Turfalaşan Uyumlar

Biriyle tanışırız, etkileşimde bulunuruz, sıfatlara indirgenmemiş lakin belirsiz de bir ilişki kurarız; tanımaya çalışırız onunla birbirimizi ama bunu yaparken aslında şu hatayı da yaparız: Uyum sağlamak.

Özetle şöyle: Karşımızdaki aşk yahut arkadaşlık yaşayacağımız kişiyle uymak için aslında biraz ittiririz daima kendimizi, bunu "yabani" biri olmamak için yaparız zira toplum normlarına göre biriyle anlaşamamak kötüdür ve kötü olması da onu -güya- anormal kılar... Böyle böyle çok da sevmediğimiz ama onun sevdiği şeylere alışmaya çalışırız ya da ne bileyim hafif düzeyde rahatsız olduğumuz huylarını görmezden geliriz ve üstüne üstlük bunun adını hoşgörü koyup sanki bir ilişkinin gereğiymişçesine içten içe kendimizi sorumlu davranıyor hisseder ve bundan gurur da duyarız.

Ama arkadaşlar bu gerçek UYUM DEĞİLDİR işte, neden mi? Çünkü böyle giderse bir süre sonra bu sorumlu davranma hissi birden kendini feda ediyor olma fikrine dönüşür, karşınızdaki insan böyle düşünmeye başladığında onu size "Ben senin için..." falan derken bulursunuz, sonra eften püften kavgalar bilmem neler... İnsanlarla anlaşmak bir yetenektir ama erdem asla değildir, o kadar da anlaşamadığın insanla işleri yürütmek ancak bir yere kadardır, marifet hakikaten uyduğun ve bunun için çaba sarf etmene gerek olmayan insanı bulmaktır... Uymak kendiliğinden olur, iki mıknatısın birbirini çekmesi gibi, zaten tam da bu sebepten hiçbir ilişki yalanla yürümez.
Sözgelimi, birinin ben şiir seviyorum diye şiir okumaya başlaması evvela bana verdiği değeri gösterse de, aslında uymadığımızı ve ileride ikimizi de yıpratması muhtemel buruk bir çaba gösterdiğini de anlatır ne yazık ki.

Her şeyi bunca riske sokan şey başta da ifade ettiğim gibi evvela uyumsuz insan olmama çabasındandır, insanın kendini kötü huylarından yontması iyi olsa da farkında olmadan kişiliğini de baskılaması bir tırnağı derin kesmekten farksız hatta çok daha acı vericidir.
Ha ama şu yapılabilir, uyuşan yönler diğerlerine kıyasla on plana çıkarılabilir; iki insanın her açıdan uyuşması nereden baksan pek mümkün değildir zaten ama benim derdim bilakis uyumsuzlukların halının altına süpürülmesi kabaca.

Sen benim gibi değilsen, ben senin gibi değilsem bir süre sonra birbirimize duyduğumuz bu sevgi ve bağlılık aslında sadece alışkanlığı bozmama dürtüsünden ötürü birbirimize karşı aldığımız tavizler haline bürünür ve gün gelip yorulduğumuzda, kendi kendimize birbirimize uymaya çalışmışken aksi gibi birbirimizi suçlayıp incitiriz. Beni anlıyor musun sayın okuyucu?
Anlasan da dinlemeyeceksin biliyorum, ben bile dinlemeyeceğim kendimi zira bu yazıyı hala okuduğuna göre sen de dahil benim gibi insanlar her türlü yakınlık ihtimalini değerlendirmek için elimizden geleni yapacağız, biz yalnızlığı sevsek de onun soğukluğundan üşüdüğümüzü inkar etmeyiz.
Şimdi sen karar ver: Turfanda mı turfa mı?

0 Yorum:

Yorum Gönder