak için teorikte sizi seven bir insanı sevmek gerekmiyor tabi ama kendini bildi bileli onu seven biri olmaksızın sevmiş bir insanın artık pratiğe ihtiyacı oluyor biraz.Dün gece fark ettim de artık biriyle karşılıklı bir şeyler yaşadığımız fikrini düşlerimde dahi tasvir edemiyorum,bu alçakça belki ama gülünç geliyor işte;insana hiç bunca zaman var yok demeden bekleyip her şeye karşı direttiği hayali gülünç gelir mi ama geliyor işte,ama komik değil,ama elimde de değil... "Bizim için aşk bu kadarmış" cümlesi daha evvel aklımdan geçmemişti bile ama bu gece saat 12'yi bulurken yazıverdim işte,şu anda aklımdan düzenli tekrarlarla bu cümleyi silmek geçiyor ama hayır.Ben yalan söyleyemem abi,sizi kandırmak sıkıntı değil(yanlış anlamayın) ancak kendimi de kandıramam.Alışmadım çünkü böyle,ben en son aşka alışmıştım ama o da azar azar yokluyor ve düğüm kopmak üzere,bunu tek başıma uzun süre tutabileceğimi sanmıyorum,hiç sanmıyordum belki ama bu birinin gelmesine engel değil.Çoğu zaman birilerinin aşk hayatına çekidüzen verdim onların isteğiyle,şimdiyse ben yardım istiyorum işte bu kadar basit... Hoş,işin mizahi kısımlarından biriyse bu yardım isteğinin bu kadar sessiz sedasız olması,çünkü ben bile ne tesadüf ne de kasıtlı bir şekilde hayatımın aşkının,kadınımın bu hiç bilmediği beş para etmez bloga girip de bu upuzun yazıyı okuyup da bunu kendine mâl edip de benim için bir şeyler yapabileceği fikrine hiçbir şekilde olumlu bakamıyorum.."Hani Alptuğ,hani umut?"diyorsunuz di'mi?bu gece de Umut bara gitmiş işte ne bileyim ben.Artık kendimi kendime tek başıma inandıramıyorum bile,aşk açısından,bu yönden acizim açıkçası,net... Kimsenin bu döngüyü yakalayacağı,bu paravanı da keşfedeceği yokken üstelik;bana da düşen bu orta halli yazıyı bir an evvel yayınlayıp belki de ilk defa gerçekten yazmış olmak için yazmış bir şekilde geri kalan şeylere devam edeceğim,geride ne varsa artık,yani benden geride.Fark etmediniz mi son dönemde irili ufaklı her bir metnimin ana konusu olmasa da ortak ve içten içe en büyük yanı bu;sade hisler başarısız bir yazar doğuruyor ve sizler sayın okuyucular,buna ilk tanık olanlarsınız işte canlı canlı.Ve ben bu konuda söylenilebilen her türlü teselli yahut mantıklı konuşmayı işittim,ya ben o konularda da beceriksizim ya da gerçekten lafta kalıyorlar... Bu yazıyı kısa kestim,mevzu net,vaziyet derin,aşk yetim;sorun aşkı yazamamak,bu yazdığım bir sille...
Özler misin beni bir yerlerde?Sadece meraktan,yani aklından geçti mi bana dair keşkeler;keşke sevseydim gibi ne bileyim,keşke yanımda olsaydı,keşke görseydi,bilseydi gibisinden işte.Keşke en azından aramızda bir şeyin adı kalsaydı diye,hadi aşkı geçtim dostluk,ya da tanışıklık.Böyle diyorum çünkü atıyorum gün gelip ortak bir arkadaşımız vasıtasıyla aynı mekana gidip karşılaştığımızda mesela,birbirimize nasıl gözlerle bakarız bilmem ama bir pot kırdığımızda ve o bize "Tanışıyor musunuz?" dediğinde cevabın ne olur,işte bunu çok merak ediyorum.Benimki mi?bilmiyorum,ölsem de öğrenemem yaşamadıkça... Beni sevdin mi gerçekten,herhangi bir şekilde;yoksa sana olan sevgimden yahut başka bir şeyden acıdın mı,belki de kırmadan başından savmak istemişsindir.Olabilir canım hepsi olabilir,kaldı ki hepsini de hak ediyordum ben seni sevdiğim için bir başkasında gönlün varken.Ama ne anlatabildim ne de anlayabildim işte kadın,öyle ki sen hayatımdan geçip gideli seneler olmuşken ben hala senli şeyler yazma,düşünme ve hisssetme eğilimindeyim fena şekilde;sen,o ve kim bilir... Buna karşın bir de beklediğim var,senin yerine hem de,daha doğrusu seni yakıştırdığım ama o hiç dolduramadığın boşluğa.Boşluğumu doldurmak için birini sevip onun da beni sevmesini beklemiyorum,bu yanlış,çok yanlış;ben seni de sevmek için sevdim(öyle dediysem sevmiş olmak için sevmek değil,karşılık beklemeden sevmek),kanımca biliyorsun zaten bunu,sadece sen kendin sevmediğin gibi benim de sevmeme müsade etmedin;anlıyorum seni mecburdun,aramızda önceden de olan o bağ hatrına benim yaptığım kabalıktı asıl,aşkım kabalıktı biliyorum.Aksini iddia etme çünkü seni duyamam,ben artık başka bir dünyanın yalnızıyım;sensiz,onsuz ve kim bilir... Bir beklediğim var işte dedim ya,senin de önceden savunduğun üzere artık sen olmadığını bildiğim biri,ama emin olduğum demiyorum bak nedense.O gelir,senin yarım bıraktıklarını,istemeden yıktıklarını giderir;ama bunu herhangi birinin gelmesi yapar zaten,oysa o gelirse içim ısınır benim,göz kapaklarım gözlerimi kendiyle bu kadar bütün hisseder,kaburga kemiklerim yenilenir,kalbim yeni bir seyir kazanır;artık çiçek alacağım biri çıkmış olur,yemeğe götüreceğim,hediyeler alacağım;canım sıkıldığında saçlarını okşayacağım,başımı omzuna ya da onun başımı omzuma yaslayıp hayatın bir tadı varmış diye çıkaracağım ağır ağır,güzel sözler fısıldayacağım kulağına,üşüdüğünde ellerine sarılacağım;seveceğim işte,kendini yalnız,sevgisiz ve güvensiz hissetmesine imkan vermeyeceğim,mümkünse de benden başkasına ihtiyacı olmayacak kadar kapsayacağım isteklerini,ona hayatı sunacağım;şiir yazacağım mesela,şarkı da bestelerim sorun olmaz,güzel anılar ve hisler biriktireceğim,sanki pamuktan bir kap içerisinde sıcacık ve ufacık bir şekilde yavaşla ona sunacağım... İşte ben tüm bunları,önceden yazdıklarımı,aklıma gelip gelip yazmadan unuttuklarımı ve henüz yapamayacağımdan aklıma getirmediklerimi ben senin için canlandırmıştım;"Kısmet değilmiş"diyerek basıp gidemeyeceğim de ama,içim acır bi,belli olmaz orası... Uzun lafın kısası,ben senden razıyım,keşke de keşke dediğin şeyler olsa,hatta ben onları bilsem ve bir bir gerçekleştirsem ama eğer ki bana dair keşkelerinde aşka dair bir yer varsa bunun ikimizden de uzak olduğunu bilip olgunlukla karşılaman gerekebilir artık,benim senin beni sevmemene rağmen seni severken yaptığım gibi,kusura bakma;sen de,o da ve kim bilir... Benim sözüm var ona,başım bağlı ezelden... O kadın gelecek biliyorum,hep biliyordum ama bu defa içimde tutuşan skaler bir aşk mevcut,aşık olmayı istemek gibi saçma bir şey değil ama aşık olacağını tahmin etmek kadar akıl almaz.Zaten bu aşk için karşıma çıkacak o kadın da aklımı başımdan alacağına göre sorun yok.Yine biri çıkacak ve ben kendimi kaptıracağım aylar sonra,yine olmayacağınaysa inancım var ne yazık ki,bundan dolayı zincirlerimi kırması gerekecek biraz,beni sevebileceğine beni inandırıp bir adım atmamı sağlayabilmesi için.Ama zor değil,sen de biliyorsun aslında ona söylerdin olsan;aşk konusunda ne kadar inatçı olmaya yahut gözükmeye çalışıp bir o kadar çabuk çözüldüğümü falan... Şimdi o eski ve dostum olan sen geliyorsun aklıma da,onun gelmesini benden çok istiyorsun gibi bana;işte bu yüzden de,seviyorum seni(sadece dostane)Tüm bunların yanında keşke bilse sana değil de direkt ona,geleceğine inanarak yazdığım sahipsiz yazıları;mesela Gelse ve Bir Kadın Tanıdım.Çünkü bunlarla başlayarak ona ait olduğum beyaz bir sayfa açmak istiyorum ikimize,ikimiz de yeterince geç kaldık zaten;ben ve o,kim bilir... Düğünümüze gelirsin belki olmaz mı,geçmişi eritip eğitmiş,hatıra ve hisleri yakmaz bir hale getirmiş bir biçimde,ikimiz için de.Sonra sen,o ve kim bilir;o eşim,sen dostum ve geçmişse sırtımda yük olmaktansa herkesin cümlelerinde yer verdiği gülerek hatırlanan klişe olur artık.Sen beni özledin mi bilmiyorum ama ben bu olmamış günlerin özlemini çekiyorum;muhtemelen de olmayacak,ama olsun,her açıdan yani...