Avare

Avare kelimesinin sözlük anlamına baktım da, ben biraz avare miyim ne? Demek istediğim birisinden hoşlanıyorum, o benden hoşlanıyor gibi, hoşlanmıyor gibi, hoşlanmıyormuş gibi görünmeye çalışıp beceremiyor gibi ya da böyle görünmeye çalışıp aslında harbiden hoşlanmıyor gibi belki, aklından çıkmayışımı aklına hiç gelmemişimcesine davranarak bastırmaya çalışır gibi falan...
Yok yok konumuz bugün aşk meşk değil, daha çarpıcı örnekler de var; okula gidiyorum geliyorum, dokuz saat orada durmak ve öznel-nesnel, doğru-yanlış yargılara kafa sallayıp gün sonunda "Bunu bunu yapacaksın!" demelere sanki onu yapmak için doğmuşcasına itiraz edemeyip yapamadığında yahut yapmadığında fark etmez onların, belki de ailenin ve hatta yarattıkları psikolojik baskı ile kendinin seni suçlaması ihtimalinden kurtulmak adına sürekli onlar için çalışmak, ödev ödev ödev ve daha çok ödev! Sınavlar, denemeler falanlar filanlar...
Tüm bunların arasına bir de bu kadını sıkıştır işte, düşün, et, bazen haberi olsun, bazen ruhu duymasın, bazen fazlasını karşılık versin, bazen yüz vermesin...
Bir yandan hayat kendi kendine boy göstersin, sağlık sorunuydu cartı curtu, yok fotoğraf makinesi yok masaüstü bilgisayar hayalleri, yetmedi memleketin başkanlık seçimi, doların şaha kalkışı, küresel ısınmanın ilerleyişi, Suriye'deki durumlarımız...
Böyle düşününce herhangi insanın avare olarak nitelendirilmemesi imkansız gibi duruyor baksanıza, asgari ücretlisi, emeklisi, çoluğu çocuğu, çocuk yaşta evlendirileni... Saymakla bitmez ama, birileri bir şey yapsa biter.

Kafamız çok karışık, hepimizin.
Başta ilişkilerde, kimseye güvenmiyoruz, her taşın altında bir şey arıyoruz, iyi kötü her şeyi iyi kötü herkese yakıştırabiliyoruz, hele ki kişiler biraz olsun kapalı kutuysa ne yakıştırdıysak hemen yaftalıyoruz, ki o da bizim gibi olsa gerek, bunu neden yaptığımızı sorgulamaksızın yangına körükle gidiyor ve sonuç kavgalar, küsmeler falanlar filanlar...
Buna ek olarak kendimize güvenemiyoruz, verdiğimiz bir kararın uzun zamandır değişmemiş olması da, hemencecik ondan caymış olmamız da bize keyif veriyor, oysa ki ikisi de kötü şeyler. Başkalarına kızıyoruz, köpürüyoruz bilmem ne tamam, ama en çok kendimizi suçluyoruz, öyle ki bunun adı suçlamaktan ziyade kazığa oturtmak; ayıp ediyoruz kısaca, bize ayıp edildi diye, edilebildi diye kendimize ve edenlerle alakası olsun olmasın rastladığımız neredeyse herkese.
İnanın inanmayın bunlar sevgi eksikliğinden, bir yerden sonra tam olsa hatta tamın da ötesi olsa insan altında bir çapanoğlu arıyor çünkü, pek hoş bir benzetme olmayacak ama mağara adamı gibi aynı, ilk defa karşılaştığı bir şeye öncelikli olarak vahşi tepkiler sergileyecek ve işin kötüsü karşı taraf eğer gerçekten seviyorsa o kişinin sevgiyi hiç hak etmediğine kanaat getirecek ve lafla sözle öyle böyle bu kanaati diğer insanlara salacak. Sonuç? İnsanların avare konumuna getirdiği bir insan, avareliğinden ötürü yine insanlarca insanlıktan soyutlanacak, kısacası yazık günah...
Hızlı yaşamak o kadar da iyi olmadı be, en basitinden fast food dedikleri naneyi buna örnek gösterebiliriz. Hızlı yaşıyoruz, hızlı ve çok seviyoruz, hızlı unutulup hızlı ölüyoruz; bu hız öyle bir hız ve herkeste öylesine geçerli ki, çok nadir biri bir diğerinin çöküşüne seyirci olup, buna dur diyecek insanlığı gösteriyor, avare gibi dolanmak daha kolay geldiğinden olsa gerek.

0 Yorum:

Yorum Gönder