Aksi

Bazen düşünüyorum gerçekten aksi bir adam mıyım diye, yani üç aşağı beş yukarı bunu iddia edenler oldu tamam da onlar sayılmaz be kardeşim, niyesini boşverin. Sadece bu da değil ki, aksi, huysuz, memnuniyetsiz, gıcık, her şeyden şikayetçi... Alemin benle ne derdi varmış yahu kardeşim, alıyorum haberlerinizi kuşlardan böceklerden. İşin garip yanı çok da haksız sayılmazsınız, sanırım biraz biraz da babama benziyorum gibi; oysa ben sadece onun saçlarının iki yanındaki boynuz gibi boşluklarını alacağımı düşünüyordum ama bu da kötü. Bu arada o boşluklar sanırım bizim memleketin bir izi, bütün Çankırı'da bir yaştan sonra o M harfi gibi saça rastlanıyor, neyse... Haksız sayılmazsınız dedim ya, iyi ki de sayılmıyorsunuz aslında; çünkü bazılarınıza şöyle göz ucuyla bakıyorum abicim, tamam iyi hoş da aranızda ensesine vur ekmeğini aldan tut, beğenileni beğenmekle kendini görevlendirmiş popülizm bekçilerine kadar çok beş para etmez de adam var... Biliyorum hepiniz, hadi diyelim çoğunuz ben bir şeye karşı çıktığımda ya size kastımdan ya da yalnızca karşı çıkmış olmak için çıktığımı sanıyor, ama vallahi de alakası yok. Neden? Çok basit... Daha iyisi için. Ben öyle kendimi övüyor gibi görünürsem vallahi espriden, yererken de biraz öyle; siz beni yapabildiğimi düşündüğüm bir işi yaparken kıl kadar bir pürüz çıktığında görün, adeta delleniyorum kendime karşı, kimsenin gözüne hayatta batmayacak hatta umrunda dahi olmayacak ufacık bir eksik yahut hata benim rüyalarıma giriyor, sırf o işi ben yaptığım için; ha bu da adım lekelenir bilmem ne olur kaygısı değil, elalemle hiçbir alakası yok da sadece kendime yakıştıramamak. Yanisi dışarıya bu kadar zor gözüküyorsam bunun bir de içini görün siz. Ama evet yine de tüm bu dedikleriniz ziyadesiyle doğru, bi'defa ben şikayet etmeyeceğim de Suudi prensi mi şikayet edecek, hem sen de et kardeşim ne var sanki? -yine başladım farkındayım- E can çıkar huy çıkmaz ben n'apayım sayın insan.

Hem gel gelelim bunun aksi de bende bolca var, peki o neden, elbette ki bir tezatlık bulundurmak için; aslında hiç de sevmem tezatlıkları ama biraz alışmışlıktan olsa gerek, böyle gelmiş böyle gider hesabı mıdır nedir biraz da hayatın beni sürüklemesiyle tam şu anda kopamadığımı fark ettim, ama tezatlık dediysek de ertesi gün aksini söylemem. Şöyle bir tezatlık olur olsa olsa, bugün birisini sevmiyorum derim, yarın derim ki aslında hep seviyordum; tezat olan yanı bu bile değil biliyor musunuz, her ikisini söylerken de doğruyu söylüyor olmam, buna bir yalan makinesi hangi bipini öterdi bilmiyorum. Aksi dediğim şey buydu işte, ben dünyanın en aksi, en huysuz, en bilmem nesi dahi olsam gönlüm çok kolay alınır işe bak, hiçbir şeyi beğenmez, herkesi eleştirir gibi duran bu adama çok çabuk sevdirebilirsiniz kendinizi doğru, hatta doğru hamleleri biliyorsanız -ki bu blog bir doğru hamle cephaneliğidir bu hususta- beni kendinize bir dost yahut başka sıfatta kendinize bağlamak için fazla çaba harcamanıza gerek yoktur...
Sanki bir sorguda kötü polise maruz kalmış ve şimdiyse iyi polisle başbaşaymışım gibi ne kadar güzel çözüldüm di'mi, kendimi ne kadar da güzel ele verdim di'mi? Böyle düşünseniz de düşünmeseniz de yanılacaksınız, çünkü bu hoşuma gidiyor, zira aksi bir insanım.

Hemen bunu da izah edeyim, şöyle ki;
Kimileri gizemli durur falan ya, o pek benlik değil, açık saçık dururum ben, hem de bu açıklık hiçbir şekilde bana zarar olarak geri dönemeyecekken, deli cesareti misali korku salar düşmanıma, kuyruğu dik tutmaya çaba sarf etse dahi; ama tüm bunları bir yana bırak, çünkü asıl şov, başta siz olmak üzere yakın uzak tüm insanlara beni çözümledikleri ve hakkımda çok şey bildikleri izlenimini vermek, fakat her klişede olduğu gibi, buz dağının olmasa da Alptuğ Dağ'ın görünmeyen yüzünün de olması. Ha bu demek değildir ki olduğumun tersini sergiliyorum, şayet öyle olsa siyasetçi olurdum, oysa ben siyasetten nefret ediyorum; bu biraz şey gibi nasıl desem, sadece kötü niyetli olabilecek insanların başarıya ulaştıklarını sanıp rahatlamaları ve kendilerini gün yüzüne çıkartmaları adına sinsi fakat başarılı bir yaşama tekniği. Zaten iyi ve samimi olanın bilmesi gereken bir şey kalmayacaktır muhtemelen, senelerdir gördüğünüz üzere gevezeyim zira biraz; örneğin birkaç gün mesaj atmayacağımı belirttiğim birine 12 saat geçmeden mesaj attığım oluyor, işte bu aksilik değil, uysallık belki de...
Sizleri yahut başkalarını uysal bir adam olduğuma nasıl ikna edeceğimi bilmiyorum, etmeye çaba da sarf etmeyeceğim zaten, kim ne hali varsa görsün -işte bu bir gıcıklıktır- biz bize yeteriz. Ya bir dakika, zaten bunu da böyle nefretle iddia eden biri yok ki, hatta öyle olduklarını iddia ediyorlar ama hoşnut olmayan dahi yok, dolayısıyla ikna etmem gereken biri de yok... Kandırdıım! Aslında sadece uzun zamandır yazmadığım için aklıma bu geldi karaladım, siz de bir şey olmuş gibi iki saat okudunuz, hatta kim bilir kafanızdan neler kurdunuz. Şimdi gidin hadi, asabımı bozmayın.☺


0 Yorum:

Yorum Gönder