Ücra

17 gün olmuş yazmayalı, malum sınavlar onlar bunlar, bir iki heves bir şeyler...
Akıl takılıyor bazı şeylere, beniz yaşlanıyor haliyle, fikir sakinleşiyor belki, tenezzül yeteneklerinde azalma gözleniyor bireyin, ücraları mutlaka zenginleşiyor. Ücra ne dediğinizi duyar gibi falan değilim ama illa ki söyleyeyim, bu bağlamda ücra şudur: Bir yerden sonrasına, "Ben buyum işte, kim ne yaparsa yapsın" çağrısının yapıldığı yere kırmızı çizgi denir, bir de elde olanla yetinmek vardır atalardan aşina olduğumuz hani, tam da "Ben buyum işte" özbilinci ile yalnızca bu benlikle sınırlı olma halinin çaresizliği sessiz usulca birleşirse eğer buna ücra denir.
Ücra kötü bir şey midir? Hasbelkader öyledir fakat verdiği de azımsanmayacak bir rahatlık vardır ki çoğu yaşamdan eksiktir, örneğin yalnızım dersin, hayatına sokmaya çalıştıkların -mesela cumartesi sınav çıkışı gördüğün o hayatının eksik yarısı olan kadın- evvela umduğun gibi çıkmamıştır, insan seçmek karpuz seçmek gibi değildir ne yazık ki. Bunu bilirsin, kabullenirsin, üzülürsün edersin tamam ama yaşandı ve bitti dersin ve yoluna devam edersin. Bunu diyebilmek ücranın belki dönüm noktasıdır, en iyi tarafı ise, yine biri olsa o da kelek çıkacak der ve kendini derslerine vesaireye verirsin, notlar yükselir, mevsimler değişir, idealler kendini gösterir...

Ücradan çıkmanın en güzide yolu onun zirvesine ulaşmaktır bu yüzden, sanırım buna kendimi örnek verebilirim. Ben büyüdüm, yaşlandım, artık eski hikayelerim batmamaya başladı o denli, öne bakar oldum ve bunu yaparken de yeni, hüzünlü bir hikaye yaşamaktan, illa yaşayacaksam da sonunda olacakları unutarak yaşamaktan kaçındım. Güçlü oldum böylece, dahası da anlar oldum sanırım biraz biraz, tamamını oluşturduğum büyük resme dışarıdan bütünüyle bakmak hususunda bir yol katettim sanki. Fotoğrafa merak saldım istediğim bölüm ile alakadar olmasıyla, o bölüme girebilmek için çalıştım ve çalışmaktayım, fotoğrafı anlamak kaygısına giriştim ve estetik de birtakım kaygılar edindim; daha farklı bakıyorum dünyaya artık, hayalperestliğim bir üst seviyeye geçip idealizm oldu ve hırçınlığım anları arama yolunda sükunetle kavuştu, böylece de aşka karşı düşüncelerim değişmeksizin, onun için uğraşmadan ama halen de onu bekleyerek kadere teslim oldum, nasıl oldu bilmiyorum ama bu defa tam tersi her zamankinden daha eminim çünkü kaderin beni yanıltmayacağına. Hepimizde böyle değil mi, yaşamayı öğreniyoruz anları ve kendimizi, kendimize kıymamayı ve bir başkası olmamayı vesaire vesaire...

Nedendir bilinmez mutluyum şimdi, sanırım kendi ücrama farkında olmadan uzun bir yolculuğa çıkmışım, yolculuğun kendiliğinden ilerleyişini tehlikeye atmamak için düşünmemiş ve yazmamışım belki de; on yedi sıradan günün sonunda dönüp baktığımda aşk hariç her şey değişik bir biçimde kendi kendine yolunda, sanırım biraz da bu durumun değişmesi kaygısı ile kurcalamıyorum, hatta tam anlamıyla üzümü yiyip bağından endişe etmiyorum. Bu hoş akıbet uzun sürecekmiş kısa sürecekmiş onu bile dert etmiyorum ve buna da hayret ediyorum, işler değişirse değiştiği gün düşünürüz, şimdi iyi giden şeylerin tadını çıkarmalı.
Aşk dedik kaldı bak, aslında çok da kalacak bir şey yok; hak eden beni de bulur, belasını da. Çok mu egoist oldu bu durum, öyleyse bir de şunu dinleyin. Gideceğim ben buralardan, gitmek derken öyle ergen ya da emekli gibi bir gitmek değil, belki bir kilometre bile katetmeyeceğim adam gibi; gitmekten kastım, Allah'ın izniyle halihazırda başarıyla temellendiriyor olduğum yeni bir hayat. Sizi bilmiyorum ama ben şöyle düşünüyorum aklımca, işim ne ise onu yapacağım, mümkünse en iyisi olacağım ve hırs da söz konusu olmayacak, olayım meslek hayatım boyunca tadına varmak ve vardığım bu tadı belki de asla varamayacak olanlara da ulaştırmak olacak, çoğu insan buna garip yaklaşacak muhtemelen ama, adeta mutlu olmak ve bunu yaymak için para alacağım. Sonra bir noktada benim düne kadar kaçtığım o mahsun geçmiş hakikaten uzak kalacak, bakarsınız işin içinde bir aşk doğacak hatta, sonrasında belki ah ettiğim aşkları, dostları vesaireyi bir daha ya göreceğim ya görmeyeceğim, bu iki ihtimalin birbirinden farkı kalmayıncaysa ücra diye bir şey de olmayacak.

Hani planlarınızdan bahsedince "Olur olur hepsi olur." diye sırtınızı sıvazlayan ve size içecek bir şeyler ikram eden bir tip vardır, sanki içime ondan kaçmış benim işte. Umutlu falan değilim ama ne bileyim, "Amaaan" diyip gülücükler saçar oldum, olan oldu ama ölen ben olmamalıyım benzeri bir bilinç, bahardan olsa gerek. Belki o zaman tercih edilen adam oluruz, popülizm yolu duvara çıkınca falan, keşke denilen biz oluruz belki, bakarsın başımız istemediğimiz kadar kalabalıklaşır, iş işten geçsin yahut geçmesin. İşler değişir ve otuzlarımıza geldiğimizde "vay be" kelimesinin sözlükteki karşılığına aday gösteriliriz, belki TEDX'te bile konuşuruz ve bu yazının temeli olan düşünceyi anlatırız, zira istikamet o yönde. Konuyu bir yere bağlayamayacağım aşikar, zaten belli bir konu yoktu, yalnızca içimdekileri söyledim ve çekiliyorum huzurlarınızdan. İyi bir yazı olmadı lakin siz beni anladınız, yazmayalı hamlamışım işte. Zor bir ilerleyişten büyüyen güzel bir adam olmak isterim.☺

0 Yorum:

Yorum Gönder