Fark Eder

Bir şeylere fark etmez dedikçe kendimizi de silik kıldığımızı fark ettim, biz bunu karşıdakinin arzusuna öncelik verme niyetiyle yapsak dahi ister istemez varlığımızı ve belirginliğimizi zedeleyen bir hareketmiș bu; bir anlamda karşımızdaki kişi oluyormuşuz, daha doğrusu kimse... Ve bir de bakıyormuşuz ki bizim de olup olmamamız fark etmiyormuș...

Biz böyle "ince" düşünerek aslında karşımızdakilerin bizi hesaba katma, bize şu kadarcık olsun bir değer biçme gibi "zorunluluklarını" ellerinden alarak kafamıza sıkmışız.

Benim de bu hayatta bir özgül ağırlığım var mı? Ben nelerden hoşlanırım, ben nelerden nefret ederim ve daha da önemlisi kim bir şey yaparken bunları göz önünde bulundurma ihtiyacı hissetmiş bu güne kadar? Bakın işte asıl soru budur, yakınla uzağı, heple hiçi bu ayırır. Kimim ben? Teoride standart bir insan, pratikte Alptuğ Dağ, onun arkadaşı, bunun nefret ettiği kişi, şunun youtube kanalına abone olduğu çocuk... Bu mu yani? Bu kadar mı? Sen de düşün lütfen okuyucu, sen kimsin, kendin için değil başkaları için kimsin; en önemlisi başkaları için sadece bir tip misin yoksa bir karakter mi? Kıyısından köşesinden kurgu hikayelerle ilgilenenler ne demek istediğimi çok net anlayacaktır. İnsan önce kendine bakmalı falan ama bugün paranın değeri bile diğer paralara göre, kendimizi kandırmayalım.

Varlığını hesaba katmak demek bir şeylerin sana göre düzenlenmesi demektir, kırılgan bir insansan seni kırmamak için ekstra özen harcanması mesela sana kendini var hissettirir, değerli falan demiyorum çünkü bu türden bir var olmak değerli olmanın ta kendisidir. Peki senin hayatında kaç kişi için geçerli bu okuycu? En yakın arkadaşın için geçerli mi mesela? Yahut sevgilin? Başka?

Değilse tasalanma,
Bunun için burdayım yıllardır, 
Seninle bir biz olup, bir şey ifade etmek için.

Fark eder, bırak etsin.

0 Yorum:

Yorum Gönder