Kabuliyet

Klozete atılan japon balığı ölülerini daha iyi anlıyorum şimdi. Aslında bakarsanız her şeyi hep anladım, hatta bir yerden sonra o kadar anladım ki kendimden bile saklayamadım. Bazı değerli vazoların tuzla buz olma vakti bugün, kendime bazı gerçekleri birer bıçak gibi vura kıra, gerekirse döve söve itiraf etmeliyim. Ayağa kalkmak için düştüğümü kabul etmeye mecburum zira.

Var olmaya çalışıyorum dişimle tırnağımla
Gören olur da bakan varsa ne âlâ.

En yakınlarım dediğim insanların yakını olmadığımı
Yazılarımın da șiirlerimin de kaile alıp okumadığını
Aslında başarılı falan olmadığımı, insanların başarı nitelendirdiği özelliklerime yalnızlıktan bir şeylere derinlemesine yönelip durmam sayesinde sahip olduğumu
Aslında yapayalnız olduğumu, bir elin parmağını geçecek kadar insanım olmadığını
Pek kimsenin çok da umrunda olmadığımı, işleri düştüğü için geldiklerini
Sesimin kötü olduğunu, șiir okumalarını sadece zihnimdeki şeylerden kaçmak için yaptığımı
Çoğu insanın ruhi yahut fiziki benimleliğinin insani vicdanlarını rahatlatacak düzeyden öteye gitmediğini... 

Bu liste bitmez, bitiresim de yok esasen. Tek sormak istediğim şu: Sizler ve diğer tüm insanlar, hepiniz kafanızda iyi kötü şöyle böyle türlü türlü şekillerde kodladınız beni muhakkak, bu sorumsa kötü kodlayanlara: Neden diye sordunuz mu hiç? Bu çocuğun şu huyu kötü, messla bu çocuk çok arabesk dinliyor, bu çocuk çok yabani ama neden? Sormadınız. Benim nedenlerim sizi hiç ilgilendirmedi, kimseninkiler ilgilendirmedi aslında; kuruydu çünkü tuzunuz, bir an bile yalnız kalmadınız siz, yalnızlığın ne olduğu hakkında okuduğunuz boktan kitaplar ve dinlediğiniz saçma şarkılarda geçen aforizmalar dışında zerre fikriniz dahi olmadı hiç. Siz hiç öteki olmadınız, farklı değerleri olup kendi de farklı ilan edilen... Ulan siz size kötülük yapılmadıkça gerisine bakıyorsunuz, iyilik de yapılmamış olmaması yaralamıyor sizi.

Neymiş, ben fazla hassasmıșım, çoğunluk olduğunuz için kendinizi standart bellemenizin kurbanı olamam artık. Ben fazla hassas değilim ama hepiniz ucubesiniz özür dilerim. Sizin o asla sormadığınız neden sorusu var ya... Ulan benim "neden" ormanlarım var be, her gün birkaç hektarı dallarında cesetlerle birlikte yanıp yanıp gidiyor var mı haberiniz?

Neden diyorum neden, ben diyorum ağzımda kuş tutuyorum, ben o kadar çok şey yapıyorum ki, o kadar çok şey deniyorum ki... İnsanlardan uzaklaşıyorum olmuyor, yaklaşıyorum olmuyor, hareketli cıvıl cıvıl oluyorum olmuyor, ölüm gibi soğuk duruyorum yine olmuyor; ilgiye de boğsam yerin dibine de soksam hiçbir şey yapmayıp öylece de dursam... Neden abi? Beni neden yalnız bıraktınız?

Kabul kötüydüm, düşkündüm kabul; deneyebilirdiniz ama, elinizi taşın altına koyabilirdiniz. Ben mi inar ettim? Ben mi attım kendimi çöpe? Pimi ben mi çektim? Tüm günü hayata dair bir bakış açısı olduğuyla övünmekle geçip ancak kolay yolu seçen insanlık... Seni nasıl affedeyim? Yanlışım yoktu ama olsa bile kızıp kapıyı kapatmadan on saniye gözlerime bakacak yüreğiniz olsa, başımın öne eğik olduğunu görürdünüz.

Neyse, unutun gitsin
Zaten unutacaksınız
Zaten unutuk haldeyim
Zaten hiç olmadım.

0 Yorum:

Yorum Gönder